ARGUVAN 9. ULUSLAR ARASI TÜRKÜ FESTİVALİ’Nİ AZZET BİBİ DE İZLERSE…

                             Günlerdir, Türkiye’m TV'de Arguvan Türkü Festivali'nin naklen yayınlanacağı duyuruluyordu. Ankara'dayım; neyse ki uydu yayını yapan bir televizyon kanalı, türkü festivalini canlı olarak yayınlayacak. Malatya'dan uzakta olan bizler de bu kanaldan festivali anında izleyebileceğiz. Yayın saati duyurulmuyordu; ama en azından bir gün önce duyurulur diye tahmin yürütüyorduk. 23 Temmuz oldu, eh bugün yayın saati duyurulur, dedik. Olmadı, alt yazıyla duyurulur, dedik. 9.30'dan akşama kadar her saat başı televizyonu açtık. Türkü festivalini göremeyince hemen kapattık.
 Yayın saatini duyurmayarak tüm programları seyirciye yutturmayı planladıysanız, yayıncı kurnazlığıyla… Çabanız boşuna. Seyirci, bu aldatmacalara kanmıyor. Yalnız, bir kazancınız oldu. Azzet bibi, her saat kulaklarınızı çınlattı. Azzet bibinin size söyledikleri yenilir yutulur cinsten değildi. En hafifi bedduasıydı: " Aha, Allah belanızı vere. Sabahtan beri bizi oyalıylar çağam. Sırtımı dönem de bahmıyam televizonu açtığınızda. Gözüme yazık degil mi? "diyerek televizyona sırtını dönüyor.
 
Kumandayı Azzet bibinin yanına bırakıp yürüyüşe çıkıyorum. Saat 21.00'e doğru eve geldiğimde, ekranda türkü festivali sahnesi görünüyor. Azzet bibinin yüzüne bakıyorum. Acı haber almışçasına... Hiç mutlu değil. “Çoh marah ediyidik. Günlerdir bunu bekliyidik. Bu muymuş milletler arası fasdıvalları? Bin pişmen oldum. Gözlerime niye gurban omluyular?” diyor. Ne oldu yine, beğenmedin mi, diyorum. Omuzlarını silkerek izlemeyi sürdürüyor. Herkesi memnun etmek mümkün değil tabi.
Belki izlememize değecek bir şeyler çıkar, diye izlemeyi sürdürüyoruz.. Erzincanlı bir bayandan sonra gözlüklü, bıyıklı, şapkalı biri çıkıyor sahneye. Kendi söylediğinden, sadece kendi etkileniyor. Sunucu, sürekli siyasilerin mesajlarını, CHP'lilerin adlarını anons ediyor. Mesajlarda, "davetinizi aldık" ifadeleri dikkatimizi çekiyor. Almanya'daki Arguvanlılar Derneği ile Malatya'daki Arguvan Köy Dernekleri Platformu'nun "davet edilmedik, dışlandık, yok sayıldık" ifadelerinin yer aldığı basın açıklamalarıyla bu davet ifadelerini Azzet bibiye hatırlatıyorum. Azzet bibi, bu durumda Arguvan Belediye Başkanı Hüseyin Taştan'ın savunma anlamındaki basın duyurusunu hatırlatarak: "Belediye başganı, fasdıvala kimseyi çağırmadıh. Duyan gelir. Gelip gelmemeyi onlara bırahdıh. Herkeşe gazata yoluynan duyurduh. Kimseye davatıya yollamadıh, deyyidi. Bah, aha duyduh. Kamal Kılıçdaroğlu, davatıyanızı aldım, deye mesac yollamış. Sunucu gız, yalan mı söylüyü anam? Halhın temsilcileri, vekilleri halhın gendisinden daha mı möhüm ki vekillere davatıya yollanmış? Gendi gendileri malamat ediyler. Soğna da beni mi azarlayacahlar çağam? Sen niye beyle ileri geri gonuşuysun deye." diyor.
 
            Kamera arada bir izleyicilere yöneliyor. İzleyiciler, silüet olarak görünüyor, netlik yok.
 
            Kızılderili grup çıkıyor sahneye. Azzet bibi, sinirlenmekten vazgeçmiş; iyiden iyiye dalga geçiyor. "Arguvanlıları gırdı geçirdiler. Getsin bu düdükleri analarına diynetsinler. Bunları ne deye çağırmışlar? Yazıh oldu gözlerime. Çoh marah ediydim. Bu muymuş fasdıval? Bu halh, onca işini gücünü bırahıp bunnarı seyretmiye mi geldi? Tüh, yazıh yazıh!"diyor. Kızılderili grubun solisti Sevda, çayın ortasında yılgın adası'nı söylerken Azzet bibi, ilene söylene yatmaya gidiyor. Belki Ali Abbas Aslantürk'ü bekleyebilseydi beğenirdi, gibime geliyor.
 
Uyumaya giderken de :" Her zaman mı beyle bu ganal? Yoğsam Arguvan fasdıvalı deye mi beyle?" diyor. Bu soruyu niye sorduğunu düşünmeye başlıyorum ki kendisi açıklıyor. "Sabahdan beri türkü fasdıvalı başladı mı deye ne zaman televizonu açdıysah garşımıza din programı çıhmadı mı? Esgi yazıları ohudular, Arapça dualar ünnediler. Bir gırpıh sakkallı hoca, ayile gonusunda din fetvaları verdi. Yalan mıyım gurban? Acebe, bögün bu ganalı Arguvanlılar izleyecek, bu Alevileri aççıh Sünnileşdiririk deyi umarah mı din programlarını bolca verdiler? Her zaman mı beyle din ganalı?" diye de açıklık getirdi. Bir sürü haklı soru işaretini ardında bırakarak uyumaya gitti. Ben kararlıydım. Sonuna kadar bekleyecektim. İzlememe değer bir şeyler olur umuduyla.
 
            Ali Abbas Aslantürk'ten sonra festival programı bitti sanıyorum. Yine dini program başlıyor. Bir sunucu, karşısına aldığı hocayla din ve aile kavramı üzerine söyleşiyor. Başka kanala geçiyorum. Bir süre sonra o kanalda reklam başlayınca kanal gezilerim sırasında Arguvan'daki türkülerin sürdüğünü görüyorum. Sahnedeki bayan: "Sahneden içinize atlamak geliyor içimden." Dedikten sonra "Çayın ortasında yılgın adası"nı söylüyor. Aynı gecede ikinci dinleyişimiz bu türküyü. Sahneye çıkan herkes, en çok Hüseyin Taştan'a teşekkür ediyor. Gelecek yıllara yeniden çağrılma umudu var tabi bu bol teşekkürlerin ardında. O da coşkuyla alkışlıyor en ön ortada oturduğu protokol koltuğunda.
 Protokol, dedim de içim cız etti Arguvan'daki halk adına. Protokole ayrılan birkaç sıra koltuktan sonra 'polis bariyeri' dikkatimi çekiyor. Protokolle halkın arasına polis bariyeri sıralanmış. Protokoldekiler, halktan korkuyor mu, halkı küçümsüyor mu? Buna da kıvırtmaca bir gerekçe bulurlar eminim. Ya polis böyle uygun gördü, biz müdahale edemedik, derler ya da halkın güvenliğini düşündük derler. Yıllardır övünüyordunuz, yüzlerce binlerce insan, alkol alıyor da bir tek olay olmuyor, diye. Ne oldu da halkın önüne polis bariyeri çekilmesine olur, dediniz bu kez?
 
            12.05'te Ali Asker sahnede yerini alıyor. Ali Asker'e eşlik eden bayan solistin adı anılmıyor, sahneye gelirken de sahneden giderken de. 12.50'de program sona eriyor. Sunucu, ertesi gün saat 14.00'te Anayasa konulu sempozyum gerçekleşeceğini, 18.30'da da türkülerin sunumuna devam edileceğini duyuruyor.
 
            24 Temmuz, festivalin ikinci günü. Ben yine yürüyüşteyim. Saat 21.00'de eve geldiğimde sahneye Ermeni grubun çıktığını öğreniyorum. Makedonya'dan eserler söyledi bir bayan. Cemal Öztaş, dertli eserlerini, kendisine ayrılan süre dolduğu halde söylemekte ısrar etti. Belediye başkanına fazlasıyla hitap etti, türkü armağan etti.
 Bugün seyirciler net görünebiliyor. Hozan Hote, Kürtçe söyledi. Grup Munzur’un sesini, havai fişek patlamaları bastırdı. Azzet bibi, veryansın etti. “Anam, bu çatpatları eğlence bellemişler. Beyle keyif olur mu? Şavaşmahdan hazzediyi bunları patladanlar. Dabancaynan, bombaynan, dinamitnen, fişeknen şennik mi olurmuş? Savaş çıhtı sandım; ödüm gopdu. Allah akıl vere bunarı patladanlara. Emliyet, bir an önce yasahlamalı ki gurtulah. Yohsa bunar ıslah olmaz çağam.” diyor.
 
Sevcan Orhan, bolca oyun havası söyledi. Seyirciler, bulundukları alanda oynamaya çalıştılar. Kenardakilerin yeri genişse de kameranın alanıyla sınırlıydı TV izleyicisi bizlerin de görüş alanı. Bugün, düne göre daha coşkuluydu. Sunucu Birsen Çolak Kıratlı'nın, yağmurla geldik, yağmurla veda ediyoruz anonsuyla saat 12.30'da gece sona erdi.
 
            Bu yıl leblebi şeker dağıtır gibi plaket dağıtmadılar mı; yoksa kameranın olmadığı yerlerde mi dağıttılar? Plaketleşme komedisinin olmaması iyi oldu. Bir saat de plaket alışverişine harcanacaktı zaman. Festival tertip komitesi, sahneye çıkarak inci gibi dizildi. Belediye Başkanı, bir bardak su içti. Alkışlandılar. Plaketleşmeden sahneden indiler.
            Şiir sempozyumu ile anayasa paneli, televizyondan verilmedi. Başka etkinlikler de olmuştur doğal olarak; ama uzaklarda televizyonun verdiği canlı yayınla sınırlıydı izlediklerimiz.
 
Sultan KILIÇ    [email protected]     
 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56