ARGUVAN'A NAZIM HİKMET'İN HEYKELİ DİKİLDİ!

 28-29 Temmuz 2018'de yapılan 13.Uluslararası Arguvan Türkü Festivali kapsamında, Nazım Hikmet Meydanı'na, Nazım Hikmet'in Heykeli dikildi ve açılışı yapıldı. 

   Nazım Hikmet Heykeli "fikri proje"olup, bu proje, Heykelin dikilmesi ile sonuçlandı, somutlandı. Arguvan'a Nazım Hikmet'in Heykeli"ni dikmek gayet doğal ki, birilerinin de aklına gelmiş, birileri de düşünmüş olabilir. Bu fikri projenin bir öneri olarak sunulması  bağlamında;Ekim 2016'da, Malatya'daki yerel bir gazetedeki köşe yazımda "Nazım Hikmet'in şiirleri, Arguvan ve Türküleri" adlı bir makale yazdım ve aynı makaleyi "Arguvan Haber Sitesi"ndeki köşeme de taşıdım.Böylece bu önerimi, basın yoluyla Arguvan Belediye Başkanı Sayın Mehmet Kızıldaş'a iletmiş oldum. Makalemin yayınlanması ile Heykelin dikilmesi ve açılması arasında yaklaşık yirmibir ay gibi bir zaman süreci var. 

   Ben, Temmuz ayının ilk haftasında İstanbul'dan Arguvan'a geldiğimde,Nazım Hikmet Meydanı'ndaki kaideyi görünce ve Nazım Hikmet'in heykelinin yapıldığını, dikilerek festival kapsamında açılacağını duyunca inanın çok heyecanlandım.

   Festivale birkaç gün kala Heykelin kaide üzerine monte çalışması başladı. Heykel,iki parçadan oluşmaktadır. Nazım Hikmet'in Heykeli ve Nazım ustanın sırtını yasladığı koca bir çınar Heykeli.Neden çınar ağacı derseniz, Nazım Hikmet'in "Vasiyet"adlı şiirinden kaynaklanıyor. Nazım Hikmet şiirin sonunda diyor ya:

"Yoldaşlar,ölürsem o günden önce yani,
öyle gibi görünüyor 
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni 
Ve de uyarına gelirse, 
tepemde bir de çınar ağacı olursa 
taş maş da istemez hani"

   Heykelin monte çalışmasını izlerken o esnada Heykeli yapan Arguvanlı hemşehrimiz  Heykeltraş Hüseyin Suna ile tanıştım ve kendisinden  heykel hakkında da bilgi aldım. Heykel'in 3.30 metre yüksekliğinde, bronz olduğunu ve yaklaşık dört ayda yaptığını söyledi. Buradan kendisine tekrar teşekkür ediyor ve emeğine sağlık diyorum. Hem kendi hem de bütün Arguvanlılar adına. 

   Nazım Hikmet'in Heykeli gibi "fikri proje"nin sahibi olmaktan ve Heykelin dikilerek açılmasından büyük bir onur duydum, mutluluk yaşadım.
Belediye Başkanı Sayın Mehmet Kızıldaş,
festivalin ilk günü akşam saatlerinde Nazım Hikmet'in Heykeli"nin açılışında ve sonrada sahnede yapmış olduğu konuşmasında ismimi zikretmediği için çok üzüldüm, gerginlik yaşadım. Nihayet festivalin ikinci günü olan gece saatlerinde kapanış konuşmasında emeği geçenlere teşekkür ederken, bir teşekkürde bana etti ve şöyle dedi:

"Tabi bizlerde Nazım Hikmet Heykeli'ni düşünürken, bir değerli hocamız Sayın Hüseyin Yalçın'da bundan yıllar önce Arguvan Nazım Hikmet Meydanı'na, Nazım Hikmet'in Heykeli'nin yapılması konusunda bir makale yazmış. Tabi bunu duyunca bizde çok onurlandık. Sevgili hocama buradan teşekkür ediyorum".

   Yapmış olduğum araştırma sonucunda ve ulaştığım bilgilerle öğrendim ki,Sayın Mehmet Kızılay'ın Belediye Başkanlığı döneminde, Belediye Meclis Üyeleri Nazım Hikmet'in mezarının Moskova'dan Arguvan'a getirilmesi konusunda karar alarak, TBMM''ye bir dilekçe ile başvuruyorlar ama maalesef olumlu bir sonuç çıkmıyor. Bu olay üzerine kendimce düşündüm ve dedim ki, mademki Nazım Hikmet'in mezarını Arguvan'a getiremiyoruz,bari heykelini dikelim. Bunun üzerine çok geniş ve kapsamlı bir makale yazdım ki, bu makalem "Arguvan Haber Sitesi"nde ki köşemde mevcut olup, okuyabilirsiniz! 

   Nazım Hikmet'in Heykeli dikildi ama maalesef hâlâ sırf Belediye Yönetimine muhalif olma adına Heykelin yeri için kesilen bir Akasya ağacını öne sürerek anlamsız hatta absürd bir eleştiridir gidiyor. Elbetteki yetkili insanların ve kurumların yapmış ya da yapmakta olduğu hatalar, yanlışlar eleştiri konusu edilmeli, akla-mantığa uygun,
vicdani ve objektif olmalı hatta mümkünse yalnız eleştirmek ile kalmayıp çözüm önerileri de ortaya konulmalıdır. Yoksa anlamsız ve mesnetsiz eleştiri,eleştiri olmaktan çıkar ve etik bir soruna dönüşür. Bende yer yer yanlış bir uygulama ya da hizmet etkinliğinde bir aksama olduğu zaman uygun bir dil ve üslup-içerik ile Arguvan Belediye Başkanı ve yetkilileri eleştirmekteyim ki, bu durum gerekli bir süreçtir. Çünkü, hata ve eksiğin giderilmesi eleştiri mekanizmasından kaynaklı olmaktadır. 

     Gelelim o meşhur Akasya'ya...

Meydanın tam orta yerinde kalmış, budana budana bitmiş, çürümüş ve miadını doldurmuş bir Akasya ağacı. Maalesef bu Akasya ağacını görenlerin ve absürd eleştiri getirenlerin bir kısmı her nedense Nazım Hikmet'in Heykeli'ni görmüyor ve emeği geçenlere teşekkür etmekten imtina ediyorlar. Ayrıca şunu da bilmenizi isterim ki, Akasya ağacı koruma altına alınan, yüzyıllarca yaşayan bir ağaç türü de değildir. O zaman diyorum ki, bir ağacın kesilmesini gören, duyarlılık gösteren insanların, dikilen ağaçlarıda görmesi gerekir ki, objektif  davrandığı ve buna uygun eleştiri yaptığı ortaya çıksın. 

   Bir ağacın dikilmesi ne kadar doğal ise, bir ağacın kesilmesi de o kadar doğaldır. 
Bir ağacın kesilmesi değil, hangi amaç ve düşünce ile kesildiği sorgulanmalıdır. Meydanın tam orta yerinde kalmış, budana budana bitmiş, çürümüş ve miadını doldurmuş bir Akasya ağacının kesilmesi ve heykel için de en uygun yer o sökülen ağacın yeri olması, oraya Nazım Hikmet gibi büyük bir şairin heykelinin dikilmesi kadar doğal ne olabilir?!
Yok Nazım Hikmet yaşıyor olsaydı  o Akasya ağacının kesilmesini istemez de yok bilmem Nazım Hikmet'in kendisinin ve temsil ettiği dünya görüşüne aykırı da falanda filan. Nazım Hikmet çürümüş bir ağacın kesilmesine değil, ağaçların kesilerek yerleşim alanları oluşturulmasına, ağaçların yerine AVM'ler yapmaya, ağaçların kesilerek rant alanları açmaya ve Komisyonlar almaya, doğanın yağma-talan edilmesine itirazı olurdu ve onlara karşı da ilk eylemi Nazım usta yapardı. 

   Şimdi soruyorum:

-Akasya ağacı yüzyıllarca yaşayan ve koruma altına alınması gereken bir ağaç türü müdür?

-Heykel için meydanda en uygun yer sökülen ve bazılarının deyimiyle kesilen o Akasya ağacının yeri değil midir?

-Belediye hep ağaç mı kesiyor, hiç ağaç dikmiyor mu?

-Akasya ağacının kapsadığı birkaç metre karelik alan imara mı açıldı,yerine AVM yapılarak rant mı sağlandı,bütün bunlardan yüklü paralar, komisyon mu alındı?

-Sökülen Akasya ağacından tonlarca odun mu çıktı da bunu sattılar ya da evlerine götürerek birkaç yıllık ısınma sorunlarını hallettiler?

-Kesilmesi çok makul ve uygun olan bir Akasya ağacı üzerinden muhalif olmak ve illaki eleştirmek adına hareket etmek ne derece etik bir davranış?


     Haaa, şu denilebilir ki, bence de bu düşünce çok uygun ve yerinde. 
"Keşke önce büyük bir Çınar ağacı sökülerek temin edilseydi ki,artık bu mümlün.Aynı yere dikilerek altına da Nazım Hikmet'in Heykeli yapılsaydı".Gerçi, heykel bu haliyle de çok güzel bir sanat eseri.Sanat eseri diyorum çünkü, Heykeltraşlık bir sanat alanı olduğu için, Heykeltraşın yapmış olduğu heykelde bir sanat eseridir. 

   Kapitalist sistem doğası gereği insan ilişkilerini yozlaştırıyor ve egoist-çıkarcı ilişkiler belirleyici oluyor.Bir Alevi ozanın deyişinde geçtiği gibi,
"...Kimsenin, kimseden yoktur haberi/Böyle bir acayip devran bulunmaz..."
Insanların çoğu maalesef,zihinsel ya da bedensel gücüne bağlı üretimde bulunanların emeğine gereken saygıyı göstermiyor. Oysaki, dünyada en kutsal değer emektir. En yakın arkadaş görüntüsü verenler bile birbirlerinin başarısını takdir etmek ve teşekkür etmek gibi insani bir duygu ve davranıştan imtina edebiliyorlar. Işte bu noktada iş yine bireyin kendisine düşüyor. Birey, kendi emeğinin, başarısının bilinmesi ve takdir edilmesi için kendini topluma tanıtması gerekir ki, her takdir bireyi motive ederek, onu daha da üretken kılar. Burada reklam ile kendini tanıtma olayını birbirine karıştırmayalım. Reklam, çıkar için;kendini tanıtma ise manevi haz için yapılır. 

   Geçen gün üç-beş arkadaş sohbet ederken ve daha çokta "Arguvan Türkü Festivali" üzerine konuşur, değerlendirme yaparken,orada bulunan ve birbirimizi pek tanımadığımız bir arkadaş: "Belediye Başkanı Festival'de yaptığı konuşmada Hüseyin Yalçın'a teşekkür etti.O siz misiniz?" dedi. Bende "evet" diyerek durumu izah ettim. 
Benim Arguvan'da isim sorunum var. Şöyle ki, benim gerçek ve kimlikleki ismim Hüseyin ama..
Arguvan'da sadece bazı emsallerim, okul arkadaşlarım ve beni yakından tanıyan insanlar Hüseyin olduğumu biliyor. Arguvan'da daha çok beni Gazi ya da Hüseyin Gazi olarak bilirler. 
Bu vesile ile ismimle ilgili yaşadığım sorunu da belirtmiş oldum ve iyide yaptım düşüncesindeyim! Oh be!

    Nazım Hikmet'in Heykeli'nin yapılmasında,böyle güzel ve anlamlı bir sanat eserinin Arguvan'a kazandırılmasında,bu projenin fikir sahibi olmaktan büyük bir onur ve mutluluk duyarken;emeği geçen kişilere, kurumlara,kendim ve bütün Arguvanlılar adına teşekkür ediyorum. 

   Nazım Hikmet bir şair olarak şiire ne kadar sevdalıysa, türkülere de o kadar aşık.Mademki Nazım usta türkülere aşık, mademki Arguvan'da türkülerin kaynağı(gözesi),türkü diyarı ve türkülerin başkenti, o halde Nazım Hikmet'in Heykeli'nin Arguvan'a dikilmiş olması kadar doğal ve anlamlı ne olabilir ki! 
Ayrıca, Arguvan'ın Sol ve dinsel fanatizmden uzak Alevi kimliği,lâik, seküler yaşam tarzı ile komünist şairin ideolojisi, dünya görüşü de birbiriyle örtüşüyor. Eeee, daha ne olsun.


    Sizleri,Nazım Hikmet'in "Türküler" adlı şiiri ile başbaşa bırakıyorum. 

İnsanların türküleri kendilerinden güzel,
kendilerinden umutlu, 
kendilerinden kederli, 
daha uzun ömürlü kendilerinden. 
Sevdim insanlardan çok türkülerini. 
İnsansız yaşayabildim 
türküsüz hiçbir zaman. 
Hiçbir zaman beni aldatmadı türküler de. 
Türküleri anladım hangi dilde söylenirse söylensin. 
Bu dünyada yiyip içtiklerimin, 
gezip tozduklarımın, 
görüp işittiklerimin, 
dokunduklarımın, anladıklarımın 
hiçbiri, hiçbiri,

beni bahtiyar etmedi türküler kadar...

NOT:Burada kullanmış olduğumuz fotoğraflar Kadir İncesu'nun objektifinden çıkmış olup, kendisine teşekkür ediyor ve emeğine sağlık diyorum. 

Umutta kalın, dirençli olun. 

Hüseyin Yalçın ( Sosyolog ) 
 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56