KESK’e bağlı emekçiler, Eğitim Sen Malatya Şubesinin önünden ellerinde meşalelerle Malatya merkez postanesinin önüne kadar yürüdü.
Sloganlarla sık sık AKP hükümetini uyaran sloganlar atan toplulukta Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun “Özür Değil Kadro İstiyoruz” dövizleri dikkat çekiyordu.
Hükümeti sokağın sesine kulak vermeye, emekçilerin haklı taleplerinin gereğini yapmaya çağıran KESK Dönem Sözcüsü BTS Malatya Şube Başkanı Kasım Otur, basın açıklamasını sundu:
“4688 sayılı yasada yapılacak değişikliklere ilişkin hükümetin konfederasyonlarla yaptığı toplantılar 4 Ekim 2011 tarihi itibariyle sona ermiştir.
Konfederasyonumuz emekçilerin hak ve çıkarlarını her platformda savunma, kamu emekçilerinin talep ve beklentilerini ifade etme sorumluluğuyla yapılan tüm toplantılara katılarak, Örgütlenme özgürlüğünü ciddi biçimde kısıtlayan 4688 sayılı yasanın anti demokratik yapısını değiştirmek için hemen her maddeye ilişkin önerilerde bulunduk. Ancak gördük ki, Hükümetin temel konularda hakları genişleten bir tavrı olmamıştır.
“Uzlaştık” denilen 24 madde işin esası değildir. Esas olan özgür bir toplu sözleşme ve grev hakkımızın yasal güvence altına alınmasıdır. Bilinmelidir ki Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz Sendika Olmaz!
-Her konfederasyonun kendi üyesi adına toplu sözleşme yapamadığı, grev hakkının engellendiği, konfederasyonlardan sadece birine imza yetkisi tanındığı bir sistemde toplu sözleşmenin bir yıl ya da iki yıl için yapılmasının bir anlamı yoktur.
-Sendikal yapılanmaları bitirmeyi hedefleyen bir toplu sözleşme sistemi getirdikten sonra sendika yöneticilerine sözde kimi güvenceler getirildiği iddia edilse bile bir anlamı yoktur. Nitekim şu anda KESK’e bağlı sendikaların yöneticisi ve üyesi 20 arkadaşımız tutukludur, yüzlercesi hakkında dava açılmıştır, sürgün edilmektedirler, baskıya maruz kalmaktadırlar.
-Sistemi yandaş örgütlerle götürme üzerine kurduktan sonra Kamu Personeli Danışma Kurulu gibi kurumları kurmanın ne gibi bir faydası olacaktır?
-Grev hakkını engelledikten sonra toplu görüşmelerin adını toplu sözleşme olarak değiştirseniz bile bir avuç yandaş dışında kimi ikna edebilirsiniz!
HÜKÜMET, TEK BAŞINA İMZA ATMAK İSTİYOR
Hükümet özellikle grev konusunu hiç ağzına almayarak toplu sözleşmenin içini boşaltan bir eğilim içinde iken, bir konfederasyon ortaya çıkıp “sayı çoğunluğu bendedir, tek başıma oturup tek başıma imza atmak” istiyorum diyerek Hükümetin gerçek niyetini saklamasına hizmet etmektedir. Yine kamu emekçilerinin grev hakkı için mücadele etmek yerine sendika yöneticilerine kimi imtiyazlar istemek ahlaki değildir ve kamu emekçilerinin mücadele tarihine kara bir leke olarak girecektir.
Konfederasyonumuz ülkemizde ilk toplu sözleşmeyi yapan sendikadır. Sendikamız TÜM BEL-SEN, şu ana kadar 500’e yakın belediye ile toplu sözleşme yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir. Yine, Enerji Yapı Yol-Sen, Tüm Bel-Sen ve KESK’ e bağlı diğer sendikalar tarafından açılan Türkiye davalarına ilişkin verilmiş AİHM kararları, ILO ve BM Sözleşmeleri gibi uluslar arası belgeler bulunmaktadır. Dolayısıyla sürecin gerisine düşecek bir çalışmanın içinde olmayacağımız gibi Hükümetin de bu gerçeği gören bir noktadan hareket etmesi gerektiğini belirtiyoruz.
Üçlü Danışma Kurulu toplantıları sonucunda tüm çabamıza rağmen grev, toplu sözleşmenin kapsamı ve düzeyi, tarafları, yetki, itiraz ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun nihai karar organı haline getirilerek grevi zımnen yasaklı hale getiren niteliği gibi temel konularda bir uzlaşma sağlanamamıştır.
Bir kez daha vurguluyoruz; Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz Sendika olmaz!
ESAS OLAN ÖZGÜR BİR TOPLU SÖZLEŞME VE GREV HAKKIDIR
-Uluslararası sözleşmelere uygun, emekçilerin özgür örgütlenmesine ve mücadele yürütmesine olanak sağlayacak demokratik bir düzenleme yapılmalıdır.
-Toplu Sözleşmenin kapsamı daraltılmamalı, toplu sözleşme masasında kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki tüm hak ve çıkarları belirlenmelidir.
-KESK’in ya da herhangi bir konfederasyonun üyesini ancak ve ancak kendisi temsil edebilir. Göreceli sayı farkı üzerinden sendikal ilkelere aykırı bir dayatma kabul edilemez. Dolayısıyla eşit taraflar ilkesiyle hareket edilmeli, her sendika kendi üyesi için toplu sözleşme yapabilmelidir.
-Toplu sözleşme masasında uzlaşma sağlanmaması durumunda, kamu çalışanlarının referanduma gitmesi ve grev hakkı teminat altına alınmalıdır.
Şimdi sorumluluk Bakanlar Kurulu’ndadır. Konfederasyonların uzlaşılamayan konulara ilişkin önerileri Bakanlar Kurulu’nda ele alınacak ve yasa taslağına son şekli verilerek Meclis Genel Kurulu’na sevk edilecektir.
2 milyondan fazla kamu emekçisinin gözü kulağı burada olacak. Konfederasyonumuz kamu emekçilerinin sesini duyurmak için fili ve meşru mücadelesini yükseltecektir. Hükümeti sokağın sesine kulak vermeye, emekçilerin haklı taleplerinin gereğini yapmaya çağırıyoruz.
Aksi halde siyasi iktidar özgür,demokratik toplu sözleşme düzeni ve grev hakkımız önündeki engellerin korunarak devam ettirilmesini hedefleyen sahte sendika yasasının vebali altında kalacağını bilmelidir.
Yeni anayasa tartışmalarının ve çalışmalarının başladığı bugünlerde Hükümetin takınacağı tavır yeni anayasanın ne kadar demokratik olacağı konusunda da önemli bir veri olacaktır.
Konfederasyonumuz şimdiye kadar “sahte sendika” yasalarına karşı verdiği mücadeleyi yeni “sahte sendika” yasalarına karşı da verecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır.” dedi.
Bu eylemin 81 ilde eş zamanlı olarak gerçekleştirildiği, 8 Ekim’de Ankara’da binlerce kişinin kitlesel eylemini hükümetin duymak istemediği; ama grev yaparak seslerini duyuracakları dile getirildi.
KESK’e bağlı emekçiler, Malatya merkez postanesinin önünde bir süre slogan atarak alkış ve zılgıtlarla hükümetin tutumunu kınadı ve oturma eylemi yaptı. 14 Ekim 2011 tarihinde saat 18.00’de yeniden toplanarak bu kez AKP il binası önünde olacaklarına söz verdiler.
Topluluk, meşaleli yürüyüşünü, yeniden Eğitim Sen binasına kadar yürüyerek tamamladı.
Sultan KILIÇ