Biz küçüktük. Harman yerlerinde oyun oynar, yaz aylarından güze kadar dana yayar, bostan beklerdik.
O gün köye gittiğimizde farklı bir durum var olduğunu çocuk yüreğimizle biz de anlayabiliyorduk. Sağlıkçı Ali Dayının ve Makbule Bibinin oğlu “Mustafa ODTÜ’yü kazanmış, maşaallah ona” diyordu bir kadın ötekine...O, köyümüzün ilk ODTÜ mezunuydu. Benim ileri ki yaşantımda da gördüğüm gibi bilge bir insandı.Hayata bakışı, sözleri ve davranışları ile hep fark yaratmıştı...İyi bir Kimyager olduğu gibi iyi bir de fotoğraf sanatçısı idi...Filozofi /Felsefeci bir bakışla anlatırdı diyeceğini...
Köyle ilgili birçok siyah-beyaz fotoğraf ona aittir.Bana son telefon görüşmesinde “Köy ve köylülerimizle ilgili fotoğrafların taramasını yapıyorum.Bittiğinde bu arşivi sana vereceğim” demişti.Geceleri telefon açar, saatlerce muhabbet ederdik birlikte...
İlk okuduğum mizah dergisini O verdi. Fotoğraf çekmeye ondan heveslendik... Okulun duvarına Atatürk’ün portresini yaptığında da hayranlıkla izlemiştim, bu her parmağı bir ustalık taşıyan insanı...
Mesleği olan Kimyagerlikte de çok iyiydi.Çalıştığı fabrikada işçinin hakkının verilmediğini gördüğünde istifa etmişti...O kocaman yüreğine sevgiye-insanlığa ait ne kadar değer varsa sığdırabilmişti...
Bir halk deyişi şöyledir:
“Ölüm ölüm hezen ölüm
Evden eve gezen ölüm
Her düzeni bozan ölüm”
Aşık Veysel ise:
“Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş, kim gülecek
Murat yalan, ölüm gerçek,
Dostlar beni hatırlasın.” diyor...
“O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler…” demiş Yaşar Kemal. Veysel’in dediği gibi dostların seni hep hatırlayacaktır.
Her gidiş erkendir. Mustafa Ağabey bu kadar acelen neydi...
Saygıyla anıyorum, ışıklar içinde uyu güzel insan.
(Hüseyin Şahin