Emekçi 1 Mayıs'a daha da ağırlaşmış sorunlarla girdi.
-İşçi ve memurların büyük bir bölümü “tam kapanmada” çalışmaya devam ediyor. Memurlar uzaktan ve dönüşümlü olarak, işçiler de fabrikalarda, kömür ocaklarında çalışmayı sürdürüyor.- Döviz kurundaki artış, yüksek enflasyon emekçinin ücretlerini eritti. İktidarın gerçekleşen yerine hedef enflasyona göre yaptığı ücret zamları enflasyonun altında kaldı.
- İşçilerin önemli bir bölümü hâlâ sigortasız kayıt dışı çalıştırılıyor. Kayıt dışı istihdam oranı yüzde 30’ların üzerinde.
- Halen 723 bin işçi ücretsiz izinde aylık 1500 TL olan “nakdi ücret desteği” ile geçinmeye çalışıyor. Bu işçilere verilen 1500 liralık ücret, 2 bin 767 lira olan açlık sınırının da 2 bin 825 lira olan asgari ücretin de çok altında. Nisan 2020’den 31 Mart’a kadar 2.5 milyon işçi ücretsiz izne çıkarıldı. İktidar, işten atma yasağı ile ücretsiz izinde 17 Mayıs’ta dolacak olan süreyi dün 30 Haziran’a kadar uzattı. Kısa çalışma ödeneğinde de süre bu tarihe kadar uzatılmıştı. Ancak kısa çalışma ödeneğinde 31 Ocak sonrasındaki başvurular kabul edilmediği için önümüzdeki günlerde ücretsiz izne çıkarılan işçi sayısı daha da artacak.
- Kısa çalışma ödeneği alan işçiler ile ücretsiz izne çıkarılan işçilerin sadece genel sağlık sigortası primleri yatırılıyor. Emeklilik primleri ise dondurulmuş durumda. İktidar bu işçilerin ödenmeyen emeklilik primlerinin ne olacağı konusunda hiçbir açıklama yapmadı. Büyük olasılıkla ilerleyen dönemde geriye dönük borçlanma çıkarılarak ödenmeyen primler yine işçiden alınacak.
- Yaklaşık 7 milyon asgari ücretli işçi var. Bekâr bir işçinin aldığı asgari ücret 2 bin 825 lira. Türk-İş’in araştırmasına göre, bekâr bir çalışanın yaşayabilmesi için yapması gereken aylık asgari harcama tutarı 3 bin 360 lira.
- İşten atma yasağına karşın istisnalar nedeniyle işçiler atılmaya devam ediyor. Kamuoyunda “Kod 29” olarak bilinen “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” ileri sürülerek işçiler işten atılıyor. Sendikaya üye olan işçiler bile bu kapsamda işten çıkarılabiliyor.
- İşçilerde sendikalaşma oranı çok düşük. Türkiye’de toplam 14.3 milyon işçiden sadece 2.1 milyonu sendikalı. 2.6 milyon memurun ise 1.7 milyonu sendikalı.
- Emekçilerin ücretleri üzerinde ağır vergi yükü bulunuyor. İşçi de memur da yıl başında aldıkları ücreti yılın ortasında bir üst vergi dilimine girdikleri için yılın sonunda alamıyor. Bekâr bir işçi için geçerli olan net asgari ücret dışında, çocuklu asgari ücretlilerden de vergi alınıyor. Sendikalar yıllardır sorunun çözülmesini istiyor, ancak iktidar adım atmıyor.
- Kamuda binlerce sözleşmeli, geçici personel bulunuyor. İktidar, kadrolu yerine sözleşmeli çalıştırmayı tercih ediyor. Geçici, mevsimlik işçilerin kadro talepleri yıllardır karşılanmıyor. Taşerondan kadroya geçirilen işçiler kadroya alınırken kapsam dışında bırakılan KİT’lerdeki yaklaşık 70 bin işçinin kadro talebi de yıllardır karşılanmıyor.
- Taşerondan kadroya alınan işçiler emeklilikleri geldiği anda resen emekli ediliyor. Ücretleri, daha önceden kadrolu olan işçilere göre oldukça düşük. Tayin hakları yok.
1 Mayıs bɑrış, demokrɑsi ve güvenli bir gelecek için mücɑdele günüdür.
İlk kez Avustralya'nın Melbourne kentindeki taş ve inşaat işçilerinin 1856 yılında günlük çalışma süresinin 8 saat olması için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar yürüyüşle başlattığı mücadele, 1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde günde 12 saat olan çalışma süresinin 8 saate düşürülmesi talebiyle başlattığı eylemle işçi sınıfı için küresel bir kimliğe dönüştü.
ABD'nin Chicago şehrinde yapılan gösterilere yarım milyondan fazla işçinin greve çıkarak katılmasının yanı sıra o dönemin toplumsal davranışlarını yıkarcasına Luizvil şehrinde siyah ve beyaz tenli işçilerin ortak hareket etmesiyle büyük bir gösteriye dönüşen eylem, 1 Mayıs'ın ardından da devam etti.
Devam eden işçi grevleri ve eylemler, 3 Mayıs'ta müdahaleye sahne oldu. Grev ve gösteriler sürerken McCormick fabrikasından greve katıldıkları için atılan işçiler, fabrika önünde eylem yaparken, paydos düdüğü çalınarak içerideki "grev kırıcı işçiler" dışarı çıkarıldı. Grev kırıcılarını protesto etmek için bir grup işçi fabrikaya yöneldiğinde, polisin açtığı ateş sonucu 4 işçi öldü, onlarcası yaralandı.
Bu saldırıyı protesto etmek için Luizvil'deki Haymarket Alanı'nda ertesi gün düzenlenen mitingde de kan döküldü. Tarihe "Haymarket Olayı" olarak geçen günde, miting dağılırken, kürsünün önüne nereden geldiği belli olmayan bir bomba atıldı. Hemen polisin önünde patlayan bomba nedeniyle 7 polis öldü, 69 polis ise yaralandı.
Bu olay üzerine yüzlerce işçi tutuklandı. Tutuklanan sendikacılardan Albert Parsons, August Spies, Samuel Fielden, Michael Schwab, Adolph Fischer, George Engel, Louis Lingg ve Oscar Neebe'nin yargılanmasına karar verildi ve yargılama sonunda 4 sendikacı idam cezasına çarptırılırken diğer 4 sendikacıya ise ağır hapis cezaları verildi.
1 Mayıs işçilerin mücadele ve dayanışma günü oluyor
ABD'deki bu olaylardan 3 yıl sonra 1889 yılında Fransa'da işçi örgütlerinin düzelediği 2. Enternasyonal Kongresi'nde, işçilerin dayanışmaları amacıyla yılda bir günün ortak bayram ilan edilmesi önerildi ve Amerikalı sendikacıların önerisi üzerine bu gün, 1886 yılının 1 Mayıs'ın da başlayan grev ve eylemlere atfen ''1 Mayıs'' olarak belirlendi.
Bu tarihten sonra 1 Mayıs, dünyanın birçok ülkesinde ''Emek Bayramı", "İşçi Bayramı" ve "1 Mayıs Bayramı'' gibi adlarla resmi tatil olarak kutlanıyor.
Türkiye'de 1 Mayıs
Türkiye'de ilk kez 1921 yılında kutlanan 1 Mayıs, Türkiye Sosyalist Fırkasının (TSF) çağrısı üzerine İstanbul işçileri mayısın birinci pazar günü tatil yaptı. TSF merkezindeki bayramlaşmadan sonra, partinin genel başkanı Hüseyin Hilmi Bey ve üç delege, sadrazamı ziyaret etti.
Ankara'da ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile dostluk ilişkileri çerçevesinde, 1 Mayıs 1922'de işçi bayramı kutlandı. Cumhuriyetin ilanından sonra, 27 Mayıs 1935 tarihli ''Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun'' ile 1 Mayıs tarihi ''Bahar Bayramı'' olarak kabul edildi ancak diğer genel tatil günlerinden farklı olarak bu gün için çalışanlara ücret ödenmemesi kararlaştırıldı. Bu durum, daha sonra çıkıralan kanunlarla 1951'de yarım günlük ücret ödenmesi, 1956 yılında ise tam gün ücret ödenmesi şeklinde değişti.
Türkiye'de işçilerin ilk kez 1 Mayıs kutlaması ise 1975 yılında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (DİSK) İstanbul Tepebaşı'ndaki bir düğün salonunda düzenlediği etkinlikle gerçekleşti.
Taksim ve 1 Mayıs
İlk 1 Mayıs mitinginin 1976 yılında Taksim Meydanı'nda yapıldığı Türkiye'de, 1977 yılında aynı meydanda düzenlenen ikinci miting ise 1 Mayıs'ı şiddetle birlikte özdeşleşmesine sahne oldu. Mitingde, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in konuşması sırasında açılan ateş sonrasında yaşanan olaylarda 36 kişi yaşamını yitirdi.
Yaşanan olaylar gerekçesiyle 12 Eylül askeri darbesinin ardından 1 Mayıs'ın bayram olmaktan çıkarıldığı ve kutlamalarının yasaklandığı Türkiye'de, darbenin ardından ilk yasal etkinlikler, "1 Mayıs" adı kullanılmadan 1985 yılından başlayarak büyükşehirlerde salon toplantıları şeklinde yapılmaya başlandı. DİSK'in Pendik Meydanı, Türk-İş'in de Abide-i Hürriyet Meydanı'nda düzenlediği mitingle 1993 yılında yeniden meydanlarda kutlanmaya başlanan 1 Mayıs, 1998 yılına gelindiğinde 12 Eylül sonrası yeniden yaygın şekilde kutlandı. O yıl darbe sonrası ilk kez Türk-İş, Hak-İş, DİSK ve KESK tarafından İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana, Çanakkale, Diyarbakır, Malatya, Gaziantep ve Samsun başta olmak üzere pek çok ilde ve ilçede 1 Mayıs kutlandı.
Askeri darbe sonrası yasaklı olarak kutlanan ve resmi tatil olmaktan çıkarılan 1 Mayıs, 30 yıla yakın aradan sonra 2009 yılında yapılan düzenlemeyle ''Emek ve Dayanışma Günü'' olarak resmi tatil ilan edildi.
Güncelleme Tarihi: 01 Mayıs 2021, 11:06