BU DÜNYADAN ALİ YILMAZ DA GEÇTİ…

 “ Başım dumanlıdır, doldur ver saki
Şu fani dünyada, kim kalmış baki
Mahmut Erdal dosta, varmada ta ki
Mevtanın konduğu, sal isyan eder”
 Ali Yılmaz Hocamla söyleşmiştik. Hep şiirle karşılar, şiirle, deyişle ağırlar, şiirle uğurlardı konuğunu. Işıklar içinde uyu sevgili öğretmenim…
Kültür elçisi, değerli insan Ali Yılmaz, Hakk’a yürümeden önce kendini böyle ifade etmişti. Biliyorum ki anlattıkları, deryada bir damladır. Olsun, o damla, deryayı içerir… Ali Yılmaz’ı dinliyoruz:
 1934 yılında Malatya’nın Arguvan ilçesine bağlı Karahöyük köyünde doğmuşum. Her köy çocuğu gibi erken yaşlarda çalışmaya başladım. Dana, kuzu, eşek, at güttüm. Hon derdim, şahra taşıdım. Düven sürdüm, keven kırdım. Kar küredim, dam loğladım. Sırtımda çuval çuval toprak taşıdım Asar’dan, dam sıvadım.
Çocukluğumdan itibaren saza, türküye, deyişe, semaha, türküye meraklıydım. Daha çocuk yaşlarda cura ve saz çalmaya başlamıştım. Köyümüzde güzel saz çalıp türkü söyleyen Gara Abdılla ( Abdullah Özfırat)’ dan  çok etkilendim, yararlandım, ona heveslendim. Öğretmen Ali Kılıç’tan etkilendim. Hatta Ali Kılıç’ın büyük boy, bez ciltli, kalın, kara kaplı bir şiir defteri vardı, ona derlediğim bir şiiri yazmıştım.
 1950 yılında Karahöyük İlkokulu’nu bitirerek Akçadağ Köy Enstitüsüne yazıldım. Ben başladığımda Akçadağ Köy Enstitüsü’ydü. Köy enstitüleri kapatılınca okulumuz, öğretmen okuluna dönüştürüldü. Hazırlıkla birlikte yedi yıl okudum. 1957 yılında Akçadağ Öğretmen Okulu’nu bitirdim.
  Bitirir bitirmez Karahöyük köyümden Menekşe Kılıç ile evlendim. Urfa ilinin Halfeti ilçesine bağlı Büyükgöklü köyüne atandım. Büyükgöklü köyünde bir yıl çalıştım. Bir yıl sonra yine Urfa’nın Birecik ilçesi Fırat İlkokulu’na atandım. 1958 yılında, şimdi emekli sınıf öğretmeni olan kızımız Sevim Yılmaz ( Karakaş) doğdu. Birecik’te iki yıl çalıştım. Birecik’teki şiir, türkü ve saz meraklısı dostlarımdan da yararlandım ve etkilendim.
               1960 ihtilalinden sonra Malatya’nın Arguvan ilçesine bağlı Mişedi ( Yamaç ) köyüne atandım. Üç ay Sivas’ta eğitim gördüm. Mişedi’deki öğretmenlik görevimle birlikte askerlik görevime sayıldı. Mişedi’de iki yıl çalıştıktan sonra Malatya merkez Hidayet İlkokulu’na atandım.  1962 yılında, şu anda Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Karaciğer Nakli Profesörü olan oğlumuz Sezai Yılmaz doğdu.
 On yıl Hidayet İlkokulu’nda çalıştıktan sonra 1972 yılında Gazi İlkokulu’na atandım. Gazi İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak çalışırken bitişik okul olan Atatürk Ortaokulu’na müzik öğretmeni olarak derse gidiyordum. Şimdi Malatya İnönü Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nde yardımcı doçent olarak görev yapan oğlumuz Bülent Yılmaz doğdu. Gazi İlkokulu’nda da on yedi yıl çalıştıktan sonra meslekten emekliye ayrıldım. Otuz iki yıllık meslek yaşamım süresince İstiklal Marşı’nı okullarda ben yönettim. Emekli olduktan sonra çocuklarımızın öğrenimi için Ankara’ya taşındık. Ankara’da on üç yıl kaldıktan sonra bu kez de çocuklarımızın işi gereği Malatya’ya döndük.
         Çalıştığım ve yaşadığım köylerde duyduğum türküleri kayda geçirdim. Sayısını benim de bilemeyeceğim kadar çok derlemem vardır. Alevi kültürünün engin felsefesinden çok olumlu etkilendim, adeta şekillendim.  Çocukluğumda âşık kitapları okurdum, o kitaplarda şiir düzyazı birliktedir. Düzyazı bölümleri bile uyaklıdır. Âşık Garip, Karacaoğlan, Gedai, Kul Himmet, Âşık Veysel, Pir Sultan Abdal, Hatayi, Harabi gibi ozanları zevkle okurdum. Hem Alevi kültürünün semah ve deyişlerinin içinde olmak hem de bu değerli ozanları okuyarak bunlardan etkilenmemek mümkün mü?
 Bir de derya gibi bir Arguvan türkü yatağından beslenirseniz, gün gelir farkında olmadan siz de şiir yazar, saz çalar bulursunuz kendinizi. Köydeki çevremde de saz çalıp türkü, deyiş söyleyen, şiir yazan çoktu. Söylediğim gibi en çok Gara Abdılla ( Abdullah Özfırat ) ve Öğretmen Ali Kılıç’tan etkilendim ve yararlandım.
Derleyerek yazıya kazandırdıklarım, kendi şiirlerimden kat kat daha fazladır. Kendi şiirlerimden “ Ben Seni Sevdim Seveli “ kardeşim Erhan Yılmaz tarafından bestelenerek türkü olarak seslendirildi. Diğer kardeşim Sadık Yılmaz ( Ahoğlu ) da güzel saz çalar, türkü söyler, şiir yazardı rahmetli.
         Yayımlanmamış iki şiirimi söyleyeyim. Bunlardan “ Elveda Çocuklar Size “ adlı şiirimi öğrencilerime yazdım.  Öteki şiirimi de sevgili eşim Menekşe Yılmaz’a yazdım.”
      Ali Yılmaz hocamdan, değerli eşi Menekşe Yılmaz (Kılıç) için yazdığı, henüz herhangi bir yerde yayımlanmamış olan şiirini de dinliyorum.
 
         GİDER MENEKŞE’M        
Sabahın seher yeli
Ilgıt ılgıt eser gider   
Ben o yara neylemişim
Bazen bana küser gider
****
Gündüz durmadan çalışır
Benim işlere karışır
Küstüğünde geç barışır
Hatırımı yıkar gider
****
Çiçeklere çok meraklı
Alıngan, yufka yürekli
Çocuğu arar sürekli
Peşi sıra gezer gider
****
Boş laflara asla gülmez
Zalimin halini sormaz
Yalan bilmez, hile bilmez
Doğru yoldan geçer gider
****
Rabbim incitme o yarı
Şüphesiz, ömrümün varı
Temizlik, onun şiarı
Saçlarını tarar gider
****
Açlığın, söylemez toktur
Çalışır işleri çoktur
Onun, daha dengi yoktur
Daim beni arar gider
****
Benlidir, beyaz tenlidir
İffetlilikte bellidir
Nefisli, tatlı dillidir
Dost yarasın sarar gider
****
Mevla’m göstermesin acı
Tatlılık, gönül ilacı
Ali’nin başının tacı
Burcu burcu kokar gider
 
 
                            ELVEDA ÇOCUKLAR SİZE
Mavi, ela, kahve gözlü
Elveda çocuklar size
Güler yüzlü, tatlı sözlü
Elveda çocuklar size
         Eğri yollara sapmayın
         Atanızı ağlatmayın
         Düşmana bel bağlamayın
         Elveda çocuklar size
Kafanız bilgiyle dolsun
Yollarınız açık olsun
Düşmanınız helâk olsun
Elveda çocuklar size
         Hiç kimse kin beslemesin
         Gizli sırları demesin
              Allah sizi esirgesin
         Elveda çocuklar size
Ululardan ibret alın
Çalışıp arayın, bulun
Atatürk’e layık olun
Elveda çocuklar size
         Okulda, yolda dolaştık
         Zaman zaman kucaklaştık
         Aç günlerde hep ağlaştık
         Elveda çocuklar size
Türk çocuğu kalmaz geri
Hedefimiz, çok ileri
Ali Yılmaz’ın eseri
Elveda çocuklar size
         Mahmut Erdal’ın güzel bir şiirini ezberden okumuştu. Ben de şiiri yazmıştım. Mahmut Erdal, henüz rahmetli olmamıştı, şiiri Ali Yılmaz’dan dinlediğimde.
                                               İSYAN EDER
Derdimi duyursam, dertli sazıma
Ah çeker perdeler, tel isyan eder
Gözyaşım göl olur, kara yazıma
Taşar, dalga vurur; sel isyan eder
***
Yazın derdim, kâğıt kalem yeterse
Gösterin bir dertli, benden beterse
Bülbül suskun kalır, karga öterse
Elbet hicap duyar, gül isyan eder
***
Nice yok beklerim, yağmurla kardan
Hayli zaman haber gelmez, o yardan
Bir yaprak koparsam, koca çınardan
Irgalanır gövde, dal isyan eder
***
Açıldı sinemde, onulmaz yara
Bülbül gibi düştüm, figana zara
Sitemli bir nağme göndersem yara
Zarfın üzerinde, pul isyan eder
***
Çağırdım Mevla’ya, muradım verse
Elimden ne gelir, kendi ne derse
Leyla’yı arayan, Mecnun değilse
Gark olur kumlara, çöl isyan eder
***
Başım dumanlıdır, doldur ver saki
Şu fani dünyada, kim kalmış baki
Mahmut Erdal dosta, varmada ta ki
Mevtanın konduğu, sal isyan eder
 
Bugün (13 Aralık 2011 Salı) Malatya Şehir Mezarlığında toprağa verildi Ali Yılmaz.
Hakkınızı helâl eder misiniz, sorusundan sonra sevenleri, gözyaşlarını tutamadı. Hakk’a yürüyen Ali Yılmaz öğretmenim; şiirlerde yaşa, deyişlerle uğurlar ola…





                         

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56