Asırlardır meyve veren bu kızılcık ağacına kıyılır mı?


Bir bahçe ki… Malatya’nın en güzel yerlerinden biri olan Barguzu’da. Hani alışılmış sıfatları bu güzellik için kullanmak haksızlık olurmuş gibi geliyor bana.

Malatya’da pek dikilmeyen ender ağaçlarla dolu. Bir ağacın da görüntü olarak, nitelik olarak onlarca çeşidinin olduğunu burada görerek öğreniyorum.

Mimar Yusuf Kendirli, bahçesindeki ağaçların her birini evlatlarını tanıtır gibi tanıtıyor; sevgiyle, şefkatle, emek çekmiş olmanın yürek titremesiyle… Bana öyle geliyor ki doğayı seven insanın mesleği ne olursa olsun, bulunduğu yeri cennete çevirir.

Meyveli meyvesiz, çiçekli çiçeksiz çeşit çeşit ağaçlar… Malatya bahçelerinde görmeye alışık olmadığımız türden ağaçlar. Bu güzel ağaçların yanı sıra tüm alanda gezip koşan kümes hayvanları. Bu sevimli hayvanlar da bahçeye ayrı bir hareket, canlılık katıyor.

Ahşap teknede dutlar sıkılmış. Şireler kaynatılarak tepsilerle ahşap iskelenin üzerine dizilmiş, güneşi içsin de kıvamlanarak pekmeze dönüşsünler diye. Sıkılan dutların şivleri (posaları) bile atılmamış, hayvan yemi olarak kullanılmak üzere serilerek kurumaya bırakılmış.

Bu kadar güzel canlının içerisinde öyle biri var ki… En sonunda ona takılıp kalıyoruz. İnsan, her gün bu ağacı görmeli, her gün bu ağaca dokunmalı, her gün bu ağaçla sohbet etmeli… Bu ağacın meyvesi dünyanın en şifalı meyvelerinden biri. Meyvesi olmasa, yaprağı olmasa bile, kuruyup oduna dönüşse bile korunmalı. Atalarımızı yaşlandılar diye nasıl kesip yakmıyorsak, bu tarihi ağaç da baş köşede saygı sevgi gösterilerek korunmayı hak ediyor. 370 yıldır burada meyve vererek, oksijen üreterek, yaprak çiçek açarak, kuşlara yuva insanlara şifa bağışlayarak yaşıyor.

Bu asırlara tanıklık eden, en az yüz metre kare alana dal budak salan, kökleriyle yer altı sularına ulaşan, halen başı meyve dolu olan kızılcık ağacı. İlaç istemeyen, gübre istemeyen, asırlara meydan okuyarak üreten kızılcık ağacı.

Kadim kızılcık ağacı için Öğretmen Fikri Demirtaş’ın yazdığı öyküsel şiiri çerçeveletip ağacın dalına asmış ağaç sevdalısı Yusuf Kendirli.

Kökleri dışarıdaydı, biz daha yararlı olur düşüncesiyle on santim kadar bir toprakla besleyerek köklerini kapattık. Ama bu tarihi kızılcık ağacının kıymetini, ününü bilen Hayrettin Karaca bahçemize geldiğinde bize keşke kapatmasaydınız, ağaç o haliyle daha görkemli görünürdü, dedi, diyor.

Ve anlatmayı sürdürüyor Kendirli: “Kızılcık ağacı geç büyür. Elli yılda ancak on- on beş santim çapında gövde kalınlığına ulaşabilir. Bu ağacın gövde çevresi üç metre yirmi beş santim. Atalarımızdan gelen bilgiyle, bilim adamlarının bilgisini birleştirerek 300 yıldan fazla bir yaşa sahip olduğunu söyleyebiliriz. TEMA’dan geldiler, ağaçlara ömrünü adayan Hayrettin Karaca da geldi, hayran kaldılar. Her ağacın yaşlısı oluyor ama ben bunun dışında bu kadar yaşlı, heybetli, halen de meyve veren kızılcık ağacı olduğunu duymadım. Bizden ne ilaç, ne gübre, ne de su istiyor. Sadece yaz mevsiminde üç kere su veriyoruz.

Mülkümüzde yer alan, atalarımızın yetiştirerek bizlere emanet ettiği bu kızılcık ağacını malımız olarak görmüyoruz. Biz sadece ona bekçilik ediyoruz, gelecek kuşaklara sapasağlam teslim etmek üzere. Onun bize ihtiyacı yok ama bizim ona ihtiyacımız hayati önemde. Onun varlığına tüm insanların, hayvanların ihtiyacı var. O, bir dünya mirasıdır. Ağaçların ve kuşların milliyeti, sınırı olmaz diye biliyorum.

Yalnız bir sorunumuz var. Bu kadar kıymetli, tarihi değer taşıyan kızılcık ağacımız tehlike altında. Yeşilyurt Belediyesinden öğrendik ki masa başında çizdikleri plana göre buradan yol geçireceklermiş. Yani tam kızılcık ağacının olduğu yerden 12 metrelik yol açacaklarmış.

Kızılcık ağacının kesilmemesi için yol güzergâhının kaydırılması gerekiyor. Bunun için gerekli girişimlerde bulunuyoruz. Anıt ağaç olarak bilirkişi heyetinin rapor vermesi gerekiyor. Bunun için başvuruda bulunduk.  Şehircilik, Tarım Orman İl Müdürlüğünden heyetin bir an önce gelmesini bekliyoruz.”

Bu kadar emek verilmiş, böyle harika ender ağaçlarla neredeyse botanik müzesi haline getirilmiş bu güzel yerin incisi, işte bu emektar, vefalı, şifalı kızılcık ağacı.

Ey kızılcık ağacı, sen yüzyıllar boyunca insanları, kuşları, börtü böceği yaşattın hem de dil, cinsiyet, ırk, din, sosyal sınıf ayrımı gözetmeksizin. Kimseden ekmek su, ilaç gübre istemeksizin hep besledin çevrendekileri. Şimdi seni bile bile keser katledersek yazıklar olsun bizim adamlığımıza.

Senin kuruyacağını hiç sanmıyorum da kurusan bile seni korumak, senin anılarına saygı duyarak gelecek kuşaklarla da seni tanıştırmak boynumuzun borcu olsun. Bin yıllarca yaşar ve yaşatırsın, yeter ki insanoğlu kıymasın sana.

[email protected]

https://www.youtube.com/watch?v=OLxn8a7L3y4




 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56