O CENNET, SEÇİMDEN ÖNCEYDİ
Tayyip ölür, sorgu melekleri gelir, dikilir karşısına Tayyip’in. Sorarlar Tayyip’e, cennete mi cehenneme mi gitmek istersin, diye. Dünyadaki algısıyla Tayyip, doğal olarak cennete gitmek istediğini söyler. Sorgu melekleri: “Tayyip, sen dünyadaki fikrinle cenneti seçiyorsun. İstersen biz seni gezdirelim. Gezdikten sonra cennete mi cehenneme mi gideceğine yine kendin karar ver. “ derler.
Sorgu melekleri, Tayyip’i önce cennete götürürler. Sade, kupkuru bir ortamda Mustafa Kemal, Neyzen Tevfik, Nazım Hikmet, Uğur Mumcu, A. Taner Kışlalı kitap okumaktadırlar. Arada bir, Neyzen, ney üflemektedir. Kimi zaman da cehenneme doğru taşlamalarını yollamaktadır. Ne kökleri yukarıda, dalları aşağıda tuba ağacı ne çağlayan ab-ı hayat ırmakları ne gılmanlar ne de huriler vardır. Yemyeşili bırakın, Arguvan gibi kuru yazının düzüdür.
Tayyip, cenneti hiç beğenmez, bir de cehennemi görelim, der. Sorgu melekleri, Tayyip’i cehenneme götürürler. Tayyip bakar ki tüm tarikat şeyhleri, çayır çimenlere serilmiş, tespih çekip dua okuyorlar. Her yer çayır çimen. Çağlayanlar çağıldamakta, bülbüller şakımaktadır. Hah, der Tayyip, ne yapayım öyle cenneti, beni buraya şeyhlerin cehennemine koyun daha iyi. Peki, der sorgu melekleri. Tayyip’i kendi seçimi olan cehenneme koyup cehennemin kapısını kapatırlar.
Bir süre sonra cehennem zebanileri, kazanları kaynatırlar. Fokurtular arasında Tayyip, cehennemin kapısını tekmelemeye, yumruklamaya başlar. Yanıyorum, çıkarın beni buradan. Ne biçim cehennem bura? Beni gezdirdiğinizde hiç de böyle göstermemiştiniz cehennemi, der. Sorgu melekleri yanıtlar: “O, seçimlerden önceydi.”
Bu fıkrayı bana CHP Malatya milletvekili aday adaylarından biri anlattı. Adının yazılmasında tereddüt ettiğinden adını yazmıyorum. Net konuşmadı, adınızı yazabilir miyim, dediğimde. Hani, yazsan da olur, yazmasan da, dediği için adını yazmıyorum.
YÜZLERDEKİ GÜZEL MASKELER
CHP il örgütü parti binasında, basın açıklamalarının mitinge dönüştüğü parti binasının önündeki meydanda, ilçe ve belde gezilerinde CHP konvoyundaki insanların yüzlerini inceliyorum. İddiasız, sadece taraftar olanların yüz ifadeleriyle iddialı taraftarların yüz ifadeleri başka. Hatta belli konumlara aday olanlarla, kimi konumları korumak isteyenlerin yüz ifadeleri daha da başka.
Herkesin yüzünde gülümseme var. Gülümseme, değişik anlamlıdır: Sevgi, acıma, savunma, gizleme, aşağılama, küçümseme, kınama, mutluluk, tehdit, pişmanlık, savunma, kibir… Sadece taraftarların yüzündeki gülümseme: Umut, yaranma, yararlılık, bak senin için paralanıyorum sonra beni unutma gülümsemesi. Bulundukları yeri koruma çabasındakilerin gülümsemesi: Buraya kolay gelmedim, kimseye yedirmem, ona göre, gülümsemesi. Bir yerlere gelme çabasındakilerin gülümsemesi: Paralarımı serperek hem kapıları açarım hem de sıralamada yerimi ayarlarım. Bu yolda önüme duranı çiğner geçerim. Sakın yoluma çıkma, gülümsemesi. Herkes gülümsüyor, herkes el sıkışıyor, herkes tek yumruk dersiniz; ama herkes telaşlı, çoğu kişi kırgın, kızgın, öfkeli, içten pazarlıklı. Tüm yüzlerde gülümseme…
Hekimhan CHP İlçe Kadın Komisyonu Başkanı, Parti Meclisi Üyesi Gülseren Onanç’a yakınıyor. Bu yakınmaları CHP İl Kadın Komisyonu Başkanı Gülen Karaduman ve kadın üyeler de dinliyor. “ Seçimden seçime ziyaret ediliyoruz, sonra ne arayanımız ne soranımız oluyor. Ben birçok ameliyat geçirdim, bu durumda bile partimin etkinliğine geldim. Benim partim, benim partililerim benimle ilgilenmiyor. Ben aradığımda bile sıcak bir yaklaşım göremiyorum.” Bu yakınmayı başkalarından, başka yerlerde de çok duydum.
Milletvekili aday adaylarından Rahmi Yüce de bu yakınmaları dile getirenlerden biri. Yalnız, Rahmi Yüce, ilgiyi kendisi için isteyenlerden değil. Herkes için istiyor, genel anlamda partiye emek veren, gönül veren herkese ilgi gösterilmesini bir vefa borcu olarak görmek istiyor. Bu ilgiyi, vefayı insanlık değeri olarak kabul ediyor. Bir de örnek verdi. Bu örneği yazdığım için ilgili kişi beni bağışlasın. Somut ve çarpıcı örnek olarak yazmak gerekiyor. Rahmi Yüce: “ Ömer Şarapnal, CHP için tüm gücüyle, onuruyla, dürüstlüğüyle, birikimiyle çalıştı. Partiye ölesiye çalıştığı zamanlarda da yeterince sahip çıkılmadığı gibi şimdi de arayan soran yok. Ömer Şarapnal’ın siyasi birikiminden, mesleki bilgi ve deneyimlerinden de mi yararlanamazlardı? Bu kadar kıymet bilmezlik, bu kadar vefasızlık olur mu?” diyor. Ömer Şarapnal’ın “noter” konulu anlatısını, kendisinden izin aldığımda yazacağım. “Noter” konusunu okuduğunuzda ‘yok canım, bu kadarı da fazla’ diyeceğinizi duyar gibi oluyorum.
ÇANTA KADAR DEĞER ve YER VERİLMEYEN ADAY ADAYLARI
Bir defa, aday adaylarının toplantılarda oturduğu yerlerde sorun var. Gezilerdeki protokol masasına İl Başkan Vekili Enver Kiraz, o beldenin CHP başkanı, konuk Milletvekili Fatih Atay, Parti Meclisi Gülseren Onanç, aday adaylarından Veli Ağbaba, bir de aday adaylarından eski Milletvekili Muharrem Kılıç oturuyorlar. Çoğu zaman Muharrem Kılıç, bir yerlerden sandalye bulup protokol masasına kendi kendini ekliyor. Kimi yerlerde o beldenin belediye meclisi üyesi de masaya oturuyor. Hatta parti meclisi üyesi bayanın çantasına bile sandalye ayrılıyor da aday adaylarından Rahmi Yüce, Selahattin Sarıoğlu ve eski belediye başkanı adayı Ömer Şarapnal’a protokolde yer verilmiyor. Eski Kadın Kolları İl Başkanı Esengül Lüle ve Yeni Kadın Kolları İl Başkanı Gülen Karaduman’a da protokolde, sahnede yer verilmiyor. Ama, kadınlara daha çok yer verilecek vaatleri, dillerden düşmüyor. Hani bir yerde olsa, bir acelecilik, şaşkınlık olmuştur denebilir. Her yerde durum böyleydi. Bu düzensizliğin, hatta hatanın müsebbibini merak etmiyor musunuz?
PARTİ BİNASINA GELMEYENLER YA DA GELEMEYENLER
Milletvekili aday adaylarından Muharrem Temiz’i CHP’nin hiçbir etkinliğinde göremediğimi, bana nedenini açıklamalarını istiyorum. İl yönetiminden biri: “O, merkeze çalışıyor.” diyor. Anlamıyorum, nasıl yani, diyorum. “Önseçimle değil de merkezden aday listesine yerleştirilmek için merkeze yakın adamlara yanaşarak listedeki yeri için merkezde çalışıyor.” diyor Muharrem Temiz için. Değişik yerlerde, değişik zamanlarda birden fazla kişiden bu yorum geliyor.
Eski CHP İl Başkanı Celal Berktaş’ı merak ediyordum. Bu geziler süresince bir tek yerde göründü Celal Berktaş. İlk günkü gezinin ardından Anemon Otel’de akşam yemeği yendikten sonra tüm konuklar otelin lobisine çıkmış, öbek öbek sohbet ederlerken Celal Berkaş’ı bir grubun arasında görüyorum.
Yine aynı akşam, yemekten sonra Güneş Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı M. Duran Özkan, Çocuk Hastalıkları Uzmanı Doktor Özgür Aydın’la tanıştırıyor bizi. Dr. Özgür Aydın, çok yakında bir gazete çıkaracaklarını, yazılarımı gazetede görmek istediklerini söylüyor. Birkaç gün sonra Dr. Özgür Aydın’ın, Malatya Spor’la ilgilenmiş olduğunu; yenilikçi, dinamik, donanımlı bir insan olduğunu, CHP il başkanlığı için adının geçtiğini öğreniyorum.
PARTİ İÇİ YA DA DIŞI DEMOKRASİ NEREDE?
Bugünlerde pek çok kişi bana belge ve bilgi taşıma yarışında. O zaman anlatın, sizin adınızı da vererek yazayım. Yoksa dedikodudan öteye gitmez, diyorum. Bu şekilde anlattıklarınızı zaten yazmam, diyorum. Sırası gelecek, o zaman adımızı, göğsümüzü gere gere vereceğiz. Her şeyi açıklayacağız size, diyorlar. Ben de o günü bekliyorum. Herkesi dinlemeye, söylediklerini tarafsız şekilde aktarmaya çalışacağım.
Hrant Dink’in ölüm yıl dönümünde Türkiye’deki ve yurt dışındaki demokrasiden yana vicdan sahibi insanlar, bu cinayeti kınamışlardı. Adaleti göreve çağırmışlardı. CHP Malatya il örgütü de Hrant Dink’in öldürülmesini, katillerin açığa çıkarılmamasını bir gün sonra kınamıştı. Ben de CHP’nin yaptığına Malatya’da ‘ bayramdan sonra yüzün ağ olsun çağam’ diyorlar diyen bir yazı yazmıştım. İşte bu yazımın Arguvan Haber’de yayımlanmasından bir gün sonra CHP il örgütünün yönetiminde olan biri, telefonla aradı beni. Bu yazımı yayından kaldırmamı istedi. Bir de Anemon Otel’de yemekte çektiğim bir fotoğrafta masada rakı bardakları varmış. İşte bu rakı bardaklarından dolayı, bir yazıma eklediğim o fotoğrafı da yayından kaldırmamı istediler. Ben de her zaman söylediğimi söyledim: Kimsenin paralı emir eri değilim. Tam bağımsız gazeteci benim, dedim.
Bu telefon görüşmesinden sonra CHP’den bana ileti, iletiyle bilgi ve davet gelmez oldu. Mail adresimi CHP il örgütünün mail grubundan sildiler. Ne güzel demokrasi değil mi? İstediğinizi yaptıramadığınızda yok edeceksiniz. Buna ne diyorlar? Dersim’de de mi böyle yapmışlardı?
Halkın isteklerini, üç bölümlük gezi izlenim yazımın sonlarında özetlemiştim. Şimdi burada topluca sunayım. Bir yerde bu istekler, Malatya CHP’de aranıp da bulunamayanlardır, olmayanlardır.
Bakalım, Malatya CHP’den istenenler; yani CHP’de olmayanlar nelermiş:
Alevi ve Kürt sorunlarının açıkça dillendirilmesi
Adayların önseçimle belirlenmesi
Seçimden seçime değil, her zaman hatırlanmak
Demokrat, sol söylemlerde netlik ve somutluk
Parti içi demokrasinin gerçekten işletilmesi
İşsizlik, ekonomi, temel insan hakları konularında somut çalışma
Soldan yana kayma, devletin partisi olmama
Sendikalarla, sivil toplum örgütleriyle bağlantı
Anadilde eğitim hakkı
Parasız eğitim ve parasız sağlık hakkı
Solda birleşme
AKP’yi eleştirmek yerine, kendi projelerini üretmesi
İl yönetiminin bir an önce belirlenmesi
Parti teşkilatının daha sıkı çalışması
İşsizlik sorununa çözüm
Yazıhan Atlı Cirit Spor Kulübü’nün sorunlarıyla ilgilenilmesi
Çırmıhtılı Girişimci Kadınlarla ilgilenilmesi
Hizbullah örgütünün salıverilmesine müdahale
Partinin gençleştirilmesi
Arguvanlı üniversite öğrencisine yardım
Arguvan’a Kültür Merkezi yapma sözünün yerde kalmaması
Hatta bunun Arguvan’a hastane yapımına dönüştürülmesi
Arguvan’a hem kültür merkezi hem de hastanenin acilen yapılması
Sultan KILIÇ - Malatya