18.v 19. Yüzyılda Bir Kadın Ozan: ŞAH SULTAN

18.v 19. Yüzyılda Bir Kadın Ozan: ŞAH SULTAN

Ozanlık halk kültürümüzün önemli bir geleneğidir. Geçmişten günümüze halkın yaşam tarzına ilişkin bilgileri edinmemizde manileri, türküleri, deyişleri çağdan çağa aktarılan ozanlık geleneğinin önemli bir yeri vardır. Özellikle kır toplumuna özgü bir kültür olan ozanlığın cinsiyeti genellikle erkektir. İşte bu genelliğe karşı istisna olarak yaşamış bir kadın ozanımız vardır o da Şah Sultan’dır. Şah Sultan onun gerçek adı mı yoksa mahlası mı olduğu bilinmemektedir. Esasında elde ozana ilişkin o dönemden kalan yazılı bir kaynak da bulunmamaktadır. Ancak kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilerle hayatının ayrıntılarını öğrenebilmekteyiz.

Şah Sultan 1755 yılında bağlı İsaköy’de doğmuştur. Babası Babo Ahmet’in, kızıyla aynı yaşta olan halk ozanı Derviş Muhammed’le yakın dostluk ilişkisi vardır. Şah Sultan evlerine gelip giden Derviş Muhammed’in saz ve sözünden oldukça etkilenmiştir. Hacı Bektaş Dergâhının müdavimlerinden olan Derviş Muhammed, İsaköy ve dolaştığı yörelerde hak ve doğruluk sahibi bir âşık olarak tanınır ama yörenin beyleri, toprak ağaları tarafından pek de sevilmez. Babo Ahmet öldükten sonra Derviş Muhammed’in hakkında Şah Sultan’la ilgili aşk dedikoduları çıkınca kendisi Divriği’nin Anzahar köyüne çekilir.

Derviş Muhammed’in yöreyi terk etmesinden sonra Şah Sultan’ın ozan olarak Aşıkî (Ahmet Aşıki) ile muhabbeti gelişir. Ancak Aşıkî ile olan yakınlığı da dedikodulara yol açar. Dedikoduların artması üzerine Aşikî, Hacı Bektaş’a doğru yola çıkmış ve bir daha dönmemiştir (mezarı Kayseri yöresindedir). Desteksiz kalan Şah Sultan’ı köyün beyleri, ileri gelenleri evlendirmeye yeltenmişler; nişanladıkları her iki genç düğünden önce ölünce Şah Sultan’a ‘ermiş’ sıfatını yüklemişlerdir. Şah Sultan’ı himaye eden ve aynı zamanda nişanlandığı gençlerin babası olan Hamıs da öldüğünde Şah Sultan, köyünü terk ederek kendisini seven ve saygılı davranan İsaköy yakınlarındaki Karahüyük köyüne gidip orada yaşamaya başlar.

Hem bir kadın olarak hem de ozan bir kadın olarak Şah Sultan alışılagelmiş erkek egemen ilişki kalıbına uymamaktadır. Bu yanıyla ne erkekler ne de hemcinsleri tarafından hoşgörü bulmaktadır. Söylentilerde onun Osmanlı’ya şikayet edildiği, zaptiyeler tarafından gözaltına alınarak Keban’a götürüldüğü de yer almaktadır. Tüm bu baskı ve kuşatmalar Şah Sultan’ı hak ve ehlibeyt sevdalısı bir ozan olarak yaşamasını, yaymasını alıkoymamıştır ki Anzahar’a Derviş Muhammed’i ziyarete gitmiştir. Şah Sultan Anzahar’a yakın olan Palha köyünde kuzu çobanlığı yaparak bir süre geçimini sağlamış birkaç yıl sonra sürü sahibi koyunlarını satınca işsiz kalmıştır. Bundan sonra Şah Sultan ilçemizin Bozan köyünde Derviş Muhammed’in dostu olan Küçük Hüseyin’in

korumasıyla Bozan’a yerleşmiştir. 1848’de 93 yaşında ölen Şah Sultan’ın mezarı Bozan’dadır ve günümüzde türbe olarak da kullanılmaktadır.

Şah Sultan’ın ozan yanına gelecek olursak bu konuda üzerindeki toplumsal baskılara rağmen kendi mahlasında deyişler söylemeyi başarmıştır. Hoş görülmeme kaygısıyla kimi deyişlerini Derviş Muhammed mahlasıyla da söylediği tahmin edilmektedir. Yani Derviş Muhammed’in olduğunu düşündüğümüz kimi deyişlerin Şah Sultan’a ait olma ihtimali de vardır. Aşıklığın önemli bir özelliği sözün çalgı eşliğinde seslendirilmesidir. Bu nedenle Şah Sultan’ın aynı zamanda saz çalan biri olduğunu da söyleyebiliriz. Zaten çalarak söyleyen biri olmasa idi sözleri kuşaktan kuşağa aktarılamaz ve bilinmezdi. Şu bilgide Şah Sultan’ın bağlama çaldığını bir kanıtı olabilir: Babam Ahmet Eroğlu, kırklı yıllarda o zaman yetişme çağındaki en büyük ablamdan saz çalmayı öğrenmesini istiyor. Ablam “baba kızlar hiç saz çalar mı” diye karşı çıktığında, babam Şah Sultan’ı örnek gösteriyor. Demek ki toplumsal baskılara, bastırılmaya karşın kadın ozanın anısı yüzyıl sonra gönüllerde hala canlı ve dingin kalabilmiştir. Her ne kadar sağlığında onu toplumsal değer yargılarından kaynaklı baskılardan koruyamamış olsak da.

Aşağıda iki ayrı dörtlükte ozan Şah Sultan’ı sevgi ve saygıyla analım:

“Sefil turnam ben mahsunum gel gitme

Ali’yi seversen beni terk etme

Şah Sultan yaralı göksünden itme

Gel bizim elleri gez kerem eyle”

“Derviş Muhammedim gel böyle etme

Sürünüp geleni göksündenyütme

Şah Sultanın yarasına şol katma

Ezelden tatlıdır melhemin senin”

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56