İŞTE DÜNDEN BUGÜNE BALBAY’IN HUKUKİ DURUMU
İlk Gözaltı
1 Temmuz 2008'de kamuoyunda " Ergenekon Soruşturması " diye bilinen operasyonlar çerçevesinde gözaltına alındı.
4 tam gün gözaltında tutulduktan sonra Cumhuriyet Savcısı tarafından ifadesi alındı. Kendisine bilgisayarından çıktığı iddia edilen notlar, Ankara'da gazeteci olarak yaptığı görüşmeler soruldu.
Serbest Bırakıldı
5 Temmuz 2008'de savcılık tarafından tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkeme tutuksuz yargılamak üzere serbest bıraktı.
Gazeteciliğe Devam Etti
Serbest bırakıldıktan sonra 6 Temmuz 2008'den itibaren gazeteciliğini aynen devam ettirdi. Cumhuriyet Gazetesinin Ankara Temsilciliğini, köşe yazarlığını, radyo ve televizyon yorumculuğunu sürdürdü.
Yeniden Gözaltı
5 Mart 2009'da " ek ifadesinin alınacağı " belirtilerek Ankara'daki evinden tekrar gözaltına alındı, İstanbul'a götürüldü. 1 Temmuz 2008'de el konan bilgisayarından yeni notlar çıktığı iddia edildi. Balbay, savcılığa gazeteci olarak notlar tuttuğunu, ancak delil olarak ortaya konanların tümünü görmediğini söyledi. Bu aşamada medyada hiç hak etmediği suçlamalarla karşı karşıya kaldı.
Tutuklandı
6 Mart 2009'da 31 saatlik emniyet, savcılık, mahkeme sürecinden sonra tutuklandı. Bilgisayarından çıktığı iddia edilen notların çoğunu medyadan öğrendi.
Balbay, hapishaneden avukatları aracılığıyla ilk açıklamasını şöyle yaptı: "Bunlar, benim notlarımdan esinlenerek yeniden oluşturulmuş."
Deliller Sakat
İddianame ve delil klasörlerinin yayınlanmasından sonra Balbay'ın ilk açıklamasının doğru olduğu anlaşıldı. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nden alınan bilirkişi raporuna göre Balbay'ın 1998 - 2006 yılları arasındaki 8 yıllık dilimi kapsayan notların tümünün toplam 3.5 dakikada ve aynı anda oluşturulduğu ortaya çıktı. Bu, notların orijinal olmadığını gösteriyordu.
Yasaya göre bilgisayar verilerinin delil değeri taşıyabilmesi için el konduğu anda imajının çıkarılması gerekiyor. Balbay'ın bilgisayarına 1 Temmuz 2008'de el konmuştu ama, imajı 7 Temmuz 2008'de çıkarılmıştı. Oysa Balbay'a 5 Temmuz 2008'de, "bilgisayarınızdan çıkan notlar" diye başlayan sorular sorulmuştu. Yani, Balbay'ın bilgisayarı açılmış, ondan sonra imajı çıkarılmış. Bu, yasaya göre delillerin sakatlanması demek.
TÜBİTAK Raporu Balbay'ı Doğruladı
Mahkeme heyeti, Balbay'ın Boğaziçi Üniversitesi'nden aldığı raporun "hüküm aşamasında " değerlendirileceğini açıklaması üzerine, mahkemenin kendisinin bir bilirkişi raporu istemesi talep edildi. Mahkeme bunu kabul etti. TÜBİTAK uzmanı Dr. Hayrettin Bahşi hazırladığı raporu 03.01.2012'de yargılamanın yapıldığı 13. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.
Bilirkişi raporunun bu bölümü şöyle: "Belirtilen tarihler arasında ( 01 TEmmuz 2008 - 07 Temmuz 2008 ) herhangi bir değişiklik yapılmadığı teknik açıdan kesinlikle söylenemez. "
Adli Emanette Bilgisayara Girilmiş
TÜBİTAK raporunda Balbay'ın bilgisayarına adli emanette girilmiş olduğu vurgulandı. Buna göre, 14.01.2010'da saat 10.40 ile 15.17 arasında bilgisayara girilmişti.
Mahkemenin istemiyle hazırlanan bu bilirkişi raporu, bilgisayar verilerinin hukuki açıdan delil değerini yitirdiğini gösteriyordu.
Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi'ne göre bu tür veriler kesinlikle delil olarak kullanılamaz.
Santral Telefonu Balbay'a Yazılmış
İddianameye Balbay'ın telefon konuşmaları da konmuş, ancak bunlardan suç unsuruna yönelik bir soru dahi sorulmamıştır. Telefon konuşmalarının içeriklerinden çok iddianame kapsamındaki kişilerle kaç kez konuştuğu listelenmiştir. İddianamede kamuoyunca tanınan pek çok kişi olduğu için onlarla Balbay'ın çok yoğun bir temasının olduğu havası verilmeye çalışılmıştır. Ancak telefon dinleme belgelerinden Balbay'ın Ankara Temsilcisi ve köşe yazarı olduğu Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosu'nun 11 hatlık santral telefonuna Balbay'ın kişisel telefonuymuş gibi işlem yapıldığı görülmüştür. Büroda 70 kişi çalışıyor. Onların tüm görüşmeleri Balbay'ın kişisel görüşmesi gibi rakamlandırılınca, ortaya devasa bir liste çıkmıştır.
Bu durum insanlığın yüzlerce yılda evrensel hukuk ilkesi olarak benimsediği "suçun kişiselliği" ni ortadan kaldırmaktadır.
Kitaptaki Belgeler Suç Sayıldı
Balbay'ın 28 kitabından 8'i belgelere dayalıdır. Bunlar, İran, Irak, Suriye, Siyasal İslam ve yolsuzlukla ilgili kitaplardır. Bu kitaplarda kullandığı belgeler iddianameye, "devlete ait gizli belge bulundurmak" şeklinde suç delili olarak girmiştir.
İlk Karar ve AYM
5 Ağustos 2013 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Ergenekon karar duruşmasında 34 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edildi. Anayasa Mahkemesi (AYM), CHP Milletvekili Balbay’ın “seçilme haklarının ihlal edildiğine” ve “tutukluluğunun makul süreyi aştığı” gerekçesiyle hak ihlali kararı verdi. AYM, Balbay’a 5 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Mumcu - Kışlalı - Balbay
Balbay Cumhuriyet gazetesinde 24 Ocak 1993'te bir terör saldırısı sonucu öldürülen Uğur Mumcu'nun sütununda yazıyor. Balbay'ın gazetedeki oda komşusu da 21 Ekim 1999'da yine terör saldırısı sonucu öldürülen Prof. Ahmet Taner Kışlalı'dır. Balbay bu duruma dikkat çekip, "bir terör saldırısına karşı hazırlıklıydım ama, terörist ilan edilmeyi beklemiyordum" diyor.