Arguvan’da yaşamış bir kadın ozanı anlatan MOR BELİKLİ belgeselinin, Ankara’da yapılan tanıtım etkinliğine katılamamıştım sonra kayıtlarından izleme olanağı buldum.
Daha önce bu türden bir belgesel yapılıp yapılmadığını bilmiyorum, yapıldıysa da görmedim.
………………..
11- 12 yaşlarımdayken şimdi adını hatırlayamadığım bir aylık dergide (Varlık dergisi olabilir) Eymir köyü ve Âşık Bektaş’ın anlatıldığı bir bölüm görmüştüm. Hemen alıp büyük bir coşkuyla Türkçe öğretmenime götürdüm, o da bana yürekten bir “aferin” verdi bu benim için yeterliydi.
Çocuk aklımla o yazı oralarda bir yerde kaldı bir daha bulamadım.
1980 lerde kendimize dair bilgilere ulaşmaya çalışırken (adını şu anda hatırlayamıyorum ama Ankara Arguvanlılar Derneğine vermiştim) bir başka dergide Arguvan kültürü ve Türk Halk müziğinde Arguvan ağzı üzerine yapılmış bir ‘tez’ çalışması okudum.
Yazılı belgeden çok sözlü anlatımla kulaktan kulağa - kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılan Arguvanlı Ozanların kimliği, ozanlık kültürü ve gelenekleri hakkında yazılmış kitapları okuma; onlarca ozanla birlikte Derviş Muhammed’i, Sah Sultanı, Aşıki’yi öğrenme şansım ise 2003 de Dr. Hasan Basri KILIÇ’ın birikimi ve emeğiyle yayımlanan 2 ciltlik ARGUVANLI OZANLAR ile tanışmama dayanır.
Daha sonra Sayın Süleyman ÖZEROL ile Sayın Hüseyin ŞAHİN’in ortak çalışmalarının ürünü olarak 2004 de yayınlanan Arguvan Türküleri/Halkbilimsel Bir Araştırma Denemesini okudum.
Onların emeği, araştırmalar, tartışmalar, panel ve sempozyumlarla beslenerek; yaşamayan ozanlarımızın yanı sıra hayatta olanların da belgelenmesinin, kitaplaştırılmasının yolunu açtı.
…………….
MOR BELİKLİ diye başlayıp bunları niye anlattım?...
Anadolu kültürü içinde önemli bir ağırlığı olan Arguvan kültürüne dair bilgi ve belge toparlamanın ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu; arı, duru, damıtılmış ve özü korunmaya çalışılmış bir eser ortaya çıkarmanın nasıl bir özveri ve aşk gerektirdiğini yaptığı işe sevdalı insanların eserlerinde gördüm.
Yukarıdaki cümleler; kendi kimliğimin bir parçasını – kültürümü - doğru öğrenmemi sağladıkları için o insanlara karşı yüreğimde her zaman taşıyacağım kişisel teşekkürüm ve vefa borcumdur.
…………….
MOR BELİKLİ’yi yapmayı seneler önce kafasına koymuş olan Zeki KAYA da böyle “sevdalı” biri. Yapımı gerçekleştiren Nihat MÜRŞİTPINAR ise hem sevdalı hem de sevdasını gerçekleştirmenin akademik eğitimini deneyimleriyle beslemiş bir oyuncu ve yönetmen.
İkisi de belgesel yapmanın zor ve riskli bir iş olduğunu bilen ve bu riski göze alan kutlanmaya değer cesaretli insanlar.
Belgeseli izlerken göreceğiniz gibi Şah Sultan Derviş Muhammed’in müridi, talibi, Aşıki’nin manevi – tinsel aşığıdır.
Derviş Muhammed’e saygısını ve bağlılığını vurgulamak için bazı eserlerinde yalnızca Derviş Muhammed'in mahlasını;
"Derviş Muhammed'im pınarın gözü
Seni bilmeyenin karadır yüzü
Yarın mahşer günü sen kurtar bizi
Dünya ahret umudumsun efendim."
Çoğunlukla da önce onun sonra kendisinin mahlasını söylediği görülür.
Derviş Muhammed'im El aman mürvet
Umarım ahrette çektirme zahmet
Şah Sultan kapında diler ırahmet
Irahmet dileyen sadık olmalı"
Şah Sultan’ın Aşıki'ye (Âşık Ahmet Ağa) olan bağlılığı bazı söylencelere göre manevi, bazılarına göre de maddi aşktır.
Örneğin Aşıki Hacıbektaş’a gittiğinde;
"Urum ellerine bir can gönderdim
Ya Ali sen yolla senden isterim
Bakmaz mısın kebap oldum kavruldum
Ya Ali sen yolla senden isterim.
Kerem eyle aşırasın belleri
Çok gezdirmeyesin gurbet elleri
Gariptir bilmezsem uzak yolları
Ya Ali sen yolla senden isterim.
Ahmed'im çekmiştir mansur darını
Hakk'a teslim etti cümle varını
Hıdır arzuluyu hub cemalini
Ya Ali sen yolla senden isterim."
"Derviş Muhammed'im Hünkâr’ın canı
Pervane olmuşum yandırma beni
Şah Sultan kapında delidir deli
Ya Ali sen yola senden isterim"
Demekte;
Aşağıdaki şiirinde ise sözünü ettiği turnanın Aşıki olduğu söylenmektedir.
"Güzel turnam pervaz edip gel gitme
Gidip garip yerde bir mekân tutma
Garip kaldım gidip beni terk etme
Gel bizim ellere gez kerem eyle
Sefil turnam ben mahzunum gel gitme
Ali'yi seversen beni terk etme
Şah Sultan yaralı göğsünden itme
Gel bizim ellere gez kerem eyle"
………
Bu konuyu anlatmak - yorumlamak emek verenlerin, bilenlerin işi.
Bir eseri beğenenler de olur beğenmeyenler de. Daha iyilerini, teknik anlamda daha donanımlılarını yapabilmek eksiği gidermek, yanlışı düzeltmek ve bilgide derinleşmek için izlemek, izleyerek katkıda bulunmak gerektiğine inandığım için izleyici olarak düşündüklerimi yazdım.
Elbette:
Özlem DEDE
Gülben, Cevdet
Zeki KAYA ve
Nihat MÜRŞİTPINAR’a
Teşekkür ederek.
Elinize, emeğinize sağlık.
İffet (BERKTAŞ) Akşen.