Doğusunda Başharık Mahallesi, kuzeyinde Haçova Mahallesi (yeni adı Ataköy Mahallesi) , batısında Cemal Gürsel Mahallelerinin yer aldığı mahallede kırk yıl önce tek katlı, en fazla iki katlı, kerpiçten, bahçeli, dar tozlu sokaklı bir mahalleymiş Paşaköşkü.
Her evin bahçesinde çeşitli meyve ağaçları, kendilerine yetecek kadar sebzeleri yetişirmiş. Bahçelerin ahşap ya da çalı çitlerinin üzerinden yola sarkarmış çalı gülleri. Bahçelerin içinden, kıyısından arklar dolusu sular akarmış. Hazirandan ağustos ayına kadar bahçeler; hatta sokaklar dut şiresiyle (şıra) ıslanırmış. Dut ağacı öyle çokmuş ki dutların yüzüne bakan olmazmış.
Mahalle sakinlerinin, özellikle kadın ve çocukların sekiz ayı sokakta geçermiş. Çayı demleyen, kısırı katan, sıhma küfdeyi pişiren, sarmayı saran kadınlar, kapı önünde oturan komşularına ikram etmek üzere sokağa taşırmış bunları. Hatta birlikte hazırladıkları yemekleri, birlikte sohbet eşliğinde yer içerlermiş.
Yünler birlikte çırpılır, yorganlar birlikte köpünürmüş. Halılar birlikte yıkanır, tarhanalar birlikte kurutulurmuş. Biberler, patlıcanlar, kabaklar, hıyarlar birlikte oyularak iplere geçirilir, kış için kurutulurmuş. Birlikte dut silkelenir; pekmez, pestil yapılırmış. Salçalar birlikte, bulgurlar birlikte kaynatılır, değirmene birlikte kalkılırmış. Kışlık yufkalar, kışlık tandırlar, kavurmalar yapılırmış güle oynaya…
Güz düğünleri için birlikte hazırlık yapılır, cenazeler birlikte kaldırılırmış. Yemeğin kokusu gitmiştir diye, kendileri sofraya oturmadan önce komşunun payını ulaştırırlarmış. Okullar açılırken bir önceki yıl kullanılanlar, ihtiyacı olanlara verilerek okul malzemeleri tamamlanırmış. Yıl sonlarında bir üst sınıfa geçen öğrencilerin ders kitapları, kendinden sonra okuyacak kardeşi yoksa, komşu çocuklarına verilirmiş. Ufak tefek kavgalar, dedikodular; dillere destan âşık olmalar, ayrılıklar da yaşanırmış elbet.
Şimdilerde tek tük görülebiliyor yün yıkama, yorgan köpüme, halı yıkama, kışlık yufka pişirme, kurutmalıkları oyup iplere dizme işleri… Eski Paşaköşkü’nü hatırlatan Su Deposu ile Paşaköşkü Camii duruyor şimdilik.
Paşaköşkü Mahallesinde çocukluğunu, gençliğini yaşamış olup da otuz yıl kadar görmemişseniz mahallenizi, en iyisi hiç görmeyin yeni halini. O eski evlerden, bahçelerden, sokak yaşamından, o güzel insanlardan geriye çok şey kalmamış. Eskiye düşman bir şehirleşmeyle yıkıp yıkıp beton apartmanlar diktik. O güzel ağaçları kökünden kestik. Temiz hapishaneden farkı olmayan bu beton apartmanların bahçesi de yok, sokak yaşamı da komşuluğu da…
Paşaköşkü’nün hanımeli, iğde çiçeği kokulu sokaklarında kuş cıvıltıları çocuk kahkahalarına karışmıyor artık. Yakan top, yedi tuğla, develeme, çizgi, ip atlama, istop, bilye, saklambaç, elim sende, bu tepe benim, sülü değnek, çember çevirme, al satarım bal satarım, birdir bir, beş taş, el el epenek, elim yandı, hollik oyunları oynanmıyor. Telden arabalar, kumdan şatolar yapılmıyor ne yazık ki…
Paşaköşkü'nü, eski Paşaköşkü'nü bulamayacaksınız. Çocukluğunuz, gençliğiniz, tüm aileniz bu ruhsuz apartmanların altında kalmış da can çekişiyormuşçasına acı duyacaksınız. Dizlerinizdeki yaraların kabuklarını çalan yeni şehirleşme yıkıcıları, yüreklerinizde hiç kabuk bağlamayacak yeni yaralar açacaklar. Hayal kırıklığı yaşayacaksınız.
Onun için en iyisi uzaktan sevin. Hayalinizdeki, belleğinizdeki eski Paşaköşkü fotoğrafını koruyarak mutlu olun. Mutlu olamasanız da kahrolmayın. Çocukluk, gençlik hasreti dayanılmaz sıcaklıkta acıdır; bir o kadar da güzeldir.