Fotoğrafımı, boynumdan aşağısı görünecek şekilde…
Malatya Mustafa Kemal İlköğretim Okulu’nun karşısındaki kendi kendine yıkılan binanın müteahhidince yapılan Gündüz Apartmanı ve ona eklenen yeşil boyalı apartmanın 33 dairesi boşaltıldı. Binalara giriş yasaklandı. İnsanların işyerleri ve evleri kullanılamaz oldu.
Ertesi gün enkazın ve boşaltılan Gündüz Apartmanı’nın polis bariyerlerinin çevresindeki insanlarla görüşüyorum. Gözlerini, giremedikleri evlerine dikerek yaşadıkları karabasanı ve sonrasındaki belirsizliği, endişelerini anlatıyorlar.
“Ben devlet dairesinde memurum. Ek iş yapıyorum. İzin günümde boyacılık yapmaya gitmiştim. Binanın çöktüğü haberini alınca soluğu burada aldım. Görüyorsunuz üstümdeki eski, boyalı iş giysileriyle kaldım. İşe de gidemedim.
Fotoğrafımı çekecekseniz yüzüm görünmesin; çünkü giysilerim boyalı ve yırtık. Oğlumun yüzü görünebilir; onun elbisesi düzgün.
Ya akrabası olmayanlar…
Bu da oğlum, lise birinci sınıfta. Onun da eşyaları evde. O da okula gidemiyor. Akrabamızda kaldık. Daha ne kadar süre evimize giremeyeceğimizi bilemiyoruz. Eve girsek bile o evde rahat uyuyabilecek miyiz? Akraba evinde nereye kadar kalınır ki? Hem herkesin akrabası olma zorunluluğu mu olmalı? Ya akrabası olmayanlar?”
“Yıkılan apartmanın doğusundaki Gündüz Apartmanı’nda oturuyoruz. Düne kadar oturuyorduk. Birdenbire bir gümbürtüyle sarsıldık. Yere düştüm, yuvarlandım. Bu Tuluk Ömer’in yaptığı, yarım bıraktığı tüm binalar çürük. Doğalgaz döşettik. Doğalgazcılar, duvara neyi çakmaya çalışsalar yere düşüyordu. Bu nasıl duvar, diye hayret ettiler.”
12 yıllık, 1 yıllık, 3 günlük ruhsatlar…
“Çöken binanın giriş katında 13 yıldır lastikçilik yapıyorum. Adım Bülent Bal. Bir yıl önce ruhsat aldım. Tekel bayi arkadaş, 12 yıldır ruhsatlı hem de mülkiyet sahibi. Biz kiracıyız. CD’ci arkadaş da 3 gün önce ruhsat aldı. Bir gün önce kapıyı tıraşladım. Kapı kapanmadı, çökmüştü.
Kalfam Emrah da çatırtıyı duyunca kendini dışarı atmış. O anda kompresör çalışıyor olsaymış, çatırtıyı duyamaz, göçük altında kalırmış. Onun kurtuluşu saniyelik. Murat 124, baba yadigârı da ezildi. 70-80 bin liralık zararım vardır.
Belediye Başkanı Ahmet Çakır, bunlara ruhsat vermedim, diyor. Bir yıl önce belediye başkanı kendisi değil miydi? Öznur Çalık’ın konuşması hoşuma gitti. Üstüne basa basa ruhsatımızın olduğunu söyledi.”
Bina, bir yana yamulmuş
“Gündüz Apartmanı’na eklenen şu yeşil binayı görüyor musunuz? O da yıkılan bina gibi inşaat halindedir. Sıvası yok. Tuğlalar görünüyor boyanın altından. İçi daha da berbat. Bina bir yana yamulmuş. Aynı müteahhidin eseri.”
“Yoldan geçen araçlardan binamız sallanıyor. Gelmiş 3. Katın kolonunun dayanıklılığını ölçüyorlar. Büyük bir yangın yaşadı. İtfaiye, yangını söndürmek için tonlarca su sıktı. 35 yıldır çatısız bina. Bitişikteki bina da temele suyu ala ala çöktü. Bizimki de temele su çekiyor. Bir de temel sağlam mı diye baksalar ya. Çöken binanın kontrollü yıkımı için bir şirket, 200 bin lira istemiş.”
“Adım Mehmet Yıldız. Biz de ailece akrabalara sığındık. Eve girişimiz yasak.”
“Adım Ali Seydi Yıldırım. Şehit babasıyım. Zamanında devlet de yardım etti, biraz da kredi çektim. Şu ekteki yeşil binadan daire aldım. 12 yıl oturduktan sonra geçen yıl kiraya verdim. Bu binanın durumu da kötü.”
Yarın: Beyninde ur olan çocuğun başına gelenler…
Not: Yazı dizisi sürecek.
Sultan KILIÇ - Malatya