FARO MALATYA’YA NİYE GELDİ?

Malatya’ya yabancı değil: FARO… Bir zamanlar Malatyalıların hem kızdırdığı hem de sevip sahiplendiği delilerinden biriydi FARO.NOB Mimarlık’tan Yüksek Mimar Nüvit BAYAR ve ekip arkadaşları Surp Yerrortutyun (Taşhoran) Kilisesi’nde kilisenin tomografisini çektiler FARO ile.

  FARO MALATYA’YA NİYE GELDİ?
                                              
                          
                                

                                      

FARO MALATYA’YA NİYE GELDİ?
19 Aralık 2010 Pazar günü NOB Mimarlık’tan Yüksek Mimar Nüvit BAYAR ve ekip arkadaşları Barış Bey ,Alman şirketi  ' ei- Survey' den Ertan İLTER,   İstanbul’dan gelir gelmez, Surp Yerrortutyun (Taşhoran) Kilisesi’nde çalışmalara başladılar. Çavuşoğlu Mahallesi Muhtarı Mustafa Şahin,  Necatibey İlköğretim Okulunun idarecilerini arayarak, okulun elektriğinden yararlanılmasını sağladı. Mimar Nüvit Bayar ve ekipteki iki arkadaşı Barış Bey ve Ertan İLTER, kilisenin aletli ölçümünü yaptılar. Lazerle binayı değişik açı ve kesitlerden tarayarak kayda geçiren bu harika cihazın adı " FARO foton üç boyutlu lazer cihazı", Malatya’ya yabancı değil: FARO…  Bir zamanlar Malatyalıların hem kızdırdığı hem de sevip sahiplendiği delilerinden biriydi FARO.  Bir anlamda, kilisenin tomografisini çektiler FARO ile Değişik açılardan, değişik kesitlerden ince ölçümleri yapıldı Surp Yerrortutyun Kilisesinin.
Kilisenin dışında da aletli ölçüm yapılması gerekiyordu. Yapının önüne her zamanki alışkanlıklarıyla vatandaşlar, araçlarını bırakmışlardı. Sahiplerine ulaşılamayan bir araç, polis gözetiminde çekiciyle oradan uzaklaştırıldı. Çalışmalar sürerken, biri kilisenin yanında diğeri de kiliseden çevre yoluna çıkan arada olmak üzere maddi hasarlı iki kaza oldu. Araçlar birbirine girdi, farlar parçalandı, kaportalar ezildi. Hassas ölçüm yapan aletin kuzey yoluna konması gerekiyordu. Bu nedenle yolun trafiğe kapatılması şarttı. KUDEB’den Birol Bayram GÜNGÖR, trafikten yardım istedi. Trafik polisleri, çok kısa sürede kiliseye geldiler. Kuzeyden gelen yolu, bir süreliğine trafiğe kapatarak, ölçümün yapılmasına uygun ortamı hazırladılar. Biz oradan ayrılıncaya kadar da oradan ayrılmadılar.
Yarın sabah çok az bir bölümü kalan Taşhoran kilisesinin ölçümü bitirilecek ve Venk köyüne gidilecek. Venk’teki Aziz Kirkor Lusavoriç anısına yapılan manastırdan kalan şapelin aletli ölçümü yapılacak. Öbür gün de Erenli beldesindeki Bahri caminin aletli ölçümünün yapılması planlanıyor.
                             

             VENK’İ YİNE KAZMIŞ DEFİNECİLER
20. 12. 2010 Pazartesi günü sabahleyin, Surp Yerrortutyun (Taşhoran) Kilisesinin arkadaki küçük bölümünün aletli ölçümü yapıldı. Kilisenin batıya bakan ana kapısının karşısındaki apartmanın altıncı katına çıkıldı. Son ölçümler de çatı katından yapıldıktan sonra KUDEB’den Birol Bayram GÜNGÖR de ekibe katıldı. Hep birlikte Çamurlu’nun mezrası, Venk’e gittik.
Geçen hafta İstanbul’dan gelen MALATYAHAYDer yönetim kurulu üyeleriyle Venk’e gelmiştik. Geçen haftadan bu yana defineciler, şapelin güneydoğusunda kazı yapmışlar. Bizi görüp merakla yanımıza gelen köyden bir vatandaş: “Herhalde gece gelip kazıyorlar, görmüyoruz. Bundan birkaç yıl önce jandarma çok sık denetliyordu; ama son yıllarda denetim yok gibi. “ dedi. Zaten şapelin içinde, dışında, tepesinde kazılmadık yer kalmamış. Köylünün görmez yanına getirilip de kazılabilecek boyutları aşmış bu kazılar. Bu konuda bazı duyumlar da aldım; ama burada yazamıyorum; kanıtım yok. Bana kaçak kazı yapanların adları söylendi.
Vank, manastırmış. Havası, suyu, doğası çok güzel olduğundan verem hastaları, Vank Aziz Kirkor Lusavoriç anısına yapılan bu manastırda tedavi edilirmiş. Kırk odalı büyük bir manastırmış. Şimdiye kala kala definecilerin didiklediği bir şapel kalmış. Şapelin kitabesini de çalmışlar, yıllar önce Gazeteci Celal YALVAÇ, kitabenin fotoğrafını çekmiş. Öyle çok kazmışlar ki bu tarihsel, kültürel armağanı, insan olanın yüreği sızlıyor. Bu durumdaki şapelin içi ve dışı FARO ile ölçüldü. Akşam Malatya’ya dönüldü. Yarın Kale’ye doğru, Erenli beldesine gideceğiz. Erenli’de 343 yıllık kerpiç cami, Bahri caminin FARO ile ölçümü yapılacak.
                                 
                  AĞAÇ, ÖLÜLERİN NESİNE GEREK?
21. 12. 2010 Salı günü erkenden yola çıkıyoruz. NOB Mimarlık’tan Yüksek Mimar Nüvit Bayar, uzmanlar Barış Bey ve Ertan İLTER; KUDEB (Kültür ve Doğa Varlıklarını Koruma Uygulama ve Denetleme Bürosu)’den Mimar Hilal ALICI, Filiz SEZİK ve Arif Bey, İl Özel İdaresi’nin sağladığı minibüse doluştuk. Ölçüm aletleri, özenle yerleştirildi. Malatya’nın Kale ilçesine doğru yola çıktık. Erenli beldesi, Elazığ yoluna beş kilometre, Malatya’ya kırk kilometre. Yolu asfalt ve düz. Köye varmadan yolun solundaki belediye binasından bir rehber alıyoruz.
Köylüler, hemen çay yapıp getiriyorlar. Erenli Belediye Başkanı İrfan VAROL, yemek hazırlatmış. Belediye binasında ekibe yemek ikram ediyorlar. Köylüler de belediye çalışanları da oldukça saygılı ve konukseverler. Belediye çalışanlarından Ekrem İNCE, bana rehberlik yapıyor. Bu mevsimde kuru derenin kenarında birkaç tane böğürtlen; toplanmamış bostanda bolca kızarmış biber buluyor ve topluyoruz.
 Erenlinin bir camisi var, büyük ve yeni. Tescilli Bahri Cami, 343 yıllık, kerpiçten yapılmış bir cami. Duvarlar oldukça kalın, pencere içlerinin genişliğinden anlaşılıyor. Dama sonradan çatı kondurulmuş, çatının korumasıyla bu günlere gelebilmiş cami. Tavanı ahşap, mertekler ve toprak tabana direklerle direnmiş. Avlusundaki kuyunun suyu kurumuş. Bahçe duvarının üstünde eskiden bir kulübe varmış. Bu ahşap kulübeye taş merdivenden çıkarak ezan okurmuş imam. Kuzeye bakan iki pencere ve iki kapı var. Avluya açılan iki kapının üzerinde de kitabe varmış. Şimdi doğudaki kitabe yerinde duruyor; ama batıdaki kitabenin yerinde yeller esiyor.
Bahri caminin içi ve dışı FARO adlı lazer cihazıyla ölçülürken KUDEB Başkanı Levent İSKENDEROĞLU ile KUDEB üyesi Tarihçi Birol Bayram GÜNGÖR geliyorlar. Nüvit Bayar, Barış Odabaşı ve Ertan İlter, Bahri caminin ölçümlerini yaparken biz, tüm köyü geziyoruz. Kerpiç evleri, asırlık dut ağaçlarını hayranlıkla seyrediyoruz. Kuruyan köy çeşmesinin kitabesinin eski, kendisinin yeni olduğunu görebiliyoruz. Kitabe, başka yerden getirilerek buraya yerleştirilmiş olabilir. Kerpiçlerin yapıldığı toprağın, bir eski yerleşim yerinden, yığmadan getirilmiş olabileceğini tahmin ediyorlar. Kerpiçlerin topraklarında küp parçaları; hatta kemik parçaları buluyorlar.
Bahri camiinin batısında mezarlık var. Mezarlıkta çok eski mezar taşları gördüm. Mezar taşlarının bir kısmı yerde yatıyor. Mezarlığın ağaçsızlığı dikkatimi çekti. Köylülere mezarlığın neden ağaçlandırılmadığını sorduğumda “ Ölüler ağacı ne yapacaklar? Ağaç, ölülerin nesine gerek? “ yanıtını aldım. Köy de ağaçsız, evlerin çevresine ağaç dikmiyorlar sanırım. Köyün dışında kayısı bahçeleri ve bademlikler var. Köyün sırtını yasladığı tepeler bomboş, bir tanecik ağaç görünmüyor. Eskiden dam boyu kar yağardı. Damların arası karla dolardı. Damdan dama kara basarak geçerdik, dediler. İklim değişikliği, kuraklık yaratmış. Köyün ortasındaki çeşme kurumuş, çeşmenin yalağına taş doldurmuşlar. Beş kilometre boru döşeyerek dağdan köye su getirmişler. Beş kilometrelik boruyla da suyu evlere dağıtmışlar. Hemen her evde çamaşır makinesi varmış. Kanalizasyon şebekesi de var.
                         
         BEYDAĞLARINA DA MI KAR YAĞMAZ OLDU?
 
Sağlık ocağı ve kadrolu ebesi var. Aile hekimi de haftanın iki günü köye geliyor. İlköğretim okulu var. Saat 8.30- 14.00 arası eğitim ve öğretim yapılıyor. Köyün çevresi eskiden hep üzüm bağıymış. İklim değişimi ve kimyasal maddelerin kullanımı sonucu, bağlar kurumuş. Kayısının umuduna kalmışlar. Tarlaları terk etmişler; buğday ekemiyorlar. Çift parası, mazot parası, traktörün yedek parçası, işçilik ücreti… derken ürün elde edeceğimize borçlu çıkıyoruz. Onun için tarlaları ekip biçmiyoruz, diyorlar. Hayvancılık da ölmüş. Her evin malı davarı, sadece kendi ailesine yetecek kadar. Eskiden dut ağacı da çokmuş. Asırlık dut ağaçları var köyde. Beş yüz haneli köyün evlerinin neredeyse üçte biri terk edilmiş. Kerpiç evlerin çoğu yıkılmış, her yerde pey (yıkıntı)’e rastlıyoruz. Yazın artan nüfusun, kışın üçte bire düştüğü, köyde yaşlıların kaldığı söyleniyor. Köy odasında kış geceleri toplanırlarmış, yine eskide kalmış tabi. Televizyon, köy odası paylaşımını ortadan kaldırdı, diyorlar. Köy odalarında dini efsaneler okurlarmış. Susuzluk; kente bu kadar yakın, arazisi bu kadar geniş bir alana dağılmış bir beldeyi boşaltmış. İstanbul’a göçmüşler. Yine de kerpiç ev bakımından zengin bir belde Erenli. Eski adı Bahri imiş şimdiki Erenli’nin.
FARO ile hassas, ayrıntılı ölçümleri yapılan Surp Yerrortutyun (Taşhoran) Kilisesi, Vank Aziz Kirkor Lusavoriç Manastırı’nın şapeli ve Erenli’deki Bahri Caminin çizimleri NOB Mimarlık’tan Yüksek Mimar Nüvit BAYAR tarafından yapılacak. Bu çizimler, birkaç ay sürermiş. Hazırlanan proje, akademisyenlerden oluşan bir üst kurulun onayına sunulacak. Proje, üst kurulun incelemesi sonunda onaylanırsa, restorasyon ihalesine gidilecek. Uzun bir süreç var önümüzde. Önemli olan, bu sürecin başlamasıydı. Yollar açıldı. Kararlı, dirençli, becerikli, iş bitiren, ipe un sermeyen insanlar devrede; umutluyuz. Malatya Valisi Sayın Ulvi SARAN, başladığı, başlattığı işi takip eden, kültür varlıklarımıza değer veren bir vali.
 
                                                          
                                 BİLEN YOK MU?
Erenli’nin kerpiç yapıları, en azından içinde oturulanları, sapasağlam, bakımlı. Anadolu’nun geçen yüzyılını yaşatan bu evlerin, bundan sonraki kuşaklara aktarılması gerekiyor. Asırlara tanıklık eden bu kerpiç yapıların, asırlık dut ağaçlarının, yeni asırlara merhaba demesi özlemimizdir. Neyse ki bu bilinci taşıyan bir avuç insan var ilimizde. KUDEB, beş kişilik ordu. Şimdiye kadar yapılmayanları, yapılamayanları gerçekleştiren, beş kişilik ordu.
KUDEB’den önce bu kadar tarihi eserimiz mi yoktu? Tarihi eserimiz vardı da bu kültürel değerlerimizle ilgilenecek bir Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz mü yoktu? Kültür Müdürlüğümüz vardı da Kültür Müdürlüğümüzün, tarihsel önemi tartışılamaz kültürel değerlerimizi koruma yetkisi mi yoktu? Yine kafam karıştı. Bu soruları kime, hangi kuruma sorsam, diye kara kara düşünüyorum. Bileniniz var mı?  
 
Sultan KILIÇ                                                               

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56