Günden güne derinleşen dindarlık/kindarlık eksenindeki tartışmalar, nasıl yeni bir devlet kurulduğuna dair net, önemli ipuçları veriyor. Laik ve sahici demokrasilerde görülmesi olanaksız hallerle karşılaşıyoruz. Samimi fikrimizi söyleyemiyoruz, çünkü karşımızda büyük gürültü çıkaran kalabalık, ne desek ‘hah yakalandınız, siz demokrat değil, vesayetçi kafasınız’ diye başlıyor gevezeliğe.
12 Eylül’ü kişiliğinde tüm özellikleriyle barındıran AKP, bize yeni kurucu irade olduğunu ispatlıyor uygulamalarıyla. Özellikle yeni eğitim tasarısının ardından artık bu iradenin Ortadoğu’nun Uyumlu-İslam (Ilımlı İslam yeterince açıklayıcı değil. Ben uyumlu diyerek Neo-Liberal ekonomiye ve emperyalizme uygunluktan söz ediyorum) modeli olarak sunulması garantilendi.
SEMBOLLERLE 12 EYLÜL
Yeni kurucu iradenin en büyük özelliği sapla samanı karıştırmak ve gerçeği ortadan kaldırmak. Darbenin tek ve asıl muhatabı olan sosyalistlerle, esasen sürecin işbirlikçisi ülkücüleri eşlemekle koyuldular işe. ‘herkes mağdur, zarar gördü’ türü yalan söylemle darbenin şiddetine dair iç boşaltma harekatı başladı. Türkeş “Bizim fikirlerimiz iktidarda, biz hapisteyiz.” deyip durumu özetlemişti oysa. Tüm yandaş kanallar ve özellikle TRT öyle bir algı yaratıyor ki, sanki o günlerde ülkücü tetikçiler devlet değildi, işbirliği yapmıyordu ve orduyla kavgalıydı, birer özgürlük savaşçısıydı. Yalan! Bunu bile söyleyemiyorsunuz… TİP’li öğrencilere kurşun sıkan katiller de ‘hayırla’ anılıyor bu ekranlarda…
12 Eylül darbesinin savaş açtığı kitle; yükselen örgütlü toplumsal yapı, giderek solculaşan düşünsel ve akademik ortam ve antiemperyalist kimlikli Türkiye halklarıdır. Bunun öncüleri 12 Mart’ta katledilmişler, ancak ıslah olmayan sol hareket yoluna devam etmiştir. Sermaye sahipleri, ordu, ülkücüler, dinciler ve elbette NATO’cu olan herkes bu sol hareket ortadan kalkmalı, diye uzlaşmıştı. Derin devlet o gün işbaşındaydı, işbirlikçileri yukarda saydıklarımdır. Yükselen sosyalist yapıya karşı ordu; dindar bir nesil yaratma kararı vermiş ve bunu kendi eliyle yapmak istemiştir.
Devletine iman eden, yeterince kindar, mutlaka sol düşmanı tetikçiler ve gammazcılar görevdeydi. Ülkücüler bu sürecin mağduru değil, kullanıldıktan sonra kenara atılanıdır. NETEKİM işi biten çöp kovasına gitmiş ÖZAL bulunmuş, kurgulanmış, arazi temizlendikten sonra da iktidara getirilmiştir. AKP de bu dört eğilim saçmalığının en güçlü ve son örneğidir. Davaya müdahil olması da bir kara komedidir!
İDEOLOJİK SON HAMLE
Kuşkusuz 12 Eylül sürecinin bol sopa yiyeni Alevilerdir. İnançları gereği çoğulcu olmayı başaran, kadın-erkek eşitliğine uygun yaşayan, Pir Sultan’lardan gelen başkaldırı kültürüyle yetişmiş, demokrasiye uygun karakterli bir toplumsal kitleden söz ediyoruz. Cumhuriyet boyunca ne inançlarını özgürce öğrenmiş, yaşamış, ne de ibadethanelerine kavuşmuş bir grup. Doğal olarak bilimsel bilgiye yakınlıklarıyla, etik ölçütleriyle, laik-demokratik, eşitlikçi, örgütlü Türkiye için zemin sağlayan bir kitleden söz ediyoruz. Küresel aktörlerin ıslah etmesi kaçınılmaz bir grup…
12 Eylül; zorunlu din dersleriyle, akademik özerkliği alt üst eden YÖK’le, diyanetin baskıcı uygulamalarıyla ve Sivas örneğinde olduğu gibi doğrudan şiddet yöntemleriyle bu insanları sindirmeyi hedeflemiş ve başarmıştı. Hoş tüm cumhuriyet tarihi bu tekçi anlayışa hizmet etmiştir, o ayrı bir yazı konusu. Bu günlerde liberal masallarla oluşan iklim, esasen çok daha büyük bir hamleyle ortadadır. Dinciler, dindar Alevi hamlesini yapmış ve Sünnileşmiş, salt ibadete indirgenmiş bir inanç grubu yaratmak için kolları sıvamıştır. Amaç Sünni inanca koltuk değneği olacak Aleviler yaratmaktır. İlköğrenime Alevileri temsil etme yeteneği olmayan bir imam sokulmuş ve ders vermesi sağlanmıştır. (Caferilik, Alevilik, Nusayrilik nedir türü bir tartışma teolojiktir, yersizdir. Üstelik konumuz içinde de değildir.)
Amaç ortadadır. ‘Bakın biz ne kadar demokratız’ söylemine zemin hazırlamak ve ardından tüm okullara imam özgürlüğü getirmektir. Siz o giyside kaç Alevi gördünüz çevrenizde? Cümle içinde imam ‘Caferi, Alevi inancını anlattı’ demek müthiş bir halkla ilişkiler çalışmasıdır. Alevi çalıştaylarıyla başarılamayan sürecin, yepyeni bir adımıdır. Bu iktidarın Ökkeş Şendiller’i o toplantılara çağırdığını unutmayalım. Devlet Alevisi yaratmak Uyumlu-İslam ülküsünün önemli bir ayağıdır.
IRKÇI, KİNDAR ALEVİLER YARATMAK…
İzzettin Doğan gibi 12 Eylül alkışçısı Alevi önderlerinin nasıl parlatıldığı ve pazarlandığını biliyoruz. Türkçü/Irkçı Alevileri de tanıyoruz. İçlerinden nasıl kindarlar çıktığını ve sermaye sahibi olmak adına nasıl teslim olduklarını da! Hatta tabela derneklerini kuranların ne karşılığı bunu yaptıklarını da ve nasıl AKP vekili olduklarını da!
Bu inancı çekici kılan dindarlığı değil; insan sevgisinden, barıştan, çoğulculuktan, eşitlikten söz eden felsefesidir. Şekilci Alevilik içi boşaltılmış bir inançtır. Bu da en çok Alevilere zarar verir.
12 Eylül’ü kişiliğinde tüm özellikleriyle barındıran AKP, bize yeni kurucu irade olduğunu ispatlıyor uygulamalarıyla. Özellikle yeni eğitim tasarısının ardından artık bu iradenin Ortadoğu’nun Uyumlu-İslam (Ilımlı İslam yeterince açıklayıcı değil. Ben uyumlu diyerek Neo-Liberal ekonomiye ve emperyalizme uygunluktan söz ediyorum) modeli olarak sunulması garantilendi.
SEMBOLLERLE 12 EYLÜL
Yeni kurucu iradenin en büyük özelliği sapla samanı karıştırmak ve gerçeği ortadan kaldırmak. Darbenin tek ve asıl muhatabı olan sosyalistlerle, esasen sürecin işbirlikçisi ülkücüleri eşlemekle koyuldular işe. ‘herkes mağdur, zarar gördü’ türü yalan söylemle darbenin şiddetine dair iç boşaltma harekatı başladı. Türkeş “Bizim fikirlerimiz iktidarda, biz hapisteyiz.” deyip durumu özetlemişti oysa. Tüm yandaş kanallar ve özellikle TRT öyle bir algı yaratıyor ki, sanki o günlerde ülkücü tetikçiler devlet değildi, işbirliği yapmıyordu ve orduyla kavgalıydı, birer özgürlük savaşçısıydı. Yalan! Bunu bile söyleyemiyorsunuz… TİP’li öğrencilere kurşun sıkan katiller de ‘hayırla’ anılıyor bu ekranlarda…
12 Eylül darbesinin savaş açtığı kitle; yükselen örgütlü toplumsal yapı, giderek solculaşan düşünsel ve akademik ortam ve antiemperyalist kimlikli Türkiye halklarıdır. Bunun öncüleri 12 Mart’ta katledilmişler, ancak ıslah olmayan sol hareket yoluna devam etmiştir. Sermaye sahipleri, ordu, ülkücüler, dinciler ve elbette NATO’cu olan herkes bu sol hareket ortadan kalkmalı, diye uzlaşmıştı. Derin devlet o gün işbaşındaydı, işbirlikçileri yukarda saydıklarımdır. Yükselen sosyalist yapıya karşı ordu; dindar bir nesil yaratma kararı vermiş ve bunu kendi eliyle yapmak istemiştir.
Devletine iman eden, yeterince kindar, mutlaka sol düşmanı tetikçiler ve gammazcılar görevdeydi. Ülkücüler bu sürecin mağduru değil, kullanıldıktan sonra kenara atılanıdır. NETEKİM işi biten çöp kovasına gitmiş ÖZAL bulunmuş, kurgulanmış, arazi temizlendikten sonra da iktidara getirilmiştir. AKP de bu dört eğilim saçmalığının en güçlü ve son örneğidir. Davaya müdahil olması da bir kara komedidir!
İDEOLOJİK SON HAMLE
Kuşkusuz 12 Eylül sürecinin bol sopa yiyeni Alevilerdir. İnançları gereği çoğulcu olmayı başaran, kadın-erkek eşitliğine uygun yaşayan, Pir Sultan’lardan gelen başkaldırı kültürüyle yetişmiş, demokrasiye uygun karakterli bir toplumsal kitleden söz ediyoruz. Cumhuriyet boyunca ne inançlarını özgürce öğrenmiş, yaşamış, ne de ibadethanelerine kavuşmuş bir grup. Doğal olarak bilimsel bilgiye yakınlıklarıyla, etik ölçütleriyle, laik-demokratik, eşitlikçi, örgütlü Türkiye için zemin sağlayan bir kitleden söz ediyoruz. Küresel aktörlerin ıslah etmesi kaçınılmaz bir grup…
12 Eylül; zorunlu din dersleriyle, akademik özerkliği alt üst eden YÖK’le, diyanetin baskıcı uygulamalarıyla ve Sivas örneğinde olduğu gibi doğrudan şiddet yöntemleriyle bu insanları sindirmeyi hedeflemiş ve başarmıştı. Hoş tüm cumhuriyet tarihi bu tekçi anlayışa hizmet etmiştir, o ayrı bir yazı konusu. Bu günlerde liberal masallarla oluşan iklim, esasen çok daha büyük bir hamleyle ortadadır. Dinciler, dindar Alevi hamlesini yapmış ve Sünnileşmiş, salt ibadete indirgenmiş bir inanç grubu yaratmak için kolları sıvamıştır. Amaç Sünni inanca koltuk değneği olacak Aleviler yaratmaktır. İlköğrenime Alevileri temsil etme yeteneği olmayan bir imam sokulmuş ve ders vermesi sağlanmıştır. (Caferilik, Alevilik, Nusayrilik nedir türü bir tartışma teolojiktir, yersizdir. Üstelik konumuz içinde de değildir.)
Amaç ortadadır. ‘Bakın biz ne kadar demokratız’ söylemine zemin hazırlamak ve ardından tüm okullara imam özgürlüğü getirmektir. Siz o giyside kaç Alevi gördünüz çevrenizde? Cümle içinde imam ‘Caferi, Alevi inancını anlattı’ demek müthiş bir halkla ilişkiler çalışmasıdır. Alevi çalıştaylarıyla başarılamayan sürecin, yepyeni bir adımıdır. Bu iktidarın Ökkeş Şendiller’i o toplantılara çağırdığını unutmayalım. Devlet Alevisi yaratmak Uyumlu-İslam ülküsünün önemli bir ayağıdır.
IRKÇI, KİNDAR ALEVİLER YARATMAK…
İzzettin Doğan gibi 12 Eylül alkışçısı Alevi önderlerinin nasıl parlatıldığı ve pazarlandığını biliyoruz. Türkçü/Irkçı Alevileri de tanıyoruz. İçlerinden nasıl kindarlar çıktığını ve sermaye sahibi olmak adına nasıl teslim olduklarını da! Hatta tabela derneklerini kuranların ne karşılığı bunu yaptıklarını da ve nasıl AKP vekili olduklarını da!
Bu inancı çekici kılan dindarlığı değil; insan sevgisinden, barıştan, çoğulculuktan, eşitlikten söz eden felsefesidir. Şekilci Alevilik içi boşaltılmış bir inançtır. Bu da en çok Alevilere zarar verir.
ENVER AYSEVER
Birgün