MART… YAZ-BAHARA BİR NEFES
Nihayet uzun bir kış mevsiminin ardından Mart ayı gelmiş, dağlardaki karlar havanın hafif de olsa ısınmasıyla erimeye başlamış, derelerin suları daha bir çağlar hale gelmişti… Özellikle kışın evden pek dışarı çıkmayan yaşlılar, evlerin güneş alan duvar diplerine çömelmişler, bir yandan güneşleniyor bir yandan da havadan sudan sohbet ederler…
Geleneksel Halk takvimindeki “Çoban hesabı” “Eski hesap” gibi adlandırmalarla anılan “Sayılı Günler”; hemen her mevsim için söz konusudur. Özellikle yaşlılarımız mevsimler içindeki önemli mevsimsel günleri zihinlerinde not etmişlerdir. Örneğin, daha “Köy Hesabı’ na göre Cemrelere şu kadar gün var” ya da “April beşi’nde dikkatli olmak lazım. Çok soğuk olacak…” gibi hatırlatmalar ve uyarılar yapılır çevredekilere… Tedbirler de elden geldiğince alınmaya çalışılır.
Şubat’ın soğukları, artık arada bir bulutların arasından kendini gösteren güneşe bırakmıştı.Bu sıcaklıkların yükselmesi dışarıda kalmaların yanında, az da olsa tarlaya, bahçeye gitmeleri de artırmaya başlar…
Mart her zaman sıcacık haliyle çıkmaz karşımıza!..
Ne demiş atalarımız: “Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır”. ..“Mart ayı dert ayı”… Bu atalar sözü ve halk ağzındaki anlatıları çoğaltmak mümkün… Anlatırdı dedem: “ Mart Dokuzuymuş.Çetin bir kış yaşanmış bir yörede.. Evlerde yakacak odun-tezek, yani hiçbir şey kalmamış…Netice de evde bulunan kapıları ve nihayetinde de kazma-kürek gibi aletlerin ahşap saplarına kadar yakıp donmaktan kurtulmuşlar” diyerek, mart ayının hem zahmetini hem de rahmetinin bol olduğunu söylerdi… Hemen bu hikayeyi, yaşlı bir kadının dağda kaybolup donan keçilerine bağlar ve “Mart ayı ne baharın tam gelişidir ne de kışın tam bitişidir” diyerek noktayı koyardı.
Dedik ya özellikle kent kültürüyle tamamen entegre olmamış geleneksel kültürün varlığını sürdürdüğü köylerde; Eski Hesap’a göre (Rumi Takvim) hesaplanır mevsimlerin bölümleri, sayılı günleri..Fidan dikimi, budama, gübreleme…Koç katımı, hayvanların yavrulama, yaylaya – kıra çıkma zamanı vb. Bu adlandırmalar arttırılabilir…
Halk takvim-Meteorolojisine göre Şubat ayında önce havaya, sonra suya ve Martın 6’sında da (Miladi takvim) toprağa düşen cemreler birer hafta süreyle hava-su ve toprağa düşerek her üçünde de ısınmayı başlatmış olur.
Doğa ve insandaki bu canlanmayı İsmail Dede:
-Önce hava, sonra su, en sonra da toprak ısınır…Böylece her üçüne de destur verilmiştir.Tarlaya-bahçeye gitmenin zamanı gelmiştir, bunlarla birlikte insan da canlanır… diye yorum getirirdi.
Artık, tarlaya güzün ekilen arpa ve buğdaylar “köcek”(yeşillenerek toprağı kaplama) olmuş, kardan kendini kurtarmış, güneşin ısıtmasıyla beraber büyümesi hızlanmıştır. Ekinlerin yazlık gübreyle gübrelenmesi, bahçede kurumuş olan ağaç yerlerine tekrar fidan dikimi ve ağaç budaması da başlamıştır köyde…Hele hele de bahar yağmurlarının başlaması, tarlaya ekilen gübrenin erimesini hızlandırırsa bu durum çiftçiyi memnun eder:
-Bir iki yağmur da Nisan ortası Mayıs başında yağarsa değmen bize…işte o zaman ürün bol olur, geçen seneden kalma borçlarımızı kapatırız” diye memnuniyetlerini belirtirler.
Mart bereketli aydır. Hatta yaz bahar aylarının müjdecisidir.hava şartlarının gün içerisinde sık sık değişiklik göstermesi Mart’a ayrı bir çekicilik kazandırır.Kışın uykuda olan bir çok bitki, ağaç, hayvan vb. uykularından uyanır. Hastalanmaların anlık hava değişimleriyle artması “Mart ayı dert ayı” deyimini de kazandırmıştır sözlü kültürümüze…
Mart; yaz-bahar aylarının başlangıcının olmasının yanında küllenmiş sevdalara da yelken açmak gibidir… Aşık Berati bir şiirinde yaz bahar ayı gibi çoşmuştur:
Yaz bahar ayının coşası gibi
Akar gözüm yaşı sellere döndüm
Gönlüm gam içinde duman bürüdü
Issız çölde kalmış körlere döndüm
Bir acayip haldır bu gün serimde
Hiç haber gelmiyor nazlı yarimden
Yoruldum ben artık ah u zarımdan
Yüzlerim gülmüyor yaslıya döndüm
Dedim Berati′yim yoruldum kaldım
O ikrarlı yara artık bağlandım
Bu çaresiz derde derman aradım
Derman bulamadım şaşkına döndüm (1)
Akar gözüm yaşı sellere döndüm
Gönlüm gam içinde duman bürüdü
Issız çölde kalmış körlere döndüm
Bir acayip haldır bu gün serimde
Hiç haber gelmiyor nazlı yarimden
Yoruldum ben artık ah u zarımdan
Yüzlerim gülmüyor yaslıya döndüm
Dedim Berati′yim yoruldum kaldım
O ikrarlı yara artık bağlandım
Bu çaresiz derde derman aradım
Derman bulamadım şaşkına döndüm (1)
Mart’a ulaşıldıktan sonra çocukluğumuzda kırlarda, bazen sabahtan evlerimizden çıkar, akşama kadar nevruz çiçeği bulmak için çok dolaştığımız olmuştur. Doğup- büyüdüğümüz yörede nevruz çiçeğine önemli bir anlam yüklenmişti; Nevruz’u kırda ilk bulup büyüklerine getirerek müjdeleyene para, şeker, yumurta vb. gibi hediyeler verilir. Bahar artık gelmiş, doğa uyanmaya başlamıştır.
Bir inanışa göre, evde hamile varsa oğlan mı-kız mı doğuracağı kimilerince merak edildiğinde, el içinde tutulan nevruz destesi 1 metre kadar yüksekten yere bırakılır, dağılmadan yere düşerse kadının oğlan doğuracağına kanaat getirilir. Tıp’daki gelişmeler bu tür uygulamaların günümüzde tamamen kaybolmasını sağlamıştır.
Nevruz, Dünyanın çeşitli coğrafyalarında farklı bakış açısı ve değerlendirmelerle kutlanmakta olan bir bayramdır.Bu kutlamalardaki bazı inanışlara göre; yeni gün anlamıyla birlikte yeni bir yıla girişin, kıştan kurtulup bahara ermenin,yeniden doğuşun, canlanmanın,kötülüklerden kurtulmanın, vb. nin içinde barındığı bir kutlama olan Nevruz’un kutsiyet taşıması yönü de bulunur.Nevruz’a yüklenilen bu yönlü anlam ise 21 Mart’ın “ Hz. Ali’nin doğum günü” olarak algılanmasıdır.Özellikle bu gün yapılan kutlamalara “Sultan Nevruz” adını vermişlerdir... Çocukluğumuzdan kimimiz hatırlar; o güne özel olarak evlerde kömbe, tatlı veya etli bulgur pilavı yapılarak komşulara dağıtılıp-ikramlar yapılırdı..Çocuklara özel yemek sofraları kurulur ve onların sevinmeleri sağlanmaya çalışılırdı Sultan Nevruz’da….
Evet, Mart ayı aslında kapıdan baktırsa da, kazma-kürek yaktırsa da, kışı tatile yollayıp, bahara açılan bir kapı, bir nefes olması yönüyle canlanmanın ilk adımıdır. Havanın, suyun ve toprağın soğukluğunu üzerinden atıp, yavaş yavaş ısınması insanı da hızlı bir devinimle canlandıracak, hareketlendirecek…Haydi yaz bahara giriyoruz….Biletler bedava…Koşan yetişiyor…Yetişemeyen gelecek seneye..
(1) Türkünün Yöresi: Ceyhan, Mahlas: Aşık Berati, Derleyen: Battal Pehlivan.