GİDEN GELİR Mİ?

Neler gitmedi ve geçmedi ki. Tükettiğimiz her saniyenin içinde sakladığımız onca şeyi geride bırakarak. Yakamızı bırakmıyor bir türlü geçmişiz. Yapışmış dört eliyle… İtmeye çalışıyoruz, silkelenmeye… Gelmesin, unutalım istiyoruz bazen. Ama nereye dönsek o var, nereye baksak karşımıza çıkıyor. Attığımız her adımda bizi takip ediyor. Gölgeliyor bizi hemencecik. Bir daha önümüze çıkmasından ürküyoruz.
 
Unuttuklarımız unutulur mu? Zamanın ruhu onları saklıyor. Viranelere dönen evler, öksüz kalan bahçeler, tarlalar, sahipsiz dağlar, dereler, tepeler… Siz orada yoksunuz… Ama hatıralarınız bıraktığımız yerde duruyor. Biz olmasak da o hatıralar o dağlara, suya, evlere sinmiştir. Bir başkası oraya gittiğinde ürperecektir. Orada bıraktığımız sözümüz, nefesimiz, ruhumuz, haykırışımız orada duruyor. Biz oraları terk ettiğimizde bizimle gelmedi. Ama biz bazen dönüp orada kalan parçalarımızı bulmaya, eksik yanımızı tamamlamaya çalışıyoruz.
 
Bizden önce nice kuşaklar geldi ve geçti. Bizlerinde devri bir gün bitecek. Yeni zamanlarda, yeni topraklarda serüvenimizi yaşıyoruz. Bir ocaktan çıktık. Yüzlerce kişiye, onlarca eve bölündük. İşimizde, aşımızdayız. Bizi buralara koparıp atan kader karşısında çaresiziz. Kendi tarihimizi yazmaya, anlamaya çalıştığımız da hepimiz oraya dönüveriyoruz.
 
Yetim çocuklar gibiyiz buralarda. Çocuklarımız artık buraların oldu. Biz öksüz kalmış çocuklar gibi gözümüz hep arkada. Yaratıldığımız toprağı özlüyoruz. Mayamız olan suya kavuşmak istiyoruz. Ait olmadığımız bir yerde gibiyiz. Soğuk çok soğuk… Isınamıyoruz, sevemiyoruz. Boğuyor bu şehir, sokaklar… Onlarda bizi garip görüyor. Olamıyoruz, olduramıyoruz. Yalnızlığımız gid gide çoğalıyor. Ve hüznümüz, acımız, isyanımız… Bu gurbetliğin bir an önce bitmesini istiyoruz.
 
Gidemiyoruz. Bizi bağlayan sorumluluklarımız var diyoruz. Mazeretler ardı adına sıralanıyor. Erteleniyor ha bire günler… aylar… yıllar… Suskunluğumuz artıyor gurbetimiz çoğaldıkça… Gözlerimizin feri sönüyor.
 
Zincirlerimizi kırıp gidip topraklara ayak bastığımızda, nefes aldığımızda yenilenen ruhumuzla mutlu oluyoruz. Yürüdüğümüz yollar sevinç içinde… Ağaçlar bir dostun gurbetini dönüşünü coşkuyla karşılıyor. Duvarlar uzun zamandan beri duymadığı sesin mutluluğu içinde… Orada kalan parçalarımızla bütünleşiyoruz. Geçmiş mezarından diriliyor. Hasbihal ediyor bizlerle… Anlatıyoruz… Gittikten sonra neler yaşadığımızı, buraya getiremediğimiz kayıplarımızı, yitirdiğimiz dostlarımızı, kaybettiğimiz kardeşlerimizi… Amcalarımızı soruyorlar… Dedeler oğullarını istiyor… Nerede diyorlar… Nerede Bozo, nerede İsmet, nerede İbrahim… Aydın ellerinde kaldılar diyoruz… Malatya’da bıraktığımız Osman Amca’yı… en son burada görmüştük diyorlar Sate’yi… onu nerede bıraktınız… anlatıyoruz… Dinliyorlar bizi… sessizce, sükunetçe… anlattıkça soruyorlar…
 
Sonra biz sormaya başlıyoruz… neler oldu, neler yaşandı… biz gittikten sonra buralarda… onlar anlatıyor… anlatıyor… kendimizi soruyoruz ona… biz kimdik? Ne idik? O zaman anlamadığımız bir çok şey oldu. Onlar neden oldu? Kimler geldi, kimler geçti? O bıkmadan, usanmadan anlatıyor.
 
Sonra… sonra… gitmek için müsaade istiyoruz. Yüzü asılıveriyor… dut ağacının… ceviz yaprağının… kayısı gölgesinin… meşe dallarının… ve kavaklar… dere boyu uzanmış halde önümüzü kesmeye çalışıyorlar… sallanıyorlar gitmememiz için… duvarlar sert sert yüzümüze bakıyor. Çeşme suyunu saklıyor. Dere üzgün bir şekilde akıyor… bizi bırakıp nereye gidiyorsun diyorlar. Mecburuz diyoruz. İşlerden, mesailerden, yönetmeliklerden, kanunlardan, maaştan, kiradan söz ediyoruz. Anlamıyorlar… Çıkmaya çalışıyoruz. Bir şeyler bizi oradan kovar gibi gönderiyor. Orada yaşamamızı istemiyor. Gitmemizi istiyor. Küskünlüğünden mi, öfkesinden mi bilmiyoruz. Sanki gazabına uğruyoruz. Terk edişimize öfkelenip bizi kovuyor mu?
 
Bir gün gitmediğimizde bizde kalan son hatırayı orada yad edecek kim kalacak. Sessizlik içindeki zamana kim fısıldayacak. Orada yaşayan ruhumuzu kim dinleyecek.  

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56