Beyaz otomobili kimler parçaladı?
Malatya’nın Emeksiz kavşağındaki Mustafa Kemal İlköğretim Okulu’nun karşısındaki yedi katlı bina çöktü.
Yetkililer, iş makineleri, sivil kurtarma ekipleri, itfaiye, ilk yardım ekipleri, basın çalışanları, mağdur ve meraklı vatandaşlar…
Elektrik ve doğalgaz sistemi devre dışı bırakılmış. İş makineleri çalışıyor. Polis, güvenliği sağlamak çabasıyla koşturuyor. Herkes bağırıyor, herkes koşuyor. Sesi çıkmayan, koşmayan, kıpırdamayan tek varlık: otuz dört yıldır ayakta durmaktan yorulmuş olan inşaat…
O da 3 Mayıs Salı günü saat 10.30 sıralarında olduğu yere yığılıyor. Yığılırken çıkardığı çatırtı ve kapkara toz bulutuyla çevresindeki insanlara ecel terleri döktürüyor. Bununla da kalmıyor, giriş katındaki dükkânları, bodrum katına çökertiyor. Bir de beyaz otomobili beton bloklarının altına alıyor.
LPG tüpünü görünce kaçışıyoruz…
Gürültünün, toz toprağın arasında sürekli çekim yapıyorum. İki kez, sessiz olun, komutuyla yer altından sesler dinleniyor hassas cihazlarla. “Kimse var mı?” sorusuyla yürekler ağızlara geliyor. Sonra, dükkânların olduğu ön bölümlerde temizlik çalışması başlıyor.
Kepçe, kalıp tavan ya da tabana ait bir beton bloku çekiyor. Her an, bir insan sağ çıkacak mı umuduyla; ölüye kepçe takılacak mı korkusuyla bekleşiyoruz. Kepçenin çektiği beton blokun altından bir beyaz otomobil görünüyor. Otomobilin üzerindeki küçük betonları, tuğlaları ekiptekiler, elleriyle alıp alıp atıyorlar. Malatya itfaiye ekibiyle Hidakut ekibi elemanları, araca keskilerle yaklaşıp aracın ön kaportasını kanırtıyorlar. Fotoğraf ve kamera çekimimi otomobile odaklıyorum.
Keskilerle biraz hırpalanan otomobili, kepçe darbeleriyle betonların arasından ‘hayata döndürüyorlar.’ F tipi cezaevlerindeki ‘hayata dönüş (!)” operasyonları geliyor aklıma o an. Betonların altında sadece kaportası, tavanı çökmüş olan otomobil, kepçe marifetiyle ortadan ikiye bölünüyor.
Dur, haykırışlarıyla gördüğümüz manzaranın dehşeti aynı anda oluyor. Yandaki apartmana kaçışıyoruz. Kepçenin tırmığının altındaki LPG tüpünü görüyoruz. Kepçe, anında duruyor. İtfaiye erlerinden biri, tüpü kaptığı gibi enkaz dışına yöneliyor.
Ellerinde araç ruhsatı ve tek plakayla donakalıyorlar…
Beli kırılan beyaz otomobil, kenarda dururken birileri geliyor. Bu aracın sahipleri olduklarını söylüyorlar. Bari ruhsatınızı bulun, moloza karışmadan araç ruhsatınız varsa onu alın, diye ısrar ediyorum. Ruhsatı bulup alıyorlar, bir de plaka alıyorlar. Ellerinde ruhsat ve plakayla bakakalıyorlar düne kadar otomobil olan bu moloz yığınına.
Kepçe, ikiye böldüğü aracı, iyice köpüçlüyor. Yassıltıyor. Alıp havalanıyor. Bir çekici yanaşıyor kepçenin altına. Çekiciye aracın moloz hali konunca vatandaşlardan kınama sesleri yükseliyor. İtfaiye müdürü hemen çekiciyle kamyonun yer değiştirmesini sağlıyor.
Sadece tavanı, kaportası çökmüş olan beyaz otomobil; ortadan ikiye ayrılarak, iyice köpüçlenerek; yani preslenerek kamyona yükleniyor. Vatandaş, elinde araç ruhsatı ve tek plakayla orada kalakalıyor.
Birkaç gün sonra bir elektronik postayla bana ulaşıyor. İşte o aracın sahibinin; Mustafa Ümitli’nin iletisinden bir bölüm:
Sizden ricam, yazılarınızda bir de bize yer verseniz… Yazılarınızda bir şeyi eksik buldum: O da, o binanın altında kalan aracımız.
Gözlerimin önünde, çöp konteynırına atar gibi çöpe attılar. Ben kepçeciye, durun, dedikçe onlar kepçesiyle vurup çekiştirdiler. Ben durun, tüp kazanı patlar, dedikçe onlar inatla kepçe dişlerini kazana geçirdiler. Allahtan, tüpteki gaz çok azdı, patlama etkili olmadı.
İnanın ki çok mağdur oldum. Kimse bizden bahsetmiyor. Onun için kamuoyunun desteğine çok ihtiyacımız var. Sizden ricam, bir yazınızda da bizleri ele alın lütfen. Tek suçum, aracımın tekerinin patlaması ve oraya park etmemdi.
Aracımın, ilk baktığımda, üst ve yan kaportaları gitmişti. Belki düzgün çıkarsalardı, onu tamir etme şansım vardı. Ama kepçeci, o moloz yığını arasında, kuvvetini dener gibi, aracımı vura vura çöp tenekesi haline soktu. Şu an aracım sanayinin meydanında çöp yığını gibi duruyor. Ne yapacağımı bilemiyorum.
O kadar maddi durumum da yok ki üzülmeyeyim. O aracı, eşimin kollarında ki düğün bileziklerini satıp aldık. Alış sebebim, eşimin rahatsızlanması. Günün herhangi bir saatinde aniden rahatsızlanan eşimi hastaneye kavuşturmak amacıyla almıştım o aracı.” diyor Mustafa Ümitli.
O arada, bir de aracın kaza sigortası var mı, varsa sigorta kapsamında böyle bir yıkım var mı, sorularımı da yöneltmiştim. Kaza sigortamız yok; ama trafik sigortamız var, demişlerdi. Bu yıkım da akar trafikte gerçekleşmediğine göre… Nasıl giderilecek bu vatandaşın mağduriyeti?
Not: Bundan sonraki yazı dizimiz, Malatya sokakları ile ilgili olacak.
Sultan KILIÇ - Malatya

.JPG)