''..ANZROTUN GAVURU GİBİ NE BAKIYORSUN...''
''...herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam!...''..Turgut Uyar...
Hüseyin Ali ağa Garamukun oğlu Köyde en büyük hanın sahibi piyerin yanı başında on katırcı kervanını ağırlar çift mağlı hanında günde iki kese mecdiye kazanır
Arapkirden bir katırcı kervanı küpcüler gelir yağlı kepir toprağı köylülere eletir satın alır gül Mustafa’nın az yukarıda Bulurlar bir yağlı damar kil toprağı tamam buradan elen derler sayarlar bir ocak toprak bir mecidiye yabana atılır gibi değil delikli mecidiye Köy meydanında küp yapmaya başlar
Arapkirden Ermeniler Mişel, Sarkis ve Anzirot üç usta Anzirot hiç gülmez Anzirot hiç konuşmaz Anzirot hep donuk donuk bakar çekik gözlü Özbek asıllı Erzincan Rus işgalinde Bir özbek baba ermeni anadan doğmuş Anasının taşla ezmişler başını
''..tertele...'' yıllarında Kıtmıt aklı yetiyor Dili tutulmuş, gülmemiş hiç yüzü küp yaparken hiç konuşmaz donuk donuk bakarmış Manışların Patlak Aşur sormuş Nedir bunun hali diye Mişel usta anlatmış bildiklerini O gün bugündür Suratı asık donuk donuk bakanlara Patlak Aşur demiş
''..Ne bakarsın Anzırotun gavuru gibi..''
Köyümüzde doğmuş yalnız köyde kalmış bir unutulmuş deyimdir.