Ceylanların tarihlerini yazma zamanı gelmedi mi?
Bir zamanlar korkarak, en hafifinden çekinerek söylerdik Arguvanlı olduğumuzu. Çocuk yüreğimize, çocuk beynimize yazmıştı korkuyu yaşadığımız çevre. Korkardık, çekinirdik Arguvanlı olduğumuzu söylemek zorunda kaldığımızda. Aşağılayıcı değilse bile öteleyici bakışların üzerimizde sülük gibi gezinmesi kaçınılmazdı. Bunun ardından “Olsun, ne var Arguvanlıysan, insanın iyisi iyidir. Bir arkadaşım vardı, Aleviydi; ama kardeşimden yakındı bana…” cilasıyla cilalanırdık tepeden tırnağa. Peki, bitti mi bu, benim çizdiğim çizgilerde benim dediğim gibi yaşarsan sakıncasızsın, yargısı?
Arguvanlı olmak, otomatik olarak Alevi olmak demekti. Çok sonra öğrendik ki az da olsa Arguvan’ın Sünni köyleri de varmış. Yazık, Alevilerin yüzünden Arguvanlı olmaktan dolayı haksızlıklara, itilip kakılmalara, Sünni oldukları anlaşılıncaya kadar ötelenmelere uğradılar mı acaba onlar da?
Kültür ve Turizm Bakanlığı, İnönü Üniversitesi, Arguvan Kaymakamlığı ve Ankara Arguvanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği’nin ortaklaşa düzenledikleri ‘Arguvan Halk Kültürü’ konulu 4. Ulusal Arguvan Sempozyumunda bir ya da iki kez geçti Alevi sözcüğü. Türkülerden değilse bile deyişlerden, inanç gereği gündeme getirilen ziyaret yerlerinden söz edildi. Burada neden sık kullanmadı bu konuyu inceleyip sunan kişiler. Onlar da mı korkuyordu bizim çekindiğimiz gibi? Arguvan halk kültüründe inancın yeri varsa Alevi sözcüğü de yer almalıydı. Sempozyumda Alevi sözcüğünün bu kadar tasarruflu kullanılmasının nedeni neydi?
Şimdiye kadar avcıların yazdığı tarihi okumak zorunda bırakıldık. Artık, ceylanların kendi tarihlerini yazma zamanı gelmedi mi?
Bir ilginç durum da sunumlarda geçen köy adlarıydı. Bizim bildiğimiz eski adlar kullanılmadı. Slaytta fotoğraflar izletilirken her fotoğrafta Koyuncu köyü yazıyor. Herhalde bir başka yöreyle Arguvan köylerinin kültürel etkileşimini kıyaslamak için bunları gösteriyorlar, diye düşündüm. Dayanamadım, yanımdaki arkadaşa sordum. Bildiğimiz, bizim Gürge işte, dedi. Sunum yapan araştırmacıların ağzından bir kez olsun Gürge’yi, Germişi’yi, Narmikân’ı, Ektir’i duymadım. Araştırma yaptıkları diğer köylerin de eski, asıl adlarını anmadılar. Adları, 12 Eylül darbesiyle değiştirilen diğer köylerimizin asıl adlarını anmadılar Morhamamlı Hüseyin Şahin dışında. Sadece Hüseyin Şahin, özen gösterdi bu duruma.
Açılan hamurun ortasına delik delinerek pişirilen ekmeğin, yeni doğan bebeğin yastığının altına konduğunu… Bunun da bebeğin, ekmeğin ortasındaki delikten cenneti gözleyeceği anlamına geldiği inanışını araştırıp sunan folklor araştırmacılarının; köylerimizin asıl adlarını araştırmamış, öğrenmemiş olabileceklerine ihtimal vermiyorum. Onlar sormasa dahi, Arguvan köylüsü, köyünün asıl adını söyler. Peki, devletin katkıları ve yönlendirmesiyle Arguvan’ın köylerine giden bu folklor araştırmacıları, neden anmadılar köylerin eski adlarını?
Sempozyumdaki sunumların, kitapta toplanacağı bilgisi veriliyor. Umarım Arguvan köylerinin asıl adları yazılır. Askeri darbenin kültürde unutturma, yozlaştırma amaçlarına bir de bu sempozyumla hizmet edilmez.