Hemen şunu belirtmiş olalım ki,gerçek anlamda demokratik ve hukuk devleti olmayan ülkelerde yapılan seçimler, ister milletvekiliği genel seçimi olsun, isterse yerel yönetimler seçimi olsun kesinlikle halkın özgür iradesi sandığa yansımamaktadır! Zaten kapitalist sistemin geçerli olduğu ülkelerde tek belirleyici güç sermaye sınıfı olan burjuvazi ve onun çıkarlarını savunan, önceleyen hükümetlerdir. Seçimler,halkı oyalama, aldatma ve hile-i şerriye ile halkın iradesini gaspetmekten öte bir anlam taşımaz.
Bunu birde bizim gibi tek adam sultasının olduğu,her seçim sürecinde devletin bütün olanak ve kaynaklarını fütursuzca kullanan iktidarın değişmez kuralı gibi uygulandığı ülkelerde seçim, sadece göstermelik bir orta oyunu, ülke genelinde sahneye konulan bir tiyatrodur!
Ekonomik ve siyasi krizin arttığı, yönetme sorununun bariz olarak ortaya çıktığı faşizm koşullarında seçimler;güven bunalımını aşmak(!)sistem ve düzeni restore ederek iyice tahkim etmek,ülke ve dünya kamuoyunda meşruiyet kazanmak açısından âdeta bir can simidi işlevindedir.
Hele hele sicili bozuk ve üyelerinin 1 yıl görev sürelerinin uzatıldığı YSK gözetiminde,bütün muhalif medyanın susturulduğu, devletin bütün kaynak ve olanaklarını iktidar partisinin ve sarayın kullandığı,muhaliflerin seçim propaganda ve çalışmalarının engellendiği, en küçük bir karşı çıkışın, muhalif söylemin öznelerine "vatan haini, terörist" yafta ve ithamının temel bir davranışa dönüştüğü ortam ve koşullarda muhalif partilerin(!)seçimlere katılması, seçmenlerin oy kullanması, iktidar partisine,Saraya meşruiyet kazandıracağından,AKP'nin ve Sarayın ekmeğine yağ hatta bal-kaymak sürmekten başka bir anlamı yoktur!
Ayrıca,halkın oy'una sahip çık(a)mayanların, halkı seçimde oy kullanmaya davet etmeleri de etik olmasa gerek!
Bu genel tespit ve değerlendirmelerden sonra, şimdi Arguvan özgülünde "Yerel Yönetimler Seçimi"ne değinebiliriz.
Haliyle bu yazımızda Arguvan'ın varolan yapısını objektif olarak ortaya koymak açısından, olumsuz durumları gizlemeye gerek duymadan eleştirel bir yaklaşım sergileyeceğiz ki, bu bile Arguvan'ı sahiplenmenin ve Arguvan'ı ileriye taşımanın bir düşünsel göstergesi ve samimiyetin gereğidir...
Yoksa, birbirimize methiyeler dizerek, "ben sana hayran,sen bana kurban" anlayışı ile birbirimizi pohpohlamak bizleri ancak birbirimizin yalakası ve soytarısı yapar.Bu zihniyet ile Arguvan bir arpa boyu yol alamaz. Elbetteki, amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olmalıdır.
1954 yılında İlçe statüsü kazanan Arguvan,aradan geçen 65 yıla rağmen hâlâ küçük bir kasaba olmaktan öteye gidemedi. Nüfusu bir türlü artmadığı gibi, her geçen yıl hatta her geçen gün nüfusu azalıyor.
Hatta şu an 1980'lerdeki genel nüfusunun yarısından bile az. Arguvanlı hemşerilerimiz doğal ve haklı olarak da hâlâ dışarıya göç ediyor. Çocukluk dönemimizde projelendirmesi yapılmış olan Şotik-Yoncalı Barajı ödenek ayrılmadığından bir türlü bitirilerek, Arguvan'ın kurak ve çorak toprakları bir türlü su ile buluşarak,hasret gidererek insanlarımızın yüzünü güldürmedi ve bu gidişle güldüreceği de yok...
Bildiğiniz gibi,1946 yılında güya çok partili demokratik sisteme geçildi ve 1950'den bu yana bütün Türkiye'de olduğu gibi Arguvanlılar da 69 yıldır hem milletvekilliği genel seçimlerinde hem de Yerel Yönetimler Seçimlerinde oy vermek için sandık başına gidiyor. Sahi, 69 yılda Arguvan hangi aşamaları geçerek ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan gelişim gösterdi?!
Buna "sıfıra sıfır,elde var sıfır" diye cevap verirsek hiç de abartmış olmayız. Hatta, seçimler ve özellikle "Yerel Yönetimler Seçimi" Arguvan'ın belli ölçüde sağlamış olduğu birlik, beraberlik ve dayanışma dinamiklerine darbe vuran bir etkendir.
Burada belirleyici olan, devletin ve bugüne kadar gelmiş-geçmiş hükümetlerin Arguvan'a bakışı siyasi ve mezhepsel temelde ayrımcı, dışlayıcı hem ekonomik hem de sosyo-kültürel politikalarıdır.
Arguvan'ın Sol ve Alevi kimliği, duruşu bile devletin, hükümetlerin Arguvan'ı gözden çıkarmasının temel nedenidir.
Bugüne kadar Arguvan'da onlarca Belediye Başkanı geldi-gitti...Bilgi birikimi-donanımı, vizyonu,proje adamı olanda vardı(!)olmayanda. Dikkat ederseniz "adam" dedim ve de "adam" dilimizde erkekler için kullanılır.Tabiki başka anlamıda var. Her erkek de "adam" değildir.
Burada demek istiyorum ki, 60 -70 yılda Arguvan,Sol ve Alevi kimliği olduğu halde her nedense bir "Kadın Belediye Başkanı" çıkar(a)madı, seçemedi. Gerçi, bir Belediye Başkanı'nın kadın-erkek olmasının çok da önemi yoktur ama bunu da sosyolojik olarak ele alalım derim. Demek ki, bizler hâlâ geleneksel, feodal kadın-erkek cinsiyeti üzerinden hareket eden bir kültür ve zihniyete sahibiz. Neyse...Biri çıkar derse, Tansu Çiller bu ülkede Başbakan olduda ne oldu...
Buradan şunu demek istiyorum ki, Arguvan'da bir Belediye Başkanı'nın bilgi birikimli, vizyonu olan,projeler geliştirme- uygulama yeteneği bulunan ve böyle bir kadro ile çalışacak olmasının da önemi yoktur diyemeyiz ama son tahlilde belirleyici olan devletin ve hükümetlerin Sol ve Aleviliğe Arguvan özgülünde bakışı ve ayrımcı, dışlayıcı,ekonomik ve sosyo-kültürel politikalarıdır.
Ayrıca, şunu da belirtmiş olalım ki, her yerel yönetim, genel yönetim ve devletin,
hükümetlerin politik uygulamalarından doğrudan etkilendiği gibi, her ne kadar Belediyeler özerk ve Yerelde özgür denilsede bunun hiçte böyle olmadığını biliyoruz.Belediye Başkanları da doğrudan Içişleri Başkanı'na ve dolayısıyla da şu an iktidara ve Saraya bağlı. HDP'nin kazanmış olduğu Belediyelere kayyum atanmak suretiyle kürt halkının özgür iradesinin gasp edildiğini bilmeyen yoktur herhalde.
Arguvan'ın sosyo-ekonomik gelişmesini devlet ve hükümetlerin sağlayamayacağı,
daha doğru bir ifade ile bilinçli olarak,
bilerek sağlamadığı 1954'den 2019'a kadar 65 yılda gayet iyi anlaşıldığı gibi,sadece yerel yönetimde Belediyenin de sağlayamadığı da bir gerçektir!
Elbette ki,Belediye gelişme ve Kalkınma konusunda projeler üreterek, organize ederek yaşama geçirebilir ama esas olan Arguvan halkının kendi sosyo-ekonomik dinamiklerini harekete geçirmek ve gelişme,kalkınma yolunda işbirliği,
dayanışma içinde örgütlü olarak davranmaktır. Ekonomik ve Sosyal yönden projeler üretecek yerel bazda dernekleşme, vakıflaşma ile hem Arguvan'ın iç dinamiklerini hem de Arguvan dostlarının yardım ve desteklerini alabilmek için dış dinamikleri harekete geçirmek için ilişki, bağlantı ve organizasyonu sağlamaktır.
Arguvan'ın yoksul insanı çok olduğu gibi, zengin insanları, iş insanları da vardır. Akılcı ve sağlam projeler ile hem zengin insanların hem de yurtdışında yaşayan ve maddi durumu iyi olan hemşerilerimizin desteklerini almak pekâlâ mümkündür!
Neler yapılabilir derseniz, bu ayrı bir konu olup, sayfalarca yazabiliriz ama bu hazır bir reçete ile dayatılmaz.Arguvan'ın öncelikli sorunları demokratik ve katılımcı platformlarda düşünceler, fikirler ortaya konularak, tartışılarak belirlemek;karar ve düşünceleri ortaklaştırarak ve işbirliği içinde yaşama geçirerek sağlamak mümkündür!
Burada, hiçbir partinin ve adayın ismini zikretmeden ki, etik olmaz düşüncesiyle hareket ederek bazı tespitler, değerlendirmeler ve sosyolojik analizler yapmak istiyorum. Zaten seçimlere katılmayarak bireysel düzeyde bir boykotçu ve fikir-davranış açısından tutarlı ve vicdanen rahat olan hatta Arguvan Belediye Başkanlığı için, henüz hukuki ve fiili olarak Başkanlık denilen diktatörlüğe geçilmeden önce,2018 Mayıs'ın ilk haftasında sosyal medyada bir paylaşım ile "Bağımsız Komünist Aday" olacağımı belirtmiştim. Bu koşullarda değil aday olmak, oy kullanmanın bile faşizme, baskı-zulüm düzenine meşruiyet kazandırmaktan öte bir anlamının olmadığını çok iyi biliyorum. Bu açıdan, seçimlere katılan bütün partilere ve adaylara göreceli olarak eşit mesafedeyim...
Bizler, her ne kadar Arguvan için "Sol ve Alevi" kimliğine sahip bir yer desekde ki, öyledir ama genel çoğunluğu hâlâ feodal kültür ve zihniyeti,cinsiyet ayrımcılığını,
bireysel,ailesel hatta bir sülale ve hatta sadece Arguvan Merkezin ya da sadece bir köyün çıkarını aşıpta demokratik bir kültür ve geleneğin gereği olarak bütüncül tarzda Arguvan'ın çıkarlarını önceleyen yapı ve düşünce, zihniyette değiller maalesef.
Hâlâ kabilecilik ve aşiretçilik,Türk-Kürt,
Alevi-Sünni ayrımı yapan insanlar hiçte az değil...Hele hele özellikle Yerel Yönetimler Seçimlerinde bu tip insanların sayısıda bir hayli artıyor! Arguvan'da Belediye Başkanlığı için yaygın bir kanı var. İster katılalım, ister katılmayalım ama denilir ki, "Türk,Alevi,CHP'li ve ona yakın bir partiden aday olmayan birinin, Belediye Başkanı olması mümkün değil"...
Bugüne kadar gelmiş-geçmiş bütün Arguvan Belediye Başkalarının profillerine bakarsanız, bu kanı ve söz ile örtüştüğünü görürsünüz.
Tabiki, bu yapının kırılıp-kırıl(a)maması zamana, koşullara,adayların özelliklerine,
belki de projelerine ve her şeyden öncede Arguvan halkının iradesine, parti ya da aday seçimine bağlıdır.
İşte bu sosyolojik realite içinde baktığımız zaman Yerel Seçimler bir çıkar, bir İkbal sağlama temelinde ve basit kısır çekişmeler, didişmeler,ayrışmalar ve husumetler üzerinden süreç işliyor.
"Benim adamım" "Senin adamın" "Onun adamı" gibi basit taraftarlık, tarafgirlik yaygın ve geçerli bir davranışa dönüşüyor.
Adaylar, düşünce-fikir, vizyon ve ortaya koyduğu projeler üzerinden değil, daha çok kişisel yakınlık, ahbap-çavuş ilişkisi üzerinden, basit çıkarlar ile feodal ilişkiler ağı ve örgüsü ile değerlendiriliyor...
Şimdi, biri çıkıp şunu diyebilir.
Bu söylediklerinin,yazdıklarının hiçte Arguvan'da karşılığı yoktur. Bende derim ki, bu yazdıklarım masa başı teorik söylemler ve hayal ürünü uydurmasyon şeyler değil.
Kendi memleketimi çok iyi bilirim,tanırım ve Arguvan'da çokkk yerel seçimler gördüm,bizzat yaşadım.Sizlere bir örnek vereyim,olayın özünü ortaya koyan;yerel seçimlerin Arguvan'da birliğe,beraberliğe ve dayanışmaya darbe vuran,hem seçim öncesi hem de seçim sonrası nasıl kırgınlıklar,küsler ordusu hatta husumetler oluşturduğunu açıklayan...
Aralarında komşuluk, arkadaşlık hatta dostluk ilişkisi olan insanlar şayet farklı parti ve adayları destekliyorlarsa seçim süreci içinde aralarında bir soğukluk, bir kırgınlık oluştuğu gibi, bu durum seçim sonrası da aylar hatta yıllarca sürüyor. Insanlar, tek caddesi ve birkaç sokağı bulunan küçücük bir yerde seçim sürecinde daha önce yediği-içtiği ayrı olmayanlar, farklı adayları destekledikleri için yanyana görünmemek açısından kendilerini baskılıyor, "bu onun adamı,şu bunun adamı" yaftasına maruz kalmamak için köşe-bucak birbirlerinden kaçıyorlar.
Hele bir de şu sosyal medyadaki hesaplarından paylaşım yapan bazı parti taraftarlarının ve aday destekleyicilerinin dil, üslup ve paylaşımlara yapılan bazı yorumları okuyunca, bu seçim sürecinden nefret değil, tiksinti duymaya başladım. Özel yaşama kadar girmiş olan bazı insanlar bile var...Hani bir söz var ya:
"Küçük insanlar kişileri,
normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri tartışırlar".Olayın özü bu...
Muhtarlık seçimlerini ise ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Muhtarlık seçimleri daha alt birimlerde, köylerde/mahallelerde olduğu için yarış/seçim deyim yerindeyse kıran kırana geçiyor.Şu an Arguvan'da,
Bozan ve Yazıbaşı(Narmikàn)
köyünün/mahallesinin muhtarları olmak üzere sadece iki kadın Muhtar var.Bu iki muhtarın tekrar;yeni kadın muhtar adaylarının da olup-olmadığı konusunda bir bilgim yok. Kadınsız bir toplumsal ve yönetsel yaşam düşünmek çağdışı ve dinci yobazların işi olsa gerek.Her ne kadar Arguvan'ımızı ileriye taşımak için eleştirsek de Arguvan'ın bunu aşacak toplumsal kültürü ve çağdaş dinamikleri potansiyel olarak var.Yeter ki, bunu yaşama aktarma konusunda yol ve yöntemleri,iradeyi ortaya koyalım.
Kısacası, demokratik kültür ve geleneği olmayan yerlerde,toplumlarda seçimler insanlar arasında ayrışmalar,
kutuplaşmalar,kırgınlıklar,küslükler hatta husumetler oluşturmakta...
Arguvan özgülünde ise şunu diyebiliriz ki, seçimler birlik, beraberlik ve dayanışmaya bir darbe vurup geçmektedir!
Toparlanma ise gelecek seçimlere kadar ancak sağlanıyor(!) ve her seçimde,özellikle de Yerel Yönetimler Seçimlerinde bu kısırdöngü yaşanıyor.
Ayrıca,baskı-zulüm düzeninin,faşizmin iyice tahkim edildiği bu koşullarda artık halkçı,kamucu, devrimci, sosyalist,komünist fikirler ve pratikler üzerinden Belediyecilik yapmanın ne ortamı ne de koşulu vardır. 1980 öncesi Fatsa Belediyesi ve Fikri Sönmez (Terzi Fikri) örneğini yaratmak da yaşatmak da zor. Dersim Ovacık'da Mehmet Fatih Maçoğlu örneği ise çokkk istisnai bir durumdu.Maçoğlu'nun Belediyeciliği olmasa bile,Dersim'den adaylığı bazı gerekçeler ile bazı kesimler tarafından tartışıldığını belirtmiş olalım ama karar ve iradenin Dersim halkının olduğunu da söyleyelim...
Değinmek istediğim bir konu da şu!
Hangi parti kazanırsa kazansın, Belediyeler bir aile,akraba, sülale şirketi gibi ya da iş bulma, istihdam sağlama büroları gibi değil; projeler üretmek suretiyle yerelde iş olanakları, çalışma koşulları oluşturan,
özellikle ekonomik gelişmeyi,sosyo-kültürel etkinlikler ile birlik ve dayanışmayı sağlayıcı birimler olarak çalışmalı. Oy'lar,şahıslara,
ailelere... bireysel çıkar vaadi,beklentisi üzerinden değil, projeler ve başarılı yönetim ile Arguvan'ı nasıl geliştirebiliriz üzerinden istenmelidir!
Buradan bütün parti yetkililerine, görevlilerine ve adaylara,seslenerek diyorum ki, "Arguvan sevdamız...her şey Arguvan için... ortak noktamız Arguvan..."
düşüncesi ile yola çıkarak, fikir ve projeler üzerinden bir seçim süreci ile size oy verecek ya da vermeyecek olan bütün hemşerilerimize içten,dostça, kucaklayıcı bir dil ve davranış sergileyiniz. Bunu yapan adayların olduğunu da biliyor ve bundan da memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim. Önemli ve insani olan nedir diye soracak olursanız, derim ki, seçimler bittikten sonra da birbirinizin yüzüne bakabilesiniz...
Hemşehrilik,akrabalık,arkadaşlık, komşuluk..ilişkileriniz yara almadan bu süreci yönetiniz!
Umutta kalın,dirençli olun!
Hüseyin Yalçın (Sosyolog)