ABDULVAHAP ZİYARETİ

Arguvan’nın her köyün de bugün ki söylemle mahallesin de bir ziyaret vardır. Alevi geleneğin de ziyaretler vazgeçilmezlerdendir. Eskiden her sonbahar hasat tamamlandığın da köyüler toplanır kurbanlarını alıp ziyarete giderlerdi. Çeşitli dileklerde bulunanların dileği kabul görmüşse yalım ayak giderek ziyarete olan borcunu ödemiş olurdu. Şimdi ise gurbetçiler geldiğin de daha çok arabayla gidildiğinde ziyaretçiler Sonbaharı beklemezler. Uygun bir zamanda kurbanını alıp yakınlarıyla beraber gidip niyazını gerçekleştirir. Kurbanını keser lokmasını hazırlar orada bulunanlarla paylaşır. Kalan lokmalar ihtiyaç duyulan şekilde dağıtılır. Ziyaretçilerin bu paylaşım geleneği işin en güzel yanlarından biridir. Her köy kendine yakın olan her ne kadar tercih etmiş olsa da bazı ziyaretler daha fazla tercih edilir. Abdulvahap bu ziyaretlerden biridir.

Arguvan Ermişli Mahallesin de bulunan İmam Cafer Ziyaretin de Ali Erdoğan (Dede Kırığı) gönüllü hizmet edenlerden biridir. Kendisi Ermişli’nin Emirler mezrasından olup bu hizmeti İmam Cafer aşkına yapar. Bir sabah bakar ki Arakel (Çayırlı) mahallesinden kurbanlarını alıp gelen ziyaretçiler yolda. Hemen ziyaretin etrafın temizler süpürür hazırlıklara başlar. Gelen ziyaretçiler İmam Cafer’e değil de Abdulvahap yoluna dönünce türbelerin bulunduğu yere gider. Bir yandan türbeleri tekmelerken bir yandan da “Siz yatın Abdulvahap kurbanları aldı götürdü” deyip tepkisini dile getirir. Bu örnek bile ziyaretler arasında ki hiyaşeriyi anlatır.

Eskiden Kesirik (Gümüşlü ) köyüne gidilir oradan kayıkla karşıya geçerlerdi. Sonra Kale köyünden çıkılır Abdulvahap türbesine gidilirdi. Yol üstünde bulunan Elif Ana önce ziyaret eldir. Rivayete göre Abdulvahap “Beni ziyarete gelenler önce Elif Anayı niyaz etsin” dediği anlatılır. Ziyarete gidenler o gün köyde konaklar sabah dönüş için yolla çıkarlardı. Şimdi ise Malatya Battalgazi’ye oradan vapurla karşıya geçip arabayla Elif Ananın olduğu yere kadar gidilir. Abdulvahap türbesinin bulunduğu yere yarım saatlik bir yürüyüşle varırsınız. Yürüyüş dik olduğunda zor olsa da dönüp baktığınızda Karakaya Baraj gölüyle bütünleşen manzarasının eşsiz güzellikleriyle baş başa kalırsınız.

İlk defa çocuk yaşta gittiğim Abdulvahap’a bu yılda gitme fırsatı buldum. Gökağaç Muhtarı Halil Özbakır adağı vardı. Sıcakların yoğun olduğu bir gündü. Arabada termometre 50 dereceyi gösteriyordu. Elif Ana da arabayı bırakıp dik yokuşa tırmanmaya başladık. Yukarı çıktıkça hava serinliyor manzaranın bakış açısı genişliyordu. Türbenin bulunduğu mağara şeklinde ki kaya oyuğu ise oldukça serindi. Ziyaretçiler türbeye niyaz edip kimi seli kimisi sesiz dileklerde bulunuyordu. Ben farklı fotoğraf kareleri yakalamak için etrafta gezinirken pencereye benzer bir yerde bir mektup buldum. Mektubu alıp okuduğumda inançların saf ve temiz duygularıyla yazıldığı fark ettim. Mektubun orijinalini almamak için bir kopyasını Selinay Temiz yazıp bana verdi. Mektubun hiçbir değişiklik yapmadan sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Bağışlayan ve esirgeyen ALLAHIN adıyla. Ey büyük Allahlım senden diliyorum ki Serpilin bütün sıkıntılarını bir nebzede hayırlısıyla bize kavuştur. Emrah’ın hastalığına şifa ver. Benim derdime, Hasanın derdine şifa veresin inşallah. Hatunu, Semra’yı, Serpil’in, Ozan’ın, sınavını kolaylaştır. Damla’yı, Hevin’i, Güllü, Çağları, Emrahı, Hüseyin’i, Annemi, Babamı ve tüm sevdiklerimi, Abdulvahap yüzü suyu hürmetine koru ve yardım et. Bu yazdığım duaları kabul et. Herkesin dileğini kabul et. İnşallah Emrah daha rahat bir yere geçirirsin. İnşallah büyük Mevlam sen her şeye kadirsin. Bize yanalız sen yardım edersin. Kuluna muhtaç etme yardım sever. Ablama, Hasan2a, Celal’e, Gönül’e, yardım et şifa ver. Dayıma yardım et. Benim Abdulvahap’a gitmemi nasip eylerin inşallah.Çok istiyorum ona kavuşmak. Serpil’in Mahmudun sen dualarını kabul et. Hatun’un, Ozan’ın Damla’nın, Mehmed’in, annemin, babamın ne dileği varsa ver. Semra’yi ve Hüseyin’ni bütün sıkıntılıdan kurtar. Birini bin et, onları memnun et. Ali ağabeye şifa ver. Hatice’ye Vahap ağabeye hasta olan herkese yardım et. Ülkemizi depremden, savaştan yangından bizleri görünmez kazadan koru yardım et. Abdulvahap kurban olurum sana. Senin türbene gelmeyi çok istiyorum. Vaylo Dedeye, Hacı Bektaş’a kısmet olur gelirim. Bunu canı gönülden istiyorum.  Size ayandır akan Fıratların dağlarda taşın olur. Ben sana kurban olurum. Allah dostlarımı çok seviyorum. ALLAH Muhamet ya Ali Babama yardım et.  

ALLAH, ALLAH MUHAMED YA ALİ”  

Duyguların bu kadar saf ve temiz dile getiren her kim ise elline sağlık. İnançların yaşamımızda ki yerine ışık tutuyor. Çaresizlik inançlara sarılmanın en kolay yolu. Zor olan ise inanmayanların çizgisidir. Her olguyu bilimin ışığında analız etmek zorundadır “Bir tanrısı dahi olmayan insanlar, öyle güçlü olmak zorundasınız ki, inanan insanların tanrıları kadar”  sözünü sanırım konuyu daha farklı açıdan irdeliyor olsa gerek.

 

                         RIZA PARLAK    ARGUVAN / 2014-10-30

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56