Çocukluğuma bir göz atıyorum da, 1958 den sonrasını anımsıyorum. Bazen, bazı olaylarda, belirgin olmamakla beraber iki yıla kadar öncesini de anımsıyorum.
İlk hatırladığım olaylardan biri ve iz bırakanı; bana devasa büyüklükte görünen öküzümüzün kesilmesi olayıdır. Hayvanlar hastalanınca kesilirdi. ‘’Bıçak yetiştirin’’ denirdi. Tek geçim kaynağımız olan hayvanlarımız ‘’DABAK’’ ve ‘’CİĞER’’ (QAZAW) hastalıklarından kırılırlardı. Eti yenmeyecek hayvanlar gebermeye bırakılırdı. Geberdikten sonra da bacağından sürükleyerek köyümüzün aşağısındaki dereye bırakılırdı. Köpekler ve yabani hayvanlar yerdi.
Buğday ekmeği lüks idi.
Arpa bile bulmak zordu. Arpa ekmeği ilk pişirildiğinde yeniliyordu. Ama aradan bir süre geçince sertleşip kalıyordu.
Nohut öğütüp buğday unu ile karıştırarak ekmek yaptığımızı biliyorum..
Yağ yoktu. Hayvanlar ölünce yağ nasıl olsundu.
Devlet mi? Öyle bişey zaten yoktu/vardı.
Hastalanan insanlar doktora gitmezdi
Veteriner mi, O da ne ki??
Doktor mu, o da bizim dağlarda yoktu.
Jandarmalar vardı. ‘’Jandarma geliyor.’’ Dendi mi, köyün erkekleri samanlıklara saklanırlardı.. Biz çocuklarda saklanırdık. Karakol komutanı ve nahiye müdürleri vardı.
Sirkatçiler vardı. Onlar kalan hayvanları sayarlardı vergilendirmek için. Biz çocuklar ‘’SİRKATÇİ’’ oyunu oynardık. O oyun müthiş karmaşıktı ve heyecan verirdi
.
Tahsildar vardı. Babam muhtar olduğu için çok iyi hatırlıyorum, küçük küçük tarlalardan da vergi alınıyordu. Tarla da yoktu. Meşelik yerlerde topraklı yerlerin meşesi köklenerek tarlaya dönüştürülürdü.Tapu zaten yoktu. Bir urupluk, mucurluk tarlalardan dahi vergi alınıyordu.
…..Yağımız olmuyordu.
…..VİTA bile memlekete gelmemişti. Bir gün biz oyundaki çocuklar babamın tellal çağırttığını duyduk.
…..’’AMARİKAN YAĞI DAĞITILACAKTI, KÖYLÜ KABINI ALSIN GELSİN’’di. Oyunu bırakıp yağ dağıtım yerine gittik. Köylüler ‘’çok verdin-az verdin’’ kavgası yapıp bir birlerini bi güzel dövdüler. Sonrada yağını alan sevinçle evine gitti.
‘’KAHROLSUN AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ.’’
Benim çocukluğumda okullarda beslenme programı yoktu. Yani bir başka deyişle beslenme saati yoktu.
Bir gün ders saatinde yabancı amcalar sınıfa girdiler. Sıra ile eve un götürüp ekmek pişirmemiz ve pişirdiğimiz ekmeği geri okula getirmemiz’’ uzun uzun işlendi. Böylece okulda tenefüs saatlerinde lezetli birer ekmek yedik. Ama söylentiler de yayılmadı değil. ‘’Bu un Amarikan unu, gavur bizi zehirlemek için vermiştir.’’ Sözleri ürkütüyordu.
‘’KAHROLSUN, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ.’’
Birkaç ay sonra birer ekmeğe birer bardak da süt eklendi. Ama bu süt ,süt değildi. Kuru tozdu. Su katıyorsun, süt oluyordu. Yine de güzeldi, lezetli idi.
‘’Emmeeee şu Ağmarika’ya güven olmazdı.’’
‘’Kahrolsun Amerika Birleşik Devletleri.’’
Daha sonraları Amerikan peyniri verildi. Ardından bu peynirin zararları ve ABD düşmanlığı işlendi.
Türkiye çok fakirdi. Giysiler hep yamalı idi
Türkiye insanının yaş ortalaması 57 idi.
….1970/80 li yıllarda Türkiye’nin yıllık ihracatı 3 milyar dolar iken Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’ye 450 milyon dolar hibe kredi veriyordu.
‘’Emmeee Ağmarikan bu hibeyi babasının hayrına mı yapıyordu?’’
‘’Kahrolsun Amerika Birleşik Devletleri.’’
Enternasyonalizm çağının ayak seslerinin duyulduğu bu zaman diliminde;ABD 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerine el attıkça, kahrolsun diye bağıran katmanlar yer değiştiriyordu.
Bu arada ABD Türkiyemize bir de Süleyman Demirel verdi.
Haşhaş (afyon) Yavru Kıbrıs, sağ-sol çatışmaları, Yeşil Müslüman
Bir Müslüman furyası başladı. Son aşamada İŞID’a dönüştü ve Kürtlere saldırdı. İslami din adamları tarafından fetvalar verildi. ‘’Kürtlerin CANI, MALI, IRZI, NAMUSU helal’’ idi. ‘’İslamiyetin de esası bu idi Kur'an, ve kitaba uyuyordu’’ Deyip, Kürtlerin asimile olmamış, bozulmamış, 72 katliamdan geçerken teslim olmamış olan kesimi, yani EZİDİLERİ 73. katliam seferi ile tamamen silinmek girişiminde bulunulmuştur. 4000 kadını köleleştirilerek Arap devletlerinde günlük satılığa çıkarılıyorlar. Kadın pazarlarında satılıyorlar. Hiçbir İSLAM ÜLKESİ BUNA KARŞI DURMUYOR. Karşı durmaz ‘’çünkü sonuçta karşıdakiler KÜRT ve İŞID da Kur'anın gereklerini yerine getiriyor’’ Yani İslam Kürtlere yapılanı ‘’CAİZ’’ görüyor. Türkiye’de de CAİZ görenlerin sayısı çok yüksek.
Kürt Halkı çok şanslı bir halk. Çok sayıda ''KARDEŞI'' var. ATAKÜRT öyle bir evlilik yapmışki Araplar ''Benim Kürt Kardeşim'' Diyor. Müslümanlar ''Benim Kürt Kardeşim'' Diyor. Türkler ''Hayır efendim Kürtler benim kardeşim, Türk et ise Kürt de tırnaktır :)'' Diyor. Parsıklar (Farslar) ''Olur mu ya asıl Kürtler benim kardeşim, bizim kan bağımız var'' Diyor.
Ama , fakat ve lakin Kürtler dünyanın en dayanıklı halkı.
Arap Kardeş, Kürt Kardeş'e vuruyor
Türk Kardeş, Kürt Kardeş'e vuruyor.
Parsık Kardeş, Kürt Kardeş'e vuruyor.
Kürt dayağı yedikçe, göz yaşını ABASINA siliyor ve DENGBEJLER sıralanıp, AĞITLARINI YAKIP ISINIYORLARDI.
‘’Emmmeeee şu Amerika nereden çıktı ya Kürtlerin katledilmesine karşı çıkıyor, bunda bir bit yeniği var. Halbuki karışmamalı idi. Kürtler tamamen tarih sahnesinden silinmeli idi.
Amerika yanlış yaptı.
‘’KAHROLSUN AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’’
Kahrolsun emperyalizm ama çok istedikleri ve bir gereklilik olduğuna birçoğumuzun inandığı ENTERNASYONALİZMİN gelişini hazırlayan tek sistem de unutmayalım ki EMPERYALİZMDİR.
Sonuç; yine de kahrolsun emperyalizm, yaşasın ayak seslerini duyduğumuz enternasyonalizm.
19.08.2015
Mehmet ali çabuk.