İnsanların türküleri kendilerinden güzel.
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim,insanlardan çok türkülerini.
İnsansız yaşayabildim
türküsüz hiçbir zaman.
Hiçbir zaman beni aldatmadı türküler de.
Türküleri anladım hangi dilden söylenirse söylersin.
Bu dünyada yiyip içtiklerimin,
gezip tozduklarımın,
görüp işittiklerimin,
dokunduklarımın,anladıklarımın
hiçbiri,hiçbiri
beni bahtiyar etmedi türküler kadar.
(Nazım Hikmet Ran)
Türküleri bu kadar güzel ancak Nazım Hikmet anlatabilirdi!!!
Makalemin başlığı belki birilerine tuhaf gelmiş olabilir. Hatta, neden Nazım Hikmet ve Arguvan? Ne alakası var?diye de sorabilirler.O zaman öz olarak ilgiyi-bağıntıyı açıklayalım.
Nazım,şairdir ve üretimi şiir'dir; Arguvan göze'dir(kaynak) ve üretimi türkü'dür. Peki, şiir ile türküyü siz nasıl birbirinden ayrı görürsünüz.Bu hem şiir'e hemde türkü'ye haksızlık olmaz mı? Şiir ve türkü sanatın unsuru ve özü olup, her ikiside insan yüreğine,gönlüne seslenir. Şiiri okursun, türküyü söylersin. Şiir okuduğunda/okunduğunda yada türkü söylediğinde/dinlediğinde yüreğinde bir duygu depreşimi olmayan bir insan var mıdır? Yada varsa şayet,o insan,insan mıdır?
Nazım Hikmet ve Arguvan ilişkisini bir başka açıdan şöyle ifade edebiliriz :
Aslında Nazım Hikmet'in düşünceleri, fikirleri ve idealleri ile Arguvanlılar'ın emekten, halktan,insan haklarından,laiklikten,çağdaşlıktan, kadın-erkek eşitliğinden ve aydınlıktan yana düşünceleri, fikirleri,inançları, yaşam tarzları birbiriyle örtüşmekte,uyuşmaktadır!
Bu açıdan her Arguvanlı'nın zihninde Nazım'ın fikirleri,yüreğinde Nazım'ın sevgisi vardır. Benim bildigim kadarıyla bu böyledir ve yanılma payımın da çok az olduğu düşüncesindeyim!
Şöyle bir tespitte bulunmak da mümkündür! Aslında, türkü yakan Arguvanlı ile şiir yazan büyük usta Nazım Hikmet arasında yaşanmışlık ve görecelide olsa duygular bağlamında ortak paydalar vardır!Zaten sanatçılar insana dair olan ortak duyguları ifade ettiklerinden insanların duygularını da ortaklaştırırlar.
Nasılki Nazım Hikmet, ayrılıkları,hasretleri yol eylemiş, gurbet ellerde yalnızlık yaşamış ve üstelikte aşk acısı çekerek yüreği yangın yerine dönünce kaleme-kağıda sarılarak duygularını dizelere dökmüşse; Arguvanlı'da aynı ortak paydada duygularını sazın teline dokunarak diline dökmüştür. Bu yüzden Arguvan Türküleri " Yüreğinin derdini, diline yükleyenlerin çığlığıdır".
Nazım Hikmet şiirlerini, Arguvanlı ise türkülerini insanlığa ortak miras olarak bırakmıştır.
Arguvan Türküleri,bin yılların acılarını günümüze aktarır. Bu acılar yoksulun, mazlumun, ezilelenlerin, sevdalıların, gurbet ellerde garip kalanların, hasret çekenlerin, muradına ulaşamamış, menzile erememiş insanların ortak acılarıdır. İşte bu açıdan Arguvan Türküleri ah'lı-aman'lıdır! Arguvan Türküleri'nin sözlerinde ah-aman yoktur ama Arguvan'da doğup büyümüş, yaşamış olan yöre sanatçıları bazı türküleri özellikle dörtlüklerin başında ah-aman (ahaman/ahaman aman) diye başlar. Ahaman, aslında ezilmişliğin ve derin acıların bir ifade tarzıdır.
Isterseniz,çok bilinen bir Arguvan Türküsü'nü örnek verelim:
Beri gel beri de boyu güzelim
Alma yanağında kaldı nazarım
Yol üstüne kazın benim mezarım
Yar gelip geçtikçe bana can gelir
* * *
Armut ağacına yaslanmayasın
Yarim var diye de güvenmeyesin
El gızı dediğin uçan bir guştur
Sakın sözlerine inanmayasın
* * *
ARGUVAN'ın yolu tozdur dumandır
Bizi böyle eden ahdır amandır
Gidiyorum geleceğim gümandır
Nasıl oldu bizi gurbet ele saldılar
* * *
Beri gel beri gel ben adam yemem
Saklarım sırrını ellere demem
Ellerin yarine benimsin demem
Benim dersem şu yüreğim sızılar
Bu Arguvan Türküsü'nden sonra insanın aklına, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun bir şiiri geliyor:
şairim
zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
ayak seslerinden tanırım
ne zaman bir köy türküsü duysam
şairliğimden utanırım
Bir toplumda barışın, kardeşliğin, sevginin, dostluğun ve buna bağlı olarak da huzurun, mutluluğun sağlanmasında belirleyici etkenlerden biri de sanattır. Hele hele şiir ve türkü. Doğrudan insanları etkileme gücüne sahip olup, duygu yoğunluğu oluşturarak, insanın iç barışını sağlar. Kendisiyle barışık olan insanlar pozitif enerji ile topluma güzellikler katarak, bir toplumsal sinerji ile dostluk,kardeşlik ve barış iklimi oluşur. İşte bu açıdan sanat kardeşlik, dostluk ve barıştır. Onun içindir ki, türküler özümüz, barış, kardeşlik, dostluk sözümüzdür!!!
Bilir misiniz bilmem ama belirtmeden geçemeyeceğim! 2015 yılında UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından Arguvan Türküleri "somut olmayan dünya kültür mirası"listesine alındı. Yani, bundan sonra ARGUVAN TÜRKÜLERİ ulusal ve uluslararası alanda"kültür mirası"bağlamında değerlendirilecek!
Bu, türkülerin evrensel gücü ve etkisinin somut bir göstergesidir!
Hani, William Shakespeare diyor ya : " Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan daha güçlüdür! " diye.
Her yıl yaz aylarında Arguvan'a gittiğim zaman, mutlaka Nazım Hikmet Meydanı'ndaki tabelaya ilgi ve dikkatle bakar hatta bir Selfie dahi çekerim. Ve içimden"ne de güzel yakışıyor Nazım Hikmet Arguvan'a"diye gurur ve onur duyarım. Aklıma hemen bir dönem Arguvan Belediyesi'nin Nazım Hikmet'in mezarının Arguvan'a getirilmesi konusunda ki girişimi gelir.Arguvan Belediye Başkanı Sayın Mehmet Kızılay'ın döneminde, belediye meclis üyeleri bu kararı alarak, bir dilekçe ile TBMM'ye başvuruyor ama maalesef olumlu bir sonuç alamıyorlar.Oysa, ne güzel olurdu!
Şu anda yeni bir başvuru yapılır mı yada yapılsa sonuç ne olur, bilemiyorum ama bu konuyla ilgili olarak Nazım Hikmet Kültür Vakfı ile iletişime geçilse Vakıf yetkililerinden bu konuda bilgi ve görüş alınabilir.
Nazım Hikmet"Vasiyet"adlı şiiri'nin sonunda diyor ya :
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
Ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani.
Diyorum ki, keşke, Nazım Hikmet'in mezarını Türkiye'ye getirerek, türkülerin gözesi(kaynak) başkenti olan Arguvan'da toprağa verip, mezarının başına bir çınar ağacı dikerek, her türkü festivalinde mezarının başında kendi şiirlerini okusak, Arguvan türküleri söylesek!
Nazım Hikmet ve Arguvan! Hakikaten de heyecan verici bir şey.Madem bu iyi niyetli düşünce ve girişim gerçekleşmedi hiç değilse meydana Nazım Hikmet'in heykeli dikilebilir yada en azından kendi ismini taşıyan meydanın bir yerine yüksek bir kaide üzerine büstü yapılabilir.Hatta heykel yada büstün kaidesine,"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşcesine"sözü de çok güzel gider yani. Bu düşünce ve önerimi buradan,Arguvan Belediye Başkanı Sayın Mehmet Kızıldaş'a iletiyorum. İnanın ki, Nazım Hikmet'in heykelini yada büstünü yapacak gönüllü heykeltraş ve sponsorlar çıkacaktır.
Nazım Hikmet Kültür Vakfı'na üye olan muhakkak ki heykeltraş vardır ve bu işi onların gönüllü olarak üstleneceğine de inanıyorum.Yeterki bu proje de adım atılsın. Hele hele toplum olarak içinden geçtiğimiz bu zifiri karanlıklarda, kahpe gün ve devranda umutları ve dirençleri zayıflayan (!) Aydınlık bir Türkiye'den yana olan insanlarımıza bir umut aşısı, bir direnç dopingi gibi olur İstedikten sonra neden olmasın ki!
Arguvan Belediye Başkanı Sayın Mehmet Kızıldaş'a ve Belediye yetkililerine şimdiden kolay gelsin diyorum . Sakın, bu önerim bir emrivaki olarak algılanmasın. Ben bir Arguvanlı olarak samimi duygu ve düşüncelerle bu projenin Arguvan'a çok yakışacağını belirtiyorum. Yoksa, ne haddime.
Nazım'ın şiirlerinden ve Arguvan'ın türkülerinden uzak kalmamanız dileğiyle...
Şiirler dostunuz, türküler yoldaşınız; Nazım, rehberiniz; Arguvan, sevdanız olsun! Daha ne diyeyim.
Umut ta kalın, dirençli olun.
Hüseyin Yalçın ( Sosyolog )
NOT : Bu makalem ekim 2016'da Malatya Son Nokta Gazetesi'ndeki köşe yazımda yayınlandı.