1960'tan sonra Almanya, Türkiye'den işçi alımına başlar. Anadolu'nun pek çok işsiz genci, ekmek kapısı olarak Almanya'nın yolunu tutar.
Kahramanımız olan kadının kocası da Almanya'ya gitmiştir işçi olarak. İlk zamanlar mektup, para gönderir. Bir süre sonra Almanya'da kendine bir "dost" tutmuş, Türkiye'deki eşini, çocuklarını unutmuştur.
Aradan aylar, yıllar geçer, Almanya'dan haber gelmez, para gelmez. Çocuklar, açtır ama kadın, çevreye sezdirmez bu açlığı, terk edilmişliği.
O zamanlar Malatya sokaklarında "Saç alırım saç...!" diye bağırarak kadın saçı satın alanlar vardır, peruk yapımı için. Kadın, çocukları daha fazla aç kalmasın diye kendi saçını keserek satar.
Anadolu'da kadının saçı, kıymetlidir, sevgilinin kalbinin üstünde taşınır bir buklesi, hatta namus simgesidir.
Yıllar geçer. Kadının mücadelesiyle, bin bir güçlükle çocuklar büyür, yuvadan uçar. Ama kadın, açlık karşısında en kıymetlisini, saçını satmak zorunda bırakılışını unutmaz.
İşte bu ağıdı, bu kargışı Aysel Kılıç Karslı, kadının derdini söylemesi üzerine yazmış ve dile getirmiştir.
İLENME
Köye gelse kundurası toz m’olur
Köyün çamuruna karılasıca
Yan taramış saçı böyle poz m’olur
Dermansız dertlere uğrayasıca
Fistanlık yollamış basma bezinden
İpek kefenlere sarılasıca
Anan düşman bana senin yüzünden
Gurbet yollarına serilesice
Paran gelmez çok geceler aç yattık
Hep bir öğün yedik bildiğin katık
Bir şey kalmayınca saçımı sattık
Saçımın teliyle asılasıca
Ben beni unuttum yavrularım var
Seni de unuttum çektiklerim var
Belimde gezdirdim kör bıçağını
Kurbanlıklar gibi kesilesice
Kerpiç evim yıkıldı da peğ oldu
Seninle gidenler hepsi bey oldu
Kılıç Aysel fidan idi çal’oldu
Feleğin hışmına uğrayasıca