Malatya Meyvecilik Enstitüsü Çalışanları, İlkbaharı Karşılıyor
1937 yılında kayısıyı araştırma, koruma ve geliştirme birimi olarak Türkiye- Almanya işbirliğiyle kurulmuş. Kayısıyla başlamış, kayısının dışında dut, elma, üzüm, kiraz gibi meyve ağaçları üzerine de çalışmalarını yürüten bir kuruluş. Yine de kayısı, ilk sırada yer alıyor.
Bahar çalışmaları başlamış; elma ve armut ağaçları budanıyor. Kayısılar, güzün budanırmış. Aşılama, gübreleme, ilaçlama, seyreltme, dikim, budama, toprağı havalandırma çalışmaları yapılıyor geniş arazide. Malatya’dan Çırmıhtı (Yeşilyurt)’ya giderken, Tecde’ye varmadan anayolun solunda Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsü. Anayolun sağında da Ülkesel Kayısı Genetik Kaynakları Proje Parseli bulunmakta. Malatya’daki çalışmalar, merkezde 294 dekar; Aşağışehir (Battalgazi)’de de 527 dekar olmak üzere toplam 821 dekarlık bir arazide yürütülüyor.
İşletme Şefi Remzi Kokargül, çelik bakımı, çekirdekten fidan yetiştirme, kalem aşı gibi teknik konularda bilgi veriyor. Remzi Kokargül, fidan diken işçilerle çalışmasını sürdürüyor. Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Talip Yiğit’le birlikte tüm araziyi dolaşıyoruz. Talip Yiğit, neler yaptıklarını anlatıyor. Kayısı tomurcukları patlamak üzere. Tomurcukların uçları beyaza kesmiş.
Talip Yiğit: “Öncelikli amacımız meyvecilik alanında proje geliştirmek ve bu projelerin yürütülmesini sağlamak. Amacımız, burada daha fazla fidan yetiştirip satarak para kazanmak değil. Önemli olan, az çeşit, çok sürüm değil. Önemli olan, olabildiğince fazla çeşitte ağacı barındırmak, korumak, geliştirmek ve yaygınlaştırmak. Özellikle kayısıda bunu önemsiyoruz. 300’e yakın kayısı çeşit ve tipini muhafaza ediyoruz. Çiftçinin ticari açıdan önemsediği Hacı Haliloğlu ve Kabaaşı kayısı çeşitlerine biz de ağırlık veriyoruz. 63 adet kızılcık ve 85 adet dut tipi ve çeşidini genetik kaynaklarımızda muhafaza ediyoruz. Bu çeşitlerin kaybolmamasını önemsiyoruz.
Ülkesel bağlamda genetik kaynaklardan sorumluyuz. Genetik kaynaklar parsellerimizde her beş ağaç, farklı tipte ve çeşitte olan ağaçlardır. Melezleme çalışmalarında bu ağaçlardan babalık ve analık damızlığı olarak yararlanıyoruz.
Sadece Malatya İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ndeki bilim insanlarıyla değil, Türkiye’deki diğer üniversitelerin bilim insanlarıyla da birlikte çalışabiliyoruz. Kayısıyı koruma ve geliştirme projelerinde değişik üniversitelerle ve araştırma enstitüleriyle ortak projeler yürütebiliyoruz. Çalışmak isteyen herkese kapımız açık.” diyor ağaçların arasında yürürken. Peki, ya üzüm; üzümle, asmalarla ilgilenmiyor musunuz, diyorum.
Talip Yiğit: “Malatya’da üzümcülük ve bağ yetiştiriciliği konulu projemizi Fırat Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle yürütmeye başladık. Burada da var; ama asıl bağlarımız Aşağışehir’de. Bir gün Aşağışehir’deki çalışmalarımızı da görmenizi isteriz. “ diyor.
Bir alandaki ağaçların gövdelerine kimlikler asılmış. Kimliklerin üzerinde çeşitli simgelerin yanı sıra “hasta” yazısı dikkat çekiyor. Ağaç hastanesi, diyorum ve işlevini Talip Bey’e soruyorum. Anlatıyor: “ Sert çekirdekli ağaçlarda ‘monilya’ denen bir hastalık oluyor. Bu hastalığa dayanıklı yeni çeşitler geliştirmek için yapılan çalışmalar bu hibrit ağaçlar üzerinde yürütülüyor. Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adalet Mısırlı, hastalığa dayanıklı ürün yetiştirmek üzere, bu hasta ağaçlar üzerinde çalışıyor.” şeklinde açıklama getiriyor.
Hastalıklı ağaçların bulunduğu alandan epeyce uzakta, bembeyaz çift kat plastik tülden yapılmış yan yana duran iki sera göze çarpıyor. Bunların adı ‘screenhouse’muş. Yani, tel sera. Zemin yalıtımlı, içeriye hiçbir virüs vektörü böceğin giremeyeceği bir ortam yaratmışlar. Burada on beş çeşit tescilli, genetiği bozulmamış, temiz ırktan, sağlıklı kayısıyı muhafaza edeceklermiş. Fidan üretmek isteyen üreticiler, bu sağlıklı kayısı ağaçlarından alacakları aşı materyalleriyle bahçe kurabilecekler. Bakanlık tarafından bu projenin uygulanmasına başlanmış. 2013 yılında faaliyete geçecekmiş.
Tüm arazide damlama sistem sulama yapılıyor. Kışın toplanan borular, ilkbaharla yeniden döşeniyor araziye. Çalışanların bir kısmı budama, bir kısmı fidan dikimi, aşılama yaparken; bir kısmı da damla sisteminin su taşıyan borularını döşemekle uğraşıyor.
Enstitüde toprak analiz laboratuvarı da varmış. Malatya’da İl Özel İdaresi’nde bir laboratuvar varmış. Bir de özel kuruluşun varmış yeni kurulan. İleride bir yerde organik gübre yığını görünce kimyasal gübre kullanıp kullanmadıklarını soruyorum. Talip Yiğit: “Kimyasal gübre de kullanıyoruz; ama toprak analizi yaparak ve dozunu ayarlayarak kullanıyoruz. Genel bir örnek vereyim. İlkbaharda toprağa azot, sonbaharda da fosfor ve potas gübrelemeleri yapıyoruz. Bitkinin bu ihtiyacını kimyasal gübreyle sağlarız. Doğal gübre de kullanırız. Enstitümüzün laboratuarında yıllık 3000-3500 toprak analizi yapılır. Çiftçiler, topraklarını burada analiz ettirerek uygun gübreyi ve dozunu belirleyebiliyorlar.” diyor.
İl dışına fidan satıp satmadıklarını soruyorum. Satış yasağı olmadığını; ama bu kurumun fidan satma amaçlı çalışmadığını… Ağaçların asıllarını ve çeşitlerini korumak; hastalıklara dirençli, sağlıklı ürünler yetiştirerek korumak olduğunu vurguluyor. İlden ile giden fidan, hastalığı varsa o hastalığı da gittiği yere götürecektir. Hastalık taşıyıcı olacaktır. En önemlisi de “Her ağaç, yerinde yetişmeli.” diyor.
Sultan KILIÇ - Malatya
.jpg)
.jpg)
.jpg)