Azzet bibiden Fazıl Say’a

Sultan KILIÇ

Su yolunda su yolunda

Galeyli barhaç golunda

Eller gibi bir yâr sevdüm

O da herkesin dilinde

Geçti gelin el eyleme”

Fazıl gurban, ben de seni Argoğun (Arguvan)’un Nazım Hikmet Meydanında diynemeye geldim. Gördüklerimi, eşittiklerimi birez annatam dedim. Yazıda yabanda çalışmahdan yüzü gararmış, elleri çatım çatım çatlamış, fisdanlı, dolahlı bibilerinden, emmilerinden duyduhlarım aha bunnar:

“Gız anam, tutları salladıh şafaanan. Telislere doldurup çıynadıh. Teştlere süzülen şiresini gözelce gaynattıh don gazanında. Şireyi sinilere dökdük. Haydın şennik, Deerköyü’ne gediyik, fesdival varımış, dediler.

Dolmuşa doluşduh, gazaya yanı Argoğun (Arguvan)’a geldik. Belediye başganı Memmet Gızıldaş’ın da Ganber Yıldırım’ın da işi gücü irast gele, ayahlarına daş değmeye. Bizim üçün sandalyaları da düzdürmüş Argoğunlu gençlere. Argoğun’un gençleri, sağ olasığız gurban. Gün eyice eğilmiş, serinlik de çökmüş. Göldağı’nın ölüzgârı püfür püfür esiyi. Gözelce oturup diynendim Nazım Hikmet meydanında.

 Heç bize ses gelmiyi ki… Ölüzgâr, sesleri öğüne gattığı gibi Halpız’dan, Garöğük Karahöyük)’den, Ösü köyü (İsa köyü)’nden yana götürüyü. Aboğğğ, sandığa vuran adam da hep biz arhadakılara hersleniyi. Anam ne var, garşı köyden emmimin gızı, bibimin gişisi gelmiş. İki laf etmeyek mi, hal hatir de mi sormayah? İnsannıh öldü mü gurban?

 Tarlada biçer işiğiz bitti mi gurban? Gelini tarlaya götürmeyeydiğiz; guzlacı olduğunu eşittim, yazıh gız!

Abaa, arıcılar da gelmiş! Guşulu arıcılar, tomuzda yaylaya çıhmıylar mıydı? Yayladan gopa gopa bunun üçün mü gelmişler gurban?

 Nereliymiş bu adam bacım? Kââz anam, türkü söyleyen gızı da tam seçemiyim ki taa uzahdan, hemi de gapgarannıh…

 Oğlan işe girebüldü mü? Gız isdemeye ne zaman gedeceksiğiz bacım?

 Mişmiş gine para etmiyi gurban…

 Tarlada da çoh yorulmuşdum, hava da serin, ne çalıy söylüylerse eyi geldi. Tam mızganmışdım ki millet ayahlandı, alhış gıyamat gopdu, haydı gediyik dediler. Şu serin yerde gomadılar kı aççıh uyuyam ula…

 Amaaa gurban, o goca ardalayı (piyanoyu kastediyor) nası getirdiler İsdanbıl’dan? Ben de saydım kı saz çalıp türkü çaaracahlar. Bir günnük yoldan geldik buncaaz üçün. Şindi gece gece yollara düşeceek gine…

 Bıldır, ilaç üçün bir tene tut yoğudu bacım. Soğuhdan hep meyveler yanmışıdı hanı. Bu sene çoh şükür, tutların dalları gırılıyı tutdan. Halpızlılar bayram ediyi; bastıh yapıylar, bekmez yapıylar.

O gara sandığa şu ağappah oğlan vurduhça tangır tungur ses çıhıy. Gomuy ku gız söyleye. Eyice gulağımı verem hele ne deyyi kââz?

Abooooğ, gız da pisik getti, çınar getti, güneş getti, su getti… Bundan türkü mü olur? Ömrüm getti ömrüm… Ben uşağıken ebem bizi güldürmek üçün “pisiğe vurdum daşınan/ gözleri doldu yaşınan” deye göya türkü çaarırdı, o geldi ahlıma. İki dertli türkü çağırmadılar kı aççı ağlayam…

 Bir tek Hekimhanlı Âşık Vahap Alkan’ın

“ Bir köynek diktirdim golu düğmeli

 Herkes gaderine boyun eğmeli

 Deli göğnüm çirkine bel bağlama

 Sevdüğün yar Malete’ye değmeli

Sevdüğün yâr Arguvan'a değmeli”

  türküsünü annadım. Ötekilerden heç bi şey annamadım. Sandığa vuran adam da iki de bir hersleniyi bize. Gomuy ku şurda iki laf edek, hal hatir sorah gurban.

 “TANGOĞLARNAN ELİ TİKEN GÖRMEYENLER NE DEMİŞ?”

 Hele şu yanımdan sıra sıra geçen tangoğ avratlarınan; suratları güneş, elleri tiken görmemiş heriflerin ne dediklerine de gulah mısafırı olam. Görem onnar beğenmiş mi? Bunnar benim eşittiklerim gurban. Aha bunnarı söylüyler birbirlerine laf yetişdiriyken:

 “Fazıl Say, hassas kulaklara sahip; fısıltıları bile duyuyor, rahatsız oluyor. Adam, radar gibi kulağa sahip; aynı anda tüm sesleri ayrıştırabiliyor, birleştirebiliyor. En düşük sesten bile etkileniyor.

 Tabi, alışmış salonlarda sepsessiz ortamlarda konser vermeye. Açık havada biraz ses olur, çocuk ağlar, tedirgin olan kuşlar çığlık atar, rüzgâr eser yaprakları hışırdatır…

Sanatçılar farklı olur, kaprisli olur. Bunlar normal karşılanmalı; sıradan insanlar değiller çünkü.

Fazıl Say’ın para sorunu yok, şöhrete de ihtiyacı yok. Onları aşmış, kendini de aşmış çoktan. İyi ki gelmişim Arguvan’a; bir daha nerede yaşayabilirim ki bu güzel atmosferi?

 Ses ve ışık düzeninden sorumlu olan ekip, bana göre sınıfta kaldı. Bunda Fazıl Say’ın da Arguvan Belediyesi’nin de suçu yok. Ses ve ışık düzeninden sorumlu ekibin, açık hava konseri deneyimi yok muydu acaba?

Fazıl Say da Serenad Bağcan da harikaydılar… Ne kadar anlamlı eserler bestelemiş; toplumsal sorumluluktan kaçmayan, haksızlıklara isyan eden sanatçı budur işte… Arguvan’a gelişi de bu sorumluluğunun göstergelerinden biridir…

 Haklı ama adam, o arkadaki grup, içmiş de mi gelmişti? Hiç bıdı bıdıları bitmedi… Küstü işte, bir daha da Arguvan’a gelmesi imkânsız gibi.

Aklımın ucundan geçmezdi Fazıl Say’ı canlı dinleyebileceğim. Arguvan’ımız çok şanslı Belediye Başkanı Mehmet Kızıldaş olduğu için. Diğer belediyeler, zengin iftar sofralarında mevlit okuturken Arguvan Belediyesi halka, Fazıl Say gibi dünya çapında bir piyanisti ve harika ses Serenad Bağcan’ı dinletiyor hem de canlı…”

BİZE KİMSE NEDEN BİR ŞEY SÖYLEMEDİ?

 Bir şeye daha çoh içerledim: Torunlarım, bilgisayardan ohudular da eyle haberim oldu. Hanı o gara sandığa vuran, bir yandan da bize, sessiz olun deye herslenen ağappah adam varıdı ya. Hah, işde o “Fazıl Say; konserden sonra, Arguvanlı çok değerli sanatçı Seval Eroğlu'nun bize verdiği konseri dinledik, dinlemeye doyamadık. Alevi dedeler de çaldı, çok güzel bir gece geçirdik, kimse merak etmesin...” demiş.

 CEP TELEFONLARINA YAPIŞANLARIN HUŞUSU?

 Ne bülek bacım, eyle hersli endi ki sahneden; biz de herhal bitti deye yolu elimize alıp köylerimize döndük. Yetgililer de neye urgadığını şaşırmış olmalılar kı kimse çıhıp da “Ey şennik, bir yere gıpraşman; daha çalıp söyleyecek deyişlerimiz var, ağıtlarımız var, türkülerimiz var! “ demedi. Dediyseler büle biz ayrıldıhdan soğna mı dediler acep?

Aha, şindi bunu duydum ya hemi üzüldüm hemi de höykelendim gurban…

Birez müzevirlik gibi olacah emme hep arhadakılara ‘ Sessiz olun!’ diye herslendin ya, onun üçün söylemem ilazım. O, öğ tarafda oturanların bir gısmı hakkaten seni diğnedi. Onnara sözüm yoh, eferim onnara.

Bir gısmı da cep telefonlarıynan çekim yapıp uzahdaki yoldaşlarına hava atmaynan meşgul olduğu üçün sessizdiler. Sen “Berkin Elvan için huşu içerisinde dinlemenizi rica ediyorum…” dedin diye sessiz olduhlarını zannediysin. Cep telefonuynan mesac yazarken, fotoraf yollarken hangi ’huşu’dan bahsediysin gurban?

Ne zaman arzu edersen Argoğun’a gel, gapımız açıh. Bir parça ekmeğimizi de ağıtlarımızı, türkülerimizi de paylaşırıh. O gıymatlı anan baban da gelmiş, hoş gelmişler, safa getirmişler gurban. Ne mutlu onnara kı senin gibi gıymatlı bir evlat yetişdirmişler…

 De haydı, hepiğize çok selam ederim. O zamanaça ölmezsek,  Argoğun (Arguvan) türkü festüvalında buluşah derim…

 “Püğerin yolunu cılga eylemiş

Kenkili yüzüne dulda eylemiş

Getmiş bir çirkine göğnünü vermiş

Beni Arguvan’da deli eylemiş

Beni Malete’de Mecnun eylemiş”

Maleteli Azzet bibiğiz





Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56