Hey Malatyalılar, bostanınıza danalar girmiş…!
Kündübek (Gündüzbey)’in dağlarından kopup gelen, Beydağı’nın yamacından Malatya’ya köpürüp çağlayarak dökülen bir Derme Şelelemiz vardı. Yaz kış demez köpürür çağıldardı. Şimdi, durduk yere niye di’li geçmiş zamanlı konuşuyorum dersiniz?
Hani, yazın arada bir yukarı bahçelerdeki kayısılara çevrilince suyun yönü, kanaldaki su azalırdı. Ama hele de kışın, kanala sığmaz olurdu Derme kanalının suyu. Ne oldu da bu kış günü, kanalın dibinde bir karış yüksekliğinde su kaldı? O da plastik atıklardan akamadığı için dondu dersiniz?
Suyun hepsini bu zemheride Kündübekliler içmiş olamaz. Tenekelerle kavurma yeseler de cayır cayır yansalar da o suyu bitiremezler içmeyle. Kış günü tarla sulayan da yok. Derdi ne bu Derme suyunun, niye akmıyor?
Kar kış demeden Kernek Şelalesinin tepesine tırmanıyorum. Yazın en sıcak günlerinde bile Kernek şelalesinin çağıltısından, saksağan seslerini duyamazdık. Şimdiyse kanaldan tıs yok. Şelalenin tepesine, sokak aydınlatma direğine bir tabela asmışlar: Kernek Hidroelektrik Santrali…
Bunun, kısaca ‘HES’ denen hidroelektrik santrallerinin; çevrenin, suyun, doğanın, insanın canına okuduğunu… Doğal yaşamı katlettiğini biliyorduk da bu kadar hızlı mı gelecekti hem de bu mevsimde?
Malatya’nın kayısıdan sonraki simgelerinden olan Kernek şelalesinin kurumasının nedeni buysa: Dandini dandini dasdana, danalar girmiş bostana… Uyu Malatya uyu, bu gidişle danaların girebileceği bostanların da kalmayacak…
Sultan KILIÇ [email protected]