(…)
“Kimi uzun hava çeker
Bağrı yanık yaşlar döker
Ağıt olur ciğer yakar
Arguvan’ın türküleri
Alır maziye götürür
Maziyi dile getirir
Tas tas rakıyı bitirir
Arguvan’ın türküleri”
diyen Arguvanlı ozan Ekberi’nin 50. sanat yılı 25 Mart 2012 tarihinde Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmen Evinde düzenlenen bir etkinlik ile kutlanmıştı.
diyen Arguvanlı ozan Ekberi’nin 50. sanat yılı 25 Mart 2012 tarihinde Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmen Evinde düzenlenen bir etkinlik ile kutlanmıştı.
Çavuş Köyü Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Arguvan Köy Dernekleri ve Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı tarafından düzenlenen gecede Ekberi için Gülcihan Koç, Selahattin Alpay, Nilüfer Sarıtaş, Seval eroğlu, Özcan Türe, Gani Pekşen, Muharrem Temiz, Mehmet Balaman, Abbas Aslantürk, Çiğdem Elmas, Cengiz Özkan ve Hıdır Göksu da sahne almıştı…
Ölmem mi Yakın?
Bir gün Çavuş Derneği Başkanı Abbas Genç, Ekberi’yi arayarak “Kültürümüze yaptığınız katkılar nedeniyle sizin için bir gece düzenlemek istiyoruz.” der. Ekberi şaşırarak sorar: “Hayırdır. Bir şey mi duydun? Ölmem mi yakın? Bizde sanatçıya sağlığında değer verilmez ki…”
“Biz seni çooook seviyoruz. Sevgimizi de sağlığında göstermek istiyoruz. Sen sadece Arguvan’ın değil, bütün Malatya’nın, halkın ozanısın.” der gülümseyerek Abbas Genç… Etkinliği izleyen yaklaşık 2000 kişi sevgilerini haykırır Ekberi’ye…
Ozanımızı sizlere daha yakından tanıtmak istiyoruz…
Ekberi kimdir?
Ekberi mahlasını kullanan ozanımızın asıl adı Ali Ekber Gülbaş. 1940 yılında, koyunların kuzulama zamanı Çavuş Köyünde, Satı Ablası ve Sato Ağabeysinden sonra üçüncü çocuk olarak dünyaya geldi.
Yürümeye başlar başlamaz da çalışmaya koyuldu. Köy çeşmesinden sitillerle su da taşıdı, çobanlık da yaptı.
O günleri “O Köyümün Bende” adlı şiirinde anlatır Ekberi:
Dünyaya gelişim Çavuş köyünde
O köyümün bende çok emeği var
Bin dokuz yüz kırkda bir dam evinde
O köyümün bende çok emeği var
Bilmem emeğini nasıl öderim
Hem toprağım suyum ilk doğum yerim
Aklıma geldikçe çocuk günlerim
O köyümün bende çok emeği var
Bir fidan misali orada bittim
Dam üstünde yattım yıldız seyrettim
Sürüler otlattım çobanlık ettim
O köyümün bende çok emeği var
Ben orda öğrendim dürüst olmayı
İnsanları sevip saygı duymayı
Ben orda tattım aşkı sevdayı
O köyümün bende çok emeği var
Öllüğünw doğar doğmaz belendim
Çok suyunu içip ekmeğini yedim
Bu günkü halime ben senden geldim
O köyümün bende çok emeği var
Okulunda yedi sene okudum
Kendi benliğimi orada buldum
Garip Ekberi’ydim bir aşık oldum
O köyümün bende çok emeği var
Akşamları evlerinde toplanılırdı. Evleri köyün ‘Babaevi’ydi… Dedenin olmadığı yerde, dedeye vekalet edenin bulunduğu ve Cem yapılan eve ‘Babaevi’ denirmiş.
Babaevi’nde Vayloğ Dede, Mustafa Dede, Mezirme’den Aşık Yusuf, Bicir’den Mehmet Dede ve Temir Dede de çalıp söyler Cem yaparlarmış. Eymirli Aşık Bektaş Kaymaz şiirlerini yorumlarken, okumayı yeni yeni öğrenen Ali Ekber de Karacaoğlan, Kerem ile Aslı ve Sürmeli Bey adlı kitaplardan bölümler okurmuş.
Şiire ilk ilgisi de o gecelerde Aşık Bektaş Kaymaz’dan etkilenmesiyle başlar.
İlkokulu köyünde okur. Ağabeysi askere gittiği için öğrenimine iki yıl arar verir. Çobanlık yapar.Babasının bankaya olan borcu için biriktirdiği parayı da alarak habersiz olarak Malatya’ya gider... Bir akrabalarına “Evden kaçtım, okumak istiyorum.” der. Ortaokula kaydolur. Olayı öğrenen babası oğluna kızmaz. Elinden gelen yardımı yapar. Ozanımız ikinci yılın sonunda evden kaçar. Bu kez üç kişidirler ve hedefleri Adana’dır. Ceketlerini satıp yol parası yaparlar. Birkaç gün Adana parkında gecelerler. Karataş’ta ırgatlık yapıp, yol parasını denkleştirince de İstanbul’un yolunu tutarlar.
Üç arkadaş da artist olmak istemektedirler. Bir ajansın açtığı artist yarışmasına mektup yazarlar: “…. Üç genciz, yetenekliyiz. Ancak başvuru parasını verecek gücümüz yok.”
Yanıt gecikmez: “Olsun. Gelin”. Üç kafadar artist olma hayaliyle evden kaçarlar…
Ekberi o günler için gülerek “Bir arkadaşım topaldı, bir arkadaşım da alabildiğine çilli. Düşünün artık en yakışıklıları bendim.” diyor.
Film şirketine giderler. Figüranlık yapacaklardır ama iş olunca: “Şimdi gidin, iş olunca biz size haber veririz.” derler. O arada Yılmaz Güney’le de tanışırlar. Karataş’daki ırgatlık günlerinde tanıştıkları bir köylü akrabası vasıtasıyla… Geçinmek için sürekli çalışacakları bir iş ararlar. Ozanımız Beşiktaş’da bir kahvede çalışmaya başlar.
Gurbete düşünce onbeşti yaşım
Toplansa sel olur akan göz yaşım
Kendi sılasında gülmeyen başım
Elin sılasında gülermi bilmem
İlk şiirlerini ortaokuldayken saman yapraklı bir deftere yazar ozanımız. Bir keresinde babasıyla paylaşır şiirlerini. Babasının azarıyla şaşırır: “Neden karalıyorsun oğlum defteri. Hiç olmazsa askerdeki ağabeyine bir mektup yazardık.”
İlk dönem şiirleri maalesef günümüze ulaşmaz.
Ortaokul öğrencisiyken yazdığı bir şiir bir genç kızın yaşamını değiştirir. Kiracısı olduğu evin sahibinin kızı bir genci sevmektedir. Anne, kızını gence vermez. Kız, ozanımızdan annesini yeren bir şiir yazmasını ister. Şiiri okuyan anne “Kızım ben senin kötülüğünü ister miyim hiç?” diyerek kızını gence verir. O şiir de ulaşmadı günümüze maalesef…
İstanbul’da yaşam kavgası devam ederken –ki bir yandan da şiir yazmaya devam etmektedir-
Ekberi mahlasını almasına neden olan bir rüya görür. Adının son harfini ortadaki Ekber’in önüne konduğunu görür ve EKBERİ adını mahlas olarak kullanmaya başlar. Ondan sonra da herkes tarafından Ekberi olarak bilinir, tanınır.
Askere gidene kadar kahvecilik yapar. Askerlik dönüşü önce Malatya’ya yerleşir. Bir süre sonra yeniden İstanbul’a gelir.
O günlerde Aşık Daimi’nin bürosuna gider. Daimi, genç Ekberi’nin şiirlerini çok beğenir.
1965 yılından itibaren Doğan Kılıç’ın çıkardığı Ehlibeyt gazetesinde çalışmaya başlar. Ekberi hem gazetenin dağıtımını yapmakta hem de şiir köşesini yönetmektedir. Ülkenin dört bir yanından gelen şiirlerden uygun gördüklerini yayınlamaktadır. Gazete, o günlerde el altından satılırdı. Ozanlar da şiir vermeye korkarlardı, tutuklanırız diye… Sefil Selimi, Hüdai gibi ozanların da şiirlerini ilk olarak yayınlayan kişidir Ekberi…
Ekberi’nin ilk kitabı “Aşk ve Gurbet” 1966 yılında yayımlanır. İlginçtir daha sonra 1986, 2000 ve 2009’da yayınlanacak diğer üç kitabının adı da “Aşk ve Gurbet”tir. Kitaplarının adlarının neden aynı olduğunu sorduğumda ise acı acı gülümsüyor Ekberi: “Aşk ve gurbet bitmedi ki… Aşk da, gurbet de olduğu sürece –ki bitmeyecek hiç- bundan sonra da çıkacak olan bütün kitaplarımın adı hep aynı olacak. Ozanın aşkı da bitmez, gurbeti de bitmez…”
En yeni kitabından “Bitmedi” adlı şiirinde bakın neler söylemiş Ekberi:
Beni bitirdiler amma
Ne aşk bitti ne de gurbet
Çok dert getirdiler amma
Ne aşk bitti ne de gurbet
Başımı hep derde saldı
Gençliğim elimden aldı
Yüreğimde öyle kaldı
Ne aşk bitti ne de gurbet
Akıp gitti zaman doldu
Gençlik gülüm açıp soldu
Yaş gidip kemalin buldu
Ne aşk bitti ne de gurbet
Şehir ile köy arası
İkisinin bir yarası
Ekberi’nin baş belası
Ne aşk bitti ne de gurbet
Dedik ya aşk bitmiyor diye…
“Elime Değdiği Zaman” adlı şiiri örneğin… Kime yazdığını düşünmeye, aramaya gerek bile yok. Ozanın yazdığı artık herkesindir, yazıldıktan sonra
Ekberi’yem aşk ateşi sönmüyor
Yüzüm kızarıyı dilim dönmüyor
Gözüm senden gayrısını görmüyor
Ellerin elime değdiği zaman
1969 yılında Tekel’de çalışmaya başlar. Ehlibeyt gazetesine de katkı vermeye devam etmektedir. Bir yıl sonra Malatya Tekel Baş Müdürlüğüne tayin olur. Şiir yine hayatının vazgeçilmezidir. Malatya’da bulunduğu her dönem yaptığı gibi Gayret ve Sebat gazetelerinde de yazmaya devam eder. Aynı yıl içinde Sulhiye Hanım ile evlenirler. Mihmani (1971), Rahmani (1972), Devrim (1975), Zafer (1977) dünyaya gelir.
Mahlasını rüyasında görerek alan Ekberi, Mihmani ve Rahmani’nin adını da rüyalarında görmüş ve çocukları doğmadan adlarını hazırlamıştır.
Tekel’den emekli olduktan sonra, Ekberi Müzik Evi’ni açar. Cemal Öztaş’ın ilk kaseti Ekberi’in bestelenen şiirlerinden oluşmaktadır. Kısa zamanda tanınır firması.
1991 yılında yeniden İstanbul’un yolunu tutar. Bu kez ailecek…
İstanbul’da Plakçılar Çarşısı olarak bilinen yerde dükkânını açar. Özellikle Malatyalı sanatçıların albümlerini yayınlıyor Ekberi Müzik.
Ali Abbas Aslantürk, Mehmet Balaman, Hıdır Göksu, Ahmet Satılmış, Mesut Salman gibi…
İşte o günlerde Arguvanlı olmayan sanatçılar da Arguvan ağzı türküler yorumlamaya ve albümlerine almaya başlarlar. Hatta bir keresinde Mahmut Erdal, Ekberi’ye “Olaa yavrum geldin; bizim Çamşıhı ağzını öldürdün. Şimdi herkes Arguvan ağzı türküler söylüyor…” der.
Ekberi bir dakikasını bile boş geçirmiyor. Sözde emekli. Tamam, emekliliğin tadını çıkarıyor ama yazmaktan hiçbir şekilde geri kalmıyor. Hafta içi oğlu Mihmani’nin işlettiği Ekberi Müzik’e gidiyor. Hafta sonları da Karacaahmet ve Şahkulu’na…
Devlet ozanları desteklemeli…
“Devletin ozanlarla ilgilenmesi gerekir. Artık eskisi gibi ozan yetişmiyor. İlkokuldan üniversitelere kadar ozanların halk şiiri üzerine ders vermesi gerekir. Halk şiirimizin yaşamasını istiyorsak, halk ozanlarımızı desteklemeli, onlara sağlıklarında gereken değeri vermeliyiz.” diyen Ekberi babasının kendisine beş yaşındayken aldığı curasını alıyor ve başlıyor söylemeye…
Yüzlerce şiiri bestelenmiş Ekberi’nin. Bir kısmını kendisi bir kısmını da başka sanatçılar bestelemiş. Pek çok sanatçı tarafından da yorumlanmış…
Yüzlerce şiiri bestelenmiş Ekberi’nin. Bir kısmını kendisi bir kısmını da başka sanatçılar bestelemiş. Pek çok sanatçı tarafından da yorumlanmış…
Deli Gönül, Arada Bir, Bırakmadı Sevdan Beni, Dermanım Yok, Dert Beni,
Bir Zaman, Boynu Bükülü Kaldım, Yar İnsaf İnsaf, Bırak Beni, Sızılar, Mah Yüzüne, Haydi Yolcu, , Yıllar, Toprak Ana, Eğlen Güzel, Gülsene, Be Hey Dünya, Bir Gelin Ağlar, Tatlı Bela, Yetmiyesice, Barışalım, Ben Ölürüm, Sürünesice, Dilimin Ucunda, Gelin, Nazo, Sevdim Seni Malatyalı, Sevdim de Öldüm, Vursaydın, Yar Kokusu Geliyi, Geç Olur, Küsmem, Arguvan’ın Düzüne, Belalı Başım, Gülüm, Tatlı Bela, Geç Kaldın Gülüm, Aşk ve Gurbet, Turnam, Yandım adlı türkülerini aralarında
Bir Zaman, Boynu Bükülü Kaldım, Yar İnsaf İnsaf, Bırak Beni, Sızılar, Mah Yüzüne, Haydi Yolcu, , Yıllar, Toprak Ana, Eğlen Güzel, Gülsene, Be Hey Dünya, Bir Gelin Ağlar, Tatlı Bela, Yetmiyesice, Barışalım, Ben Ölürüm, Sürünesice, Dilimin Ucunda, Gelin, Nazo, Sevdim Seni Malatyalı, Sevdim de Öldüm, Vursaydın, Yar Kokusu Geliyi, Geç Olur, Küsmem, Arguvan’ın Düzüne, Belalı Başım, Gülüm, Tatlı Bela, Geç Kaldın Gülüm, Aşk ve Gurbet, Turnam, Yandım adlı türkülerini aralarında
Ali Ekber Çiçek, İzzet Yıldızhan, Dilber Ay, Selahattin Alpay, Ahmet Satılmış, Cemal Öztaş, Süleyman Yücedağ, Ahmet Bildirici, Aynur Doğan, Mehmet Balaman, Ali Abbas Aslantürk, Hasan Durak, Mesut Salman, Nur ErtürkBurcu Doğan, Songül Karlı, Hıdır Göksu’nun da olduğu onlarca sanatçı yorumlamış.
Ekberi’nin en çok sevilen şiirlerinden birisi ilan “Deli Gönül” ile vedaya hazırlanma zamanıdır artık:
Deli günül hangi dala konarsın
Tuıtunacak senin dalınmı kaldı
Ahu feryat ile niçin yanarsın
Şu dünyada senin malınmı kaldı
Felek seni gafletinden uyuttu
Eşin dostun ne var ise uyuttu
Esti sam yelleri gülün kuruttu
Bülbüller ötecek gülünmü kaldı
Yerin yok yurdun yok nerde kalırsın
Her yüze güleni dostun sanırsın
Bunca derdi sen üstüne alırsın
Dert çekecek senin helınmı kaldı
Ateşlere yanan ey dertli EKBER
Bu dünyanın sonu yalanmış meğer
Bir yerin vardı almış yadeller
Candan başka senin varınmı kaldı.
Hakkında biri Hollanda’da olmak üzere üç doktora ve tez çalışması yapılmış. Kültür Bakanlığı ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin açtığı yarışmalarda dereceye girmiş, şiirleri çeşitli seçkilere de alınmış.
Değeri bilinmiş mi derseniz, en azından kendi çevresinde bilinmiş, sevilmiş, sayılmış.
Siz de nerede rastlarsanız rastlayın yüreğinizdeki sevgi sözcüklerini esirgemeyin…
Nice nice sağlıklı yıllara Ekberi…
Nice nice sağlıklı yıllara Ekberi…