33 (Otuz üç)
Rüstem BUDAK
Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra oranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki…
Ahmed ARİF
Haber ajanslarında geçtiğimiz haftalarda artık alışık olduğumuz bir haber vardı. Van Özalp ilçesinde çocukların bir kışlanın yakınlarında ellerine aldıkları el bombasının patlamasıyla 6 çocuktan biri öldü, diğerlerinden biri ağır yaralı olmak üzere yaralandılar. Doğuda ilk çatışmaların başladığı 1984’ten beri onlarca insan yine böylesi şekilde yolda, dağda, oyun alanında, çöpte, yaylada buldukları mermi, mayın veya bombaların infilak etmesiyle öldü. Çatışma dışı olduğu için önemsenmeyen bu insanlar adeta yargısız infaz edilmektedirler. Savaş koşullarının alışkanlığına bağlanılarak görmezden gelinen sorun yine karşımıza çıkacaktır. Güvenlik önlemi adı altında mayınlanan araziler, dağlar, yaylalar, bilerek veya bilmeyerek tedbirsizce sağa sola atılan bombaların katlettiği insanların hesabı verilmelidir. Dağlarda, ovalarda, şehirlerde serseri patlamaların yeni canlar alması engellenmelidir. Olaylarda ihmali bulunan personel yargılanmalıdır. Kaza olduğu yalanının arkasına saklanarak gerçeklerden kaçılmamalıdır.
Bu haber bizlere olayın bu yönüyle birlikte ismi geçen kışlanın hatırlattığı vakıa üzerinden 70 yıldır yaşanan sorunların sebebini anlamamıza ipucu verecek hususlarla doludur. Çocukların anında geçtiği kışlanın adı: Mustafa Muğlalı Kışlası. Van Özalp ilçesinde yaşanan bir sınır anlaşmazlığı ve sorunları bahane ederek tutuklanan 33 masum vatandaşı Orgeneral Mustafa Muğlalı, kendi komutasındaki askerlere 30 Temmuz 1943 günü gece yarısından sonra kurşuna dizdirir. CHP’nin olayı örtbas etme çabasına karşılık DP’nin baskısıyla 1949’da açılan davada Orgeneral Mustafa Muğlalı 33 kişinin ölümünden sorumlu tutularak önce idama sonrasında ise 20 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 1951 yılında cezaevinde hayatını kaybeden Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın maruz kaldığı durum daha sonraları ordu içinde bir tavır alışa döndü. Bir Mustafa Muğlalı gibi olma korkusunun gayri hukuki zeminlerde bir mücadele vermenin hassasiyeti vermiştir.
Olayın yaşandığı 60 yılı aşkın süreden sonra 2004 yılında yine aynı ilçede bulunan kışlaya Mustafa Muğlalı adı verilmesi psikolojik olarak iyi okunması gereken bir adımdır. Bölge insanına yönelik olarak varlığını insani, hukuki zeminden yoksun bırakarak bölgede yapılan girişimlerin hesapsız kalmayacağı algısını red edercesine yeni bir desteği ifade eden bu girişim açılım politikalarının tartışıldığı bugünlerde yeniden gündeme gelmelidir. Yaşanan sorunların en temel nedenlerinden biri bölgede görev yapan askeri ve sivil bürokrasinin halka yönelik olarak önyargılı tavırlarının yarattığı sert, küçük düşürücü ve haksız müdahalelerle maruz kalmasıdır. PKK ele alındığında ilk akla gelen Diyarbakır cezaevi şartlarında yapılanlar ve ardından yaşanan kirli savaşta yapılanların sorunun derinleşmesine ve sürekliliğine katkısı büyüktür. Askeri bürokrasi olayın vuku bulduğu 60’ı aşkın yıldan sonra yaşananlara nisbet edercesine geri bir adım atarak isimler üzerinden mesaj verme gayretkeşliğine girmiştir.
Hükümetin yürüttüğü açılım çabalarına karşılık ordu halen bu sürece hem teorik hem pratik açıdan katkı vermemeye çalışmaktadır. Yürütülen mücadelede bölge halkında sembolleşmiş bir anlam taşıyan Mustafa Muğlalı ismini kullanarak halka verilmek istenen mesajın içeriği tartışılmalıdır. Yürütülen mücadelede her türlü değerden yoksun çalışmalara da yer verileceğini gösteren bu tavır sorunun çözümü noktasında ne kadar katkı sağlayacaktır. Hiçbir şüpheye mahal vermeksizin suçlu bulunan, askeri disiplin ve çabaların dışına çıkan bir insanın yaptıklarını onaylayarak hangi sürece hizmet edilmektedir. Sivil toplum örgütlerinin defaatle dile getirdikleri halde bu ismin arkasına saklanarak bölge halkıyla herhangi bir iletişim kurulamaz. Yaraları tekrar deşerek, insanların yüreğini kanatmak hangi askeri aklın vicdani hiçbir pay bırakmaksızın tavır alışına neden olmaktadır.
Sorunlar Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın davranışında kendini gösteren bir şekillendirme üzerinden çözümlenemez. Asker iyi niyet göstermek istiyorsa hukuksuzluğun, işgüzarlığın, haksızlığın sembolü olan bir ismi bu kışladan sildirmelidir. Bu isim kaldırıldığında ancak askerin sorunun çözümü noktasındaki samimiyeti test edilme olanağı bulacaktır. Yaşadığı topraklarda bir oyun alanı dahi onun canına mal eden zihniyet dönüşmelidir. Tarihsel yanılgıları sahiplenmek ve devam ettirmek, yeni ama daha derin onulmaz yaraların açıldığı yenilgilere yol açacaktır. Korkular üzerinden dengeler gözetmenin tescillenmiş birçok örneği bulunduğu halde halen bunlardan nemalanmaya çalışan zihniyetin varlığı acı vericidir.
Bu ülkede hesap sorulma söz konusu olduğunda muhafazakâr akıl bunu ahirete ötelemektedir. Aslında bu gerçekte korku ve çıkar merkezli bir gerçekleri perdeleme çabasıdır. Bu dünyada dünyalıların yaptıkları yine bu dünyada adil bir şekilde hesap verilebilirliği sağlanmalıdır. Salt ahirete ötelenen hesaplaşmalar başka yeni zulümlere, haksızlıklara zemin oluşturmaktadır. Türkiye tanrısallaşmaya çalışan güçlerinin kendilerine oluşturdukları dokunulmazlık zırhlarını ellerinden almalı ve tarihin- insanlığın önünde hesaplaşmaya çağrılmalıdır. Bugün Türkiye’de yargısız infazlar, katliamlar, provokasyonlar, komplolar, ortaya çıkarılıp bunları gerçekleştirenlerle yüzleşilmelidir. “Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda, (Tekvir: 81/8-9) Palu’lu bir şeyhin itirazını kan ile susturan, Dersimli insanın varlığına tahammül edemeyip bomba yağdıran, 6- 7 Eylül’lerde modern zamanların yağmacılığına soyunup insanları yerlerinden eden, kamplara ayırarak insanların kanlarını akıtan, zindanlarda devletin ideolojik terbiyesini gösteren, kirli savaşlarla kirli emellere hizmet için insanları öldüren, şehirleri- ilçeleri- köyleri boşaltıp insanları yerlerinden edenlere sorulmalıdır.
Özalp’ta bir dere yatağında 33 insanı öldüren, ölümleri üzerinden yapılacak siyasi hesaplar için silahsız 33 askeri yola koyup kurşuna dizen, bir otel odasında 33 insanı mezhep kavgasını körüklemek için bedenleri yakan, Sivas’taki olayla ilintilendirip Başbağlar’da 33 sivil vatandaşı katleden zihniyet deşifre edilmelidir, sorgulanmalıdır, hesap vermelidir.