ARGUVAN HABER

HIDIRELLEZE DOĞRU…

TÜRKİYE

Baharın gelişini müjdeleyen ve bir simge olarak karşımıza çıkan Hıdırıllez, Türk geleneklerine göre her yıl çeşitli etkinlikler ile Mayıs ayının ilk haftası içerisinde kutlanmaktadır.

Ali İhsan Öztürk
“Nerde kaldı bilmem Bozatlı Hızır
Üç gün oruç tutun kömbesi hazır
Anılar canlanır yüreğim sızır
İçimde şimşekler çakar dururum.”

Diyen Şair Rıza Parlak, kültürümüzün, gelenek ve göreneklerimizin yaşaması ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamanın en güzel yolunun, şiirlerle paylaşmak olduğunu hatırlatır. Her şiirden bir dem bulunca, Hıdırellez gününün anlam ve önemi de bu doğrultuda karşımıza çıkmaktadır. Baharın gelişini müjdeleyen ve bir simge olarak karşımıza çıkan Hıdırıllez, Türk geleneklerine göre her yıl çeşitli etkinlikler ile Mayıs ayının ilk haftası içerisinde kutlanmaktadır.

Hıdırellez Günü, Gregoryen takvimine (Miladi takvimi) göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır. 6 Mayıs’tan başlayıp 4 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini, 8 Kasım’dan 5 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır. Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir.

HIDIRELLEZ’DE NASIL DİLEK TUTULUR?
Dilek ve niyet beklentisi içerisinde olanlar 5 Mayıs akşamı gül dallarına paralar asılır (Eskiden kese içine para dikilip gül dibine gömülürmüş) ya da açık cüzdan bırakılır. Böylelikle bolluk ve berekete ulaşmak, varlıklı bir kişi olmak hayal edilir. Asılan paralar ya da cüzdanlar 6 Mayıs sabah erkenden geri toplanır. Evdeki her kişi için yedi fasulye ya da yedi nohut ekilir, gelebilecek kötülüklerin bunlara gelmemesi dilenir.

Hıdırellez gecesi en çok yapılan etkinliklerden biri de ateşten atlamadır. Bunun sebebi de ateşten atlanıldığında hastalıklardan korunulacağına inanılmasıdır. Hıdırellez'in en yaygın ritüeli budur ve ateşten atlamanın nazardan ve hastalıktan koruduğuna inanılır. 

HIDIRELLEZ GÜNÜ GELENEKLERİ
5 Mayıs günü (Nişanlılar arasında) oğlan evi, kız evine Hıdırellez Kurbanı, olarak süslenmiş bir koç gönderir. Bu kurban ertesi gün kesilerek birlikte yenir. Yemeğe çağırılanlar, çarşaf, havlu yemeni ve gönüllerinden kopan armağanlar getirirler. Getirilen armağanlar ipler üzerinde sergilenir.Hıdırellez günü, erkenden kalkılıp kapılar açılır. Genç kızlar için hazırlanan sandıklar açılır. Açılır ki eve bereket dolsun, genç kızımız da iyi bir evlilik yapsın. Hıdırellez günü, bazıları sabah gün doğarken kırlara, bağlara, bahçelere çıkıp buralarda Hızır’ın ayak izlerine basarak bolluğa ulaşmayı düşler. Hıdırellez günü, doğa ve insan sevgisi çok önemlidir çünkü Hızır ve İlyas, insanları, doğayı, iyiliği ve cömertliği seven, bereketin simgesi olan, kutsallıklarına inanılan dinsel varlıklardır. Hıdırellez günü, hiçbir yeşil dalından koparılmaz. 6 Mayıs günü ikindi zamanı Hıdırellezin bittiğine inanılır. Ancak eğlenceler hava kararıncaya değin sürer. 

HIDIRELLEZ'İN HİKAYESİ NEDİR?


Hızır ve İlyas, Hükümdarın ordusundaki iki askerdir. Hükümdar bir gün ordusuyla birlikte ölümsüzlük suyunu (Ab-u Hayat) aramaya çıkar. Yolculukta, Hızır ve İlyas diğer askerlerden ayrılırlar. Bir subaşında durup, yemek için kurutulmuş balık çıkarırlar. Tam bu esnada deniz suyu balığa sıçrar, balık canlanır ve suya atlar. Böylece Hızır ve İlyas ölümsüzlük suyunu bulmuş olurlar. Bu sırada bir melek gelir. Hızır ve İlyas’ın kıyamete kadar yaşayacaklarını, fakat Hızır’ın karada, İlyas’ın denizde ihtiyacı olanlara yardım edeceklerini bildirir. Hıdrellez günü yani 6 Mayıs’ta Hızır ve İlyas’ın buluştuklarına, onların buluşmalarıyla ölü tabiatın canlandığına inanılır. Halk inanışına göre 6 Mayıs’ın yağmurlu geçmesi, Hızır ve İlyas’ın buluştuklarında sevinçlerinden ağlamalarının ve bulutların da onlara katılmalarının bir ispatıdır.

Hıdırellez gününüzü kutlar, bu duygu ve düşüncelerle yöremizin değerli şairlerinden ve kültür elçilerimizden Rıza Parlak Beyin geçen yıl elimize geçen (12 Şubat 2017) bir şiiri ile yazımı bitirmek istiyorum. 

Saygılarımla,
Ali İhsan Öztürk/ Mayıs 2018

ARAR DURURUM
Kim derdi ki Bellikler böyle olacak
Kışın ortasında ıssız kalacak
Ne tüten bir baca, nede bir ocak
Buz gibi havada yanar dururum.

Kırılmış pencere, yırtılmış perde
Kim aldı, kim taktı sor hele nerde
Yıkılmış duvarlar, taşlarda yerde
Ermeni ustayı anar dururum.

Nerde kaldı bilmem Boz atlı Hızır
Üç gün oruç tutun kömbesi hazır
Anılar canlanır yüreğim sızır
İçimde şimşekler çakar dururum.

Oturdum harmanın yanı başına
Kar suları dolmuş soku taşına
Değme felek değme, gözüm yaşına
Bahar seli gibi çağlar dururum.

Çeşmenin gözesi baktım mil tutmuş
Ağaçlarda küsmüş, dalı kurutmuş
Giden dönmüyorsa bil ki unutmuş
Yüreğin de yaram kanar dururum.

Seni terk etmeyen yalnız ölüler
Orda eşit akıllılar deliler
Bir yiğide, Gavur Ali dediler
Öten kekliklere sorar dururum.

Her mevsim güzeldir baharı yazı
Yüreğimi sarar acıyla sızı
Yolların kapanır gelemem bazı
Turnalarla selam salar dururum.

Asırlık cevizin kırılmış dalı
Dünya neylesin sahipsiz malı
Kapının önünde boy vermiş çalı
Geçmiş anılara dalar dururum.

Yolum da düşer gelirim yine
Oturum yaşlı iğde dibine
Ne kitaba sığar nede bir dine
Köyümü yıkanı arar dururum.

Bu topraklar oldu benim kutsalım
Meyveyi görmeden kurudu dalım
Sana boyun eğmem bilesin zalim
Umudum kalbimde saklar dururum.

Zalim gurbet oldu belini büken
Feleğin oku var, zehirli diken
Domo Ali mezar yaptı sağ iken
Yaşayan ölüye ağlar dururum.

Acının resmidir bütün manzara
Hangi kem gözlerle geldin nazara
Rıza’yı da korlar bir gün mezara
Bu canı toprağa sarar dururum.
Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.