Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilişinin 9. yılında memleketi, Malatya’da, doğduğu ve yedi yaşına kadar ailesiyle yaşadığı Salköprü Mahallesi, Boncuklu Sokak’taki evinin yıkıntıları önünde sivil toplum örgütleri ve halkın katılımıyla anıldı.
Malatya Barış Bloku adına Hüsamettin Kurultay, basın açıklamasında şunları dile getirdi:
“Bugün hemşehrimiz Hrant Dink’in katledilişinin 9. yılında Hrant’ın memleketi Aspuzu’da, Malatya’da yürüdüğü ve koştuğu Boncuklu Sokak’taki evinin önünde, bir kez daha katillerden hesap sormak ve sevgili Hrant’ı anmak için bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Bugün burada “Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi olağan şüpheliler yargılansın” ve “Faşizme inat kardeşimizsin Hrant” demek için toplandık.
“Hrant kardeşimiz Ermeni‘ydi, Türk‘tü, Kürt‘tü, Laz‘dı, Roman’dı, Poşa‘ydı, Gürcü‘ydü, Süryani‘ydi, Arap‘tı… Sünni`ydi, Hıristiyan‘dı, Alevi‘ydi, Ezidiydi, Nusayriydi… Tekmil halkların ortak güzelliğini yüreğinde taşırdı. O güzellik, gözlerinden tüm insanlığa yayılırdı. İşte bu yüzden Hrant kardeşimizi vurdular.
İnsanlık düşmanı, eli kanlı canilerin dostumuz, canımız, kardeşimiz, hakikat anlatıcımız Hrant Dink‘i katletmelerinin üzerinden tam dokuz yıl geçti.
Dokuz yıl önce bu ülke, özgür ve demokratik bir ortamda halkların bir arada yaşama imkânına kurşun sıkıldığına bir kez daha şahit oldu. “
Dokuz yıl önce insanlık; ömrünü, ezilenlerin ve emekçilerin onurlu bir hayat sürmeleri hedefine adamış yiğit bir evladını kaybetti. Ermeni halkının yaşadığı trajedinin ve Türkiye halkının içinde bulunduğu travmanın bilincinde olarak, bu ülkenin topraklarında yaşayan herkese "tarihle yüzleşme" cesaretini vermeyi hedef edinmiş bir aydınını kaybetti.
Tam 9 yıldır, bizim acımız, bizim tanıklığımız, bizim öfkemiz taptaze; aynı yerde yatıyor!
Umudumuz zamana yenik düşmesin, tanıklığımız gücünü kaybetmesin diye, sözün bittiği bugün yine buradayız.
19 Ocak 2007’de Hrant Dink’in İstanbul’un en işlek caddelerinden birinde güpegündüz katledildiğini duyduğumuz andan itibaren hepimiz katili biliyorduk. İçimizde biriktirdiğimiz hüznümüz ve öfkemizle sokakları doldurduk. Devletin adalet mekanizmalarının nasıl işleyeceğini bugünkü gibi o gün de biliyorduk. Katledilen devrimciler, faili meçhuller, iş cinayetlerinde öldürülen işçiler, soykırım mağdurları, kadınlar ve ötekileştirilen yok sayılan halklar için bu ülkede adalet hiçbir zaman yoktu, Hrant için de olmayacaktı!
Hrant'ın öldürülmesiyle ilgili olarak şaibe altındaki hiçbir devlet görevlisi doğru dürüst soruşturulmadığı, yargılanmadığı gibi, bu cinayete bir şekilde adı karışan herkes neredeyse ödüllendirildi. Hrant Dink cinayeti soruşturmasında “şüpheli” sıfatıyla ifadesi alınan ve cinayetin işlendiği tarihte Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğünde amir olan kişi; işinden dönen, oyun oynayan çocukların öldürüldüğü Cizre’ye emniyet müdürü olarak atandı.
Kendi çocuklarının hırsızlıklarını örtbas etmek için 2000’den fazla polisi görevden alanlar, Sivas katliamı savunucularını vekil yaptı, Roboski katliamına “kusursuz operasyon” dedi, Gezi direnişinde 8 canımızı katlettiklerinde aynı polislerin yazdığı “destan”ı övdü. Cizre’de çocukları katledenleri savundu. Suruç katliamının ardından gerçek failleri bulmak yerine katliamdan yaralı olarak kurtulanları yargıladı. Hrant’ın katlinde devletin tüm suç şebekeleri ile cinayeti ortaklaşa işlediği ortada iken tek bir sorumlu bile yargılanmadı.
Türkiye’de geçmişle yüzleşme süreci yaşanmadığı gibi cezasızlık politikası da ısrarla devam ettirilmeye çalışılmaktadır, gerek geçmişle yüzleşme için gerekse de cezasızlığın sona erdirilmesi bakımından hakikat komisyonları gereklidir. İnanıyoruz ki Hrant Dink cinayeti dâhil, işlenen binlerce faili meçhul cinayet ancak bir hakikat komisyonu marifeti ile açığa çıkarılabilir. Ancak anlaşılmaktadır ki, siyasal iktidarın hakikat komisyonu kurmaya cesareti bulanmamaktadır. Türkiye’nin artık bu gerçeği kavraması ve bu siyasal iktidarın da ötekiler gibi iktidar gücünü kullanan baskıcı bir mekanizmaya dönüştüğünü ve otoriterleştiğini anlaması gerekir.
Kanlı ve acılı tarih ve bu tarihi yaratan geleneklerle yüzleşmek, arınmak, dönüşmek, demokratikleşmek, böylece yeni cinayetlere “bir daha asla” diyebilmek için Hrant Dink cinayeti aydınlatılmalıdır. Hrant Dink cinayeti aydınlatılsaydı barış elçisi, Tahir Elçi cinayeti olmayacaktı... Unutmamak gerekir ki failler aynıdır.
Ömrünü, tüm ezilen halkların ve emekçilerin onurlu bir hayat sürmeleri hedefine adamış yiğit insan Hrant‘ın katillerine, katillerin destekçilerine ve onu hedef gösterenlere bir kez daha hatırlatırız ki; bu tür cinayetlerle hiçbir yere varamayacaklar. Bu topraklarda daha nice Hrantlar var ve var olmaya devam edecektir.
Türkiye mutlaka ve mutlaka etnik kökeni, inancı ne olursa olsun tüm insanların bir arada yaşadığı özgür ve demokratik bir ülke olacaktır.
Hrant için, adalet için
Bebeklerden katil yaratan karanlığa ışık düşürmek için,
Ülkemizin aydınlık geleceğine sahip çıkmak için,
Büyük acımızın yükünü birlikte taşımak için,
Adalet, barış, kardeşlik, eşitlik, özgürlük için,
Olağan şüphelilerin yargılanması için,
Adalet mücadelemiz sürüyor, sürecek. Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!”
Bende ayni yerde yetistim hirantin. Yakinlari benim en yakintanidiklarim