Ülkemizde yılların kan ve kavgayla karşı karşıya bırakıldığı ve o gibi bir kavganın bir daha yaşanmaması için, ’barıştan söz etmeye başladılar…
Güzel de : Henüz adımların atılması için sık sık bir süreçten söz edilmektedir.. Sürecin hedefi ‘’BARIŞ’’ dendiğinde, barış seven tüm insanların içten rahatlayacağı adımların hızla atılması gözlemlenmektedir …
İç içe etle tırnak gibi birbirine yapışmış ve kaynaşmış halkların (Demokratik Laik çağdaş bir hukuk güvencesinde olma arzuları var ve bu süreçte o ortam yaratılmalıdır diyoruz..
Yapılacak yeni bir ‘’ANAYASA’’ ise buna değmelidir elbette ki…
Ancak; süreçten söz edilirken bir konuya da dikkat çekmek istiyorum…
Halklar arası bir kavganın ‘’son bulması için’’ barışın konuşulduğu yer, ülke seçmeninin görev verdiği ve vekillerinin buluştuğu TBMM denen çatının altı olmalıdır diye düşünüyoruz…
Neden ve niçin, akil denen ‘’hatırı sayılır bazı kişilerin bu işte aracı olarak göreve çağrılmasına akıl erdirmek oldukça zor. Ben işte buna anlam vermekte zorlanıyorum.. Bu iş hatır ve hatırı sayılır birilerinin işi olmasa gerek beyler.. Bu iş TBMM çatısı altında çağdaş insancıl bir hukuk sisteminin hazırlanıp hayata geçirilmesi ile mümkün olmalıdır diye düşünüyoruz…
O mecliste ‘’içte ve dışta da barışa karşıyım diyebilecek bir siyasi partinin varlığı düşünülebilir mi?’’ elbette ki olamaz …
Ya da, önümüzdeki yapılacak seçimlerde ‘’biz her zaman barış konuşulduğunda ona karşı bir parti olarak o çatı altında oturacağız, diyebilecek birileri çıkabilecek mi?’’ Hayır buna da hiç kimsenin cesaret edip akla bile getirilmesine ihtimal vermiyoruz …
Öyleyse, elli bine yakın ülke insanının kaybedildiği bir kavganın bitirilmesi, hatta bir daha da yaşanmaması için ‘’Dil, Din, ibadet, gibi kültürde farklılıklara, yurttaş, eşittir (İNSAN) deyip, hukuksal bir bütünleşmek gerekmektedir…
Ne yani, on binlerin kurban edildiği ilkel bir kavganın sonunda ‘’barış adı altında, atılacak yanlış adımların ‘’bir seçim yatırımı olarak düşünülmesi ise, ülkeyi bir felakete sürükleyebileceğinden, sakınılmalı hatta kaçınılmalıdır da diyoruz…
Beklentimiz hem de acilen, hiç mi hiç kimsenin farklı kültür içinden gelmesi, ‘’onun o birinden farklı bir insan olarak düşünülmesi tek kelime ile ‘’ilkelliktir saçmalık olur..
Bundan sora, ‘’Kürt Türk dür, Alevi de sünni dir, deyip şimdiye kadar ‘’kavga kurup inatçıl politikalar mı, olmamalıdır artık… ‘’Kürt, Türk, Alevi, Sünni ve herkes ‘’eşit yurttaştır deyip huzurlu yeni bir Türkiye arz ve talep olarak düşünülmelidir ..
Birisi öbürünü kendisi gibi bilerek, herkesin olduğu gibi yaşaması ‘’Devlet denen o yapının asıl görevleri arasında olmalıdır…
Tekrar ediyorum: Yeni bir ‘’çağdaş insancıl Anayasa ve onunla ülke yönetecek siyasi yapıların, bu süreçte ‘’ayrılık gayriliği’’ akla getirmeden paylaşımcı bir düzene en tezinden varılması dileğimizdir diyoruz..
Saygılarımla..