ARSLANTEPE:
YEDİBİN YILLIK BİR SEVDANIN YOL HİKAYESİ
Hüseyin ŞAHİN
(Yük.Antropolog-Etnoarkeolog)
7000 yıllık bir kültür tarihi yolculuğuna başlamak ister misiniz acaba!
Yolculuğumuz, mesafe olarak çok yakınımızda bulunan Arslantepe Höyüğüne doğru olacak…M.Ö. 8.binde Caferhöyük yerleşmesinde başlayan yerleşik hayata geçişle birlikte, döneminde su ve besin kaynakları yönüyle yeterli olan Arslantepe’ye; Malatya şehir merkezinden hareketle, Uçbağlar kavşağından güney yönüne uzanan Battalgazi karayolunda 1 km. kadar yol aldıktan sonra bir karayolları yön levhasıyla karşılaşıyoruz. Orduzu Arslantepe Höyük… Kavşaktan sağa dönerek yolu takiple kısa süre sonra Arslantepe’deyiz. Buranın 40 yıllık bekçisi Muharrem Perçin’i soruyorum hemen… “Yok” diyorlar, “ Muharrem Ağabey emekli oldu”. Muharrem Ağabey tam bir Arslantepe sevdalısıdır. Kazı ekibi 2006 yılında İtalya’nın Roma şehrinde düzenlenen “Arslantepe Sergisi” için bir belgesel hazırlamışlardı; belgeselde ilk bilimsel kazıların başlangıcı ile birlikte Orduzu beldesindeki kültürel hayattan kesitler aktarılırken, Muharrem Ağabey’in Arslantepe’den Roma’ya yaptığı gezi ana tema içinde yer alıyordu… Malatya Müzesi de O’nu unutmamış, hizmetlerinden dolayı bir anı plaketi vermiş 18 Mayıs “Müzeler Haftası” etkinliklerinde.
Şair, “Arslantepe” şiirinde:
Arslantepesinde sevdasın bulan
Çamura eliyle biçimin veren
Çömlekçi ustanın çarkında dönen
Bir ben vardım bir de “Kral” yanımda(1)
derken, yol öykümüzde bizi Arslantepe’ye çağırıyor sanırım…
Haydi bir yolcuk da biz yapalım… Biz de Muharrem Perçin gibi nasiplenebilir miyiz Arslantepe sevdasından…Malatya’nın tarihsel gelişiminde Arslantepe’nin önemi nedir?Tarihin hangi çağlarında etkisini sürdürmüştür? Öyleyse başlayalım yaşanmışlıklarla örülmüş yol öykümüze…
Arslantepe geçmişten günümüze ışık tutan ve halen de bu ışığı bağrında yapılan arkeolojik kazılarla devam ettiren bir yerleşim yeri…Arslantepe; Malatya’nın 7 km. kuzeydoğusunda, Fırat ırmağının (Karakaya Baraj Gölü) batı kıyısı yakınındaki Orduzu Beldesinde yer alan höyüğün kültür dolgusu 30m. yüksekliğindedir. M.Ö.5500 yıllarından M.S.11.yy’a kadar iskana uğramıştır. M.S.2-3. yy’lar arasında Roma köyü olarak kullanılmış ve daha sonra Bizans Nekropolü (mezarlık) olarak yerleşimini tamamlamıştır.
Arslantepe; birçok defa çeşitli toplulukların yerleşimine sahne olmuş ve çevresini kültürel,ekonomik ve ticari yönlerden de etkilemiştir.M.Ö. 5500’lerde başlayan Kalkolitik çağdan beri iskan görmüş Arslantape’de 27 kültür katı bulunuyor.
Arslantepe; birçok defa çeşitli toplulukların yerleşimine sahne olmuş ve çevresini kültürel,ekonomik ve ticari yönlerden de etkilemiştir.M.Ö. 5500’lerde başlayan Kalkolitik çağdan beri iskan görmüş Arslantape’de 27 kültür katı bulunuyor.
Malatya’nın tarih sürecinde önemli bilgiler edilmesini sağlayan Arslantepe’de ilk arkeolojik kazılar 1930’larda Louis Delaporte başkanlığında bir Fransız ekip tarafından yapılmıştır. II.Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız Arkeolog C.Schaeffer alanda birkaç derin sondaj açmışsa da sürekli kazılar 1961’de, önce Salvatore M.Puglisi, sonra da Alba Palmieri başkanlığında Roma “La Sapienza Üniversitesi”nden bir ekip tarafından başlatılmıştır. Palmieri’nin 1990’da ölümünden bu yana kazı başkanlığını yine aynı Üniversiteden Marcella Frangipane sürdürüyor.
Höyükte yapılan kazılar sonucunda; M.Ö.3300-3000 yıllarına ait bir kerpiç
saray, M.Ö.3600-3500’lere ait tapınak, ikibini aşkın mühür baskısı, kaliteli metal eserler bulunmuştur. Elde edilen veriler göstermektedir ki o dönemde Arslantepe, aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı resmi, dini ve kültürel bir merkezdir. Geç Kalkolitik Çağ’da yerel yüksek tabakalardan oluşan sınıf, politik ve dinsel egemenliğin yanı sıra ekonomiyi, ürün ve üretim idaresini ellerinde tutmaktaydı. Yörenin su kaynakları bakımından zengin, dolayısıyla tarım için son derece uygun, ayrıca sık sık taşan Fırat Irmağı’nın taşkın alanı dışında kalması gibi ayrıcalıkları, Arslantepe’nin en azından M.Ö.5.bin yıldan Bizans Dönemi’ne kadar kesintisiz olarak iskan edilmesinde önemli bir etken oluşturur...
Geç Uruk Dönemi’ne ait yapılar büyük yangınlarla ortadan kalktıktan sonra ortak kullanım alanı terk edilmiş, yerli geleneğe yabancı topluluklar yerleşmiştir. Arslantepe’de Erken Tunç Çağı II (M.Ö.2700-2500)’nin başlangıcında Torosların kuzeyinde kalan bütün bölge Erken Tunç I’deki etkileri hala süren Suriye-Mezopotamya kültüründen kopmuş ve Doğu Anadolu- Transkafkasya kökenli geleneklere dayanan özgün ve incelikli bir kültür ortaya koymuştur.
M.Ö. 1700’lerden itibaren Geç Hitit Döneminde Malatya’da önemli bir şehir devleti kurulmuş olduğu Arslantepe’deki kazılardan anlaşılmıştır. Asurlar M.Ö.8. yy.da Malatya’yı egemenliklerine alarak M.Ö.713 yılında Malatya Kralı Tarhunza’yı bir süre esir etmişlerdir.
Arslantepe’deki bilimsel kazılardan çıkartılan arslan ve kral heykelleri ile duvar ortostatları Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, diğer önemli buluntulardan olan arsenik bakır alaşımlı, gümüş işlemeli bronz kılıçlar ve diğer seramik,kemik, taş ve metal eserler ise Malatya Müzesinde sergileniyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı; ören yerini gelişmiş bir teknolojik projeyle “Açık Hava Müzesi” haline getirmek için çalışmaları başlatmış Arslantepe’de… Bu restorasyon ve düzenleme çalışmaları tamamlandıktan sonra, Malatya’ya geziye gelenler Darende-Malatya-Arslantepe-Battalgazi’den devam eden tur güzergahıyla, merkezde Malatya Arkeoloji ve Beşkonaklar Etnografya Müzesini ziyaretten sonra Pütürge-Tepehan yolu üzerinden de Nemrut Örenyeri’ni gezebilecekleri bir tur planıyla, kültür turizmi açısından Malatya’ya önemli döviz katkısında bulunabileceklerini düşünmek hayal olmasa gerek…
Dipnotlar:
(1) Burada verilen dörtlüğün alındığı şiir, 2005-2006 kazı sezonunda Arslantepe kazı heyetinde çalışan Etnoarkeolog Hüseyin Şahin tarafından yazılmış olup, şiirde geçen “kral” imgesi; Arslantepe’deki arkeolojik kazılarda ortaya çıkartılan mezarda iskeleti bulunan Geç Kalkolitik( M.Ö.3300-3000) dönemdeki kral-şefi belirtmek için kullanılmıştır.