Hasan Çerçioğlu’nun, Mamadali (Kürecik Türküsü) adlı romanı Gece Kitaplığı tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Daha önce Müfreze adlı romanı Berfin Yayınları tarafından yayımlanan Hasan Çerçioğlu’nun kaleminden yeni romanı hakkında bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyoruz .
MAMADALİ (Kürecik Türküsü)
Yirmi dört pare köye yayılmış Kürecik aşiretinin ağası Hacı İbrahim; Cennet Hatun’dan bir erkek evlat sahibi olur. Bir dervişin tavsiyesi üzerine adını Muhammed Ali koyarlar. Halk arasında Muhammed Ali zamanla “Mamadali”ye dönüştü. Babası Hakk’ın rahmetine kavuşunca, vasiyeti üzerine, Mamadali, Alhaslı aşiretinden dedesi İdil Ağa’nın himayesinde eğitime başladı. Dayısı Kalender eski rüştiyeyi birincilikle bitirmiş okur yazar bir insandı. Öğretmenleri okuması için babası İdil Ağa’ya önerilerde bulunduysalar, “Onun okuduğu yeter” dedi İdil Ağa, o aşiretin başına geçecek ” diyerek Kalender’in okumasına karşı çıktı. Oysa Kalender kabına sığmayacak kadar yetenekli bir çocuktu. Okutmadığı için babasıyla uzun süre uzlaşamadı. Hacı İbrahim Ağa’nın kızı İnsaf’la evlenince babasıyla yollarını ayırmak zorunda kaldı. Babası ve diğer kardeşleri mala mülke düşkün insanlardı, çünkü geçmişleri ağalığa dayanıyor, ağalıklarını sürdürmek istiyorlardı. Kalender ise, mala mülke karşıydı. Harabati bir hayat yaşamayı seviyordu. Köyün dışında payına düşen tarlasında bir ev yaptırdı o evde yaşamaya başladı. Evinde, yapılan işret meclislerinde, divan edebiyatında özellikle tasavvufi bilgilerini dile getiriyor, derin tartışmalara giriyordu. Çocukları Hüseyin, Hürü, Fatma ve Basey bu evde dünyaya geldiler. Hürü büyüyüp belli bir yaşa gelince babasının bulunduğu toplantılarda hizmet görüyordu, hem de onların konuşmalarına kulak misafiri oluyor, bu konuşmalarda etkileniyordu. Ara sıra babası gibi saz çalıyordu. Toplantılara gire çıka babasının düşüncelerini benimsemeye başladı. Babasından okuma yazma öğrendikten sonra onun okuduğu kitapları, yazdığı şiirleri okumaya başladı.
Gözde bir öğrenciydi Hürü. Mamadali, geç başladığı için Hürü’den gerideydi. Arayı kapatmak için çok çalışıyordu, bazen Hürü’nün yardımına gereksinim duyuyor, Hürü çekinmeden Mamadali’ye yardım ediyor, takıldığı konularda bildiklerini ona öğretmekten geri kalmıyordu. Böylece Hürü ile Mamadali arasında iyi bir bağ kurulmuştu. Kalender onlara bir oda ayırmış, köyde ve köyün dışında gelenlere ayda iki buçuk lira karşılığında okuma yazma öğretiyordu. Zaman zaman onlara kitaplar okuyor, okutuyordu. Mamadali de zamanla arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurmuş, hepsiyle dost olmuştu. Okuyanların sayısı onu geçmezdi.
Mamadali, hem derslerine, hem de Kalender Dayısı’na kısa sürede alıştı. Onu sevmeye başladı. Kalender sadece, Kuran öğretmiyor, Divan edebiyatı şairlerinden şiirler okuyor, tasavvuf bilgileri veriyor, bu arada Tevrat’la İncil’i de okutuyordu. O günkü koşullarda çevrede Ermeni köyleri de vardı. Mamadali, okuma yazmayı söktükten sonra, söylencelerle, cenk kitaplarını okumaya başladı. Hazreti Ali’nin Cenklerini, Hayber Kalesi Cengini, Battal Gazi Destanı’nı, Ebu Müslim Horasani’yi, Kumruyu, Kerbela Vakası’nı, Pir Sultan’ı, Yunus Emre’yi, Köroğlu Destanı’nı, Karacaoğlan’ı okuyor; ufku genişliyor, okumasını ilerletiyordu. Kahramanlık ve cenk kitaplarına bayılıyordu. Çoğu kez onların etkisinde kalıyor, kahramanlarına özeniyor, rüyalarına giriyor, sabaha dek kötülerle uğraşıp duruyordu. Bir taraftan da ata binmeyi, silah kullanmayı, güreş tutmayı öğreniyordu.
Köyün zengini İdil Ağa’nın bitmek bilmeyen para hırsı; Kayseri tarafından Patnos adında bir Ermeni’nin evlerine konuk olmasıyla daha da alevlenir. Kalp para basma ustası olan Patnos ile ortaklık kurar. Halep’e, Şam’a, Beyrut’a kalp para götürür, Osmanlı mecidiyesi olarak bozdurur, karşılığında Halep işi kumaşlar, ipekli şallar gibi mallar alır Maraş’a döner. Maraş’ta, Osmanlı’ya başkaldıran Ermenilerle Müslümanlar arasında ortaya çıkan karışıklıktan faydalanan İdil Ağa, Patnos vesilesiyle tanıdığı Ermeni asıllı Diran’ın amcası oğlu Araymıs’tan, Maraş’ın en iyi yerinde iki dükkân, ikişer katlı iki ev, tarlalarla bağ bahçeyi yok pahasına satın alır. Bir süre sonra Patnos’u da “Maraşlı, Ermenileri öldürüyor seni de öldürecekler!” diye korkutup kaçırır. Böylece ortağını da bertaraf eden İdil Ağa daha da zenginleşir.
Bu arada Mamadali’nin köyü Kasım Uşağı ile Tatar Kubat köylüleri arasında su ve mera yüzünden kavga çıkmıştır. Kavgada altı kişi bir taraftan, altı kişi diğer taraftan toplam on iki kişi öldürülmüş; durum hükümete bildirilmiştir. Kasım Uşağıyla ortak kullanılan Çat Yaylası’na ve suyuna Tatar Kubat köylüleri el koymuştur. Mamadali’nin amcaları davayı sulh etmesi için Mamadali’yi köye çağırırlar. Mamadali köye gelmeden önce Akçadağ Kaymakamı Halid Hüsrev Bey, Malatya ve Harput il jandarma binbaşıları, Rıza ve Ali Haydar Efendi ile Cevat Yüzbaşı, Mamadali’nin konağına konuk olurlar. Tatar Kubat köylülerinin gelip ifade vermelerini beklerler. Osmanlı askerlerinin ve mülki amirlerin karşısında Mamadali’nin itiraz edecek gücü yoktur. Tatar Kubat Ağa’sı Körmahmut, “Düşmanımızın evinde ifadeye gidemeyiz” diyerek ifade vermeye gelmemesi üzerine; Cevat Yüzbaşı müfrezesiyle köyü basmaya karar verir. Önceden haber alan köylüler, çoluk çocuk dağa kaçarlar. Yüzbaşı Cevat müfrezesiyle köyü basar, kimseyi bulamayınca hırsından ortalığı talan eder köyü yakar yıkar. Bu olay iki köy arasında kan davasına dönüşür. Daha sonra aşiretin ileri gelenleri araya girip, olay tatlıya bağlamış görünseler de Kör Mahmut, hasmı olan Mamadali’ye karşı kini dinmek bilmez. Mamadali sessiz sedasız Alhaslı’ya dedesi İdil Ağa’nın yanına döner. Ancak bu kez de Maraş’ta olaylar başlamıştır. Olaylar çevreye yayılınca Kalender okutmaya ara vermek zorunda kalır, Böylece Mamadali’nin eğitimi de yarıda kalır. Köyüne dönünce ağaların bir kısmı hükümetten yanayken, bir kısmı da hükümete karşı olduğunu görür. Hükümetten yana olan ağalar kendilerine ihbarcılar yaratmış, birbirlerini ihbar edip durmaktadırlar. Bir süre sonra okuma yazma bildiği için Hükümet tarafından bölge kumandanı olarak atanır. Mamadali, aşireti düzene sokar, barışı sağlar. Hürü ile evlenir ve üç çocukları olur. Evliliğinin beşinci yılında bir sonbahar günü, Mamadali’yi askere çağırırlar. O dönemde ülkenin durumu iyi değildir; savaşlardan dolayı askere gidenler geri dönemezler. Aşiretin ileri gelenleri bunun bir oyun olduğunu, Osmanlı’nın Mamadali’yi askere alıp kaybedeceğini düşündüklerinden askere gitmesini istemezler. Buna rağmen Mamadali askere gider, yüzbaşı rütbesine dek yükselir. Erzurum’da Ermenilerin isyanını bastırmakla görevlendirilir.
Bu dönemde Hamidiye alayında görevli Cevat Yüzbaşı, Alevi aşiretleri üzerindeki baskıyı ve şiddeti arttırmıştır. Köylerde asker kaçaklarını aramaya çıkarken, atın terkisine attığı heybenin birine yılan, diğerine sıçan (codur) doldurur. Bir gün yayladan inen Kasım Uşağı Köyün’den Ello’yla karşılaşır, Cevat Yüzbaşı Ello’ya sorduğu sorulara yanıt alamayınca Ello’nun donuna, kuyruğunu kestiği iki sıçan koyar, çekip giderler. Ello bayılır kalır. Bir süre sonra kendine geldiğinde sıçanların donu yırtıp kaçtıklarını, vücudunun göbekten aşağı kısmının kan revan içinde olduğunu görür, ölmediğine şükrederek düşe kalka köyüne gelir, Mamadali’nin konağına uğrar. Ello^nun halini gören Hürü, atına atlayarak Yüzbaşı Cevat’ın peşine düşer. Yüzbaşı Cevat Kürecikli Zale Bale adında bir kadının çadırında âlem yatığını görür. Hürü, arkadaşı Alte ile çadırı basar Cevat Yüzbaşı’yı yaralar, yedi askerle, bir onbaşıyı ve bir de çavuşu öldürürler.
O gece Ello ölür, Ello’nun öldüğü gün, Mamadali askerden izinle döner. Yüzbaşı rütbesi takmıştır, “Yakında beni paşa edecekler!” diye sevinirken, köylülerin sevinmediğini aksine askerlerden nefret ettiklerini görür. “İşte askeri olduğun hökümet bize bunu yapıyor!” diyerek Ello’nun ölümünü örnek gösterir, ikinci kez askere gitmesine karşı çıkarlar. Mamadali askere dönmez ama ortada yaralı bir yüzbaşı, öldürülmüş yedi er, bir onbaşı ve bir çavuş vardır. Hükümet bunun intikamını misliyle alacaktır diye tedirginlik içine girerler. Mamadali
“Müfreze üstümüze gelecek olursa karşı koyacağız” diyerek direnmeyi seçer. Bu sırada hasmı Körmahmut, hükümetle iş birliği yapar, Mamadali’nın gönüllü topladığını hükümete ihbar eder. Müfreze Mamadali’nin kuvvetleriyle çatışmaya girer. Köylüler birçok kayıp verir, geri çekilmek zorunda kalırlar. Müfreze Mamadali’yi çembere almak ister. Mamadali Hürü ile çocuklarını alır, Alhaslı aşiretindeki dayıların yanına kaçar. Bir tarafta kalp para bastıkları, diğer tarafta Osmanlı’ya başkaldırmış birini içlerinde barındırdmak istemezler. Hükümet bu olayı duyarsa, düzenleri alt üst olur, diyerek korkularında sahip çıkmazlar. Mamadali’nin bir an önce konaktan çıkıp başka bir yere gitmesini isterler.
Mamadali “Bizi cellâda teslim ediyorsunuz!” diye kahrederek tekrar Kürecik yoluna düşer, yolda müfrezeyle karşılaşır, ona yardım edenler de yakalanmıştır. Mamadali ile Harput’a götürülür ve ayaküstü ifadeleri alınır, Mamadali ile olaya karışanların bir kısmını idam ederler. Birkaç saat geçmeden Padişah’tan “Mamadali suçsuzdur!” diye ferman gelir. Ancak Mamadali asılmıştır. Bunun üzerine Kürecik’te Mamadali adına “Kürecik Türküsü” diye bir türkü yakılır:
“Şu Nurhak’ın Dağı Yüce / Ben ağlarım gündüz gece/
Cenazemi kaldırmayın / Aşiretim gelmeyince/
Mamadali Mamadali / Aşiretin gonca gülü…”
HASAN ÇERÇİOĞLU YENİ ROMANI “MAMADALİ”Yİ ANLATTI
HASAN ÇERÇİOĞLU YENİ ROMANI “MAMADALİ”Yİ ANLATTI
ARGUVAN HABER ARGUVAN HABER
DUYURULAR
Hasan Çerçioğlu’nun, Mamadali (Kürecik Türküsü) adlı romanı Gece Kitaplığı tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlandı.
Paylaş:
Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!