KIZILDERE HALEN KAN AKIYOR

Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürülmesinin üzerinden 40 yıl geçti

KIZILDERE HALEN KAN AKIYOR

Bir döneme adını kazıyan Mahir Çayan’ın öldürülüşünün 40. yılı. Kızıldere hâlâ kan akıyor ve kan ağlamaya devam ediyor. Onu yazmak, kısa hayatında yaşadıklarını, düşüncelerini paylaşmak, zekâsı ve öngörülerini onu tanımayan bugünkü gençliğe aktarabilmek çok zor. 30 Mart’ı gazete kupürlerinden okuyanlar ve radyo haberlerinden dinleyenler o günlerin acılarını bugün hâlâ içlerinde hissediyor. Bu katliamı unutturmaya çalışsalar da tıpkı Osmanlı zulmüne başkaldıran Pir Sultan gibi onlar da tarihin akışı içerisinde hep var olacak ve ezilen halkların devrimci mücadelesinde yaşamaya devam edeceklerdir. Öldürülüşlerinin 40. yılında, Mahir Çayan’ı anarken efsanevi kişiliğini, duygu ve düşüncelerini ve bıraktığı teorik mirası ve onu var eden koşulları bilmek gerekir.

Top koşturan Mahir

Kısaca hayatına değinecek olursak 1945 Samsun doğumlu Mahir, orta ve lise öğrenimini Haydarpaşa Lisesi’nde sürdürürken aynı zamanda Beşiktaş Spor Kulübü genç takımında futbol oynuyordu. Geçirdiği sakatlık sonucu dizinden ameliyat olan Çayan, bir daha top oynamamak üzere futbola veda etti ve o yıl takımı Türkiye şampiyonu oldu. Lise öğreniminden sonra kısa bir süre için İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam eden Mahir, ertesi yıl Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Özgürlükleri kısıtlayan, DP hükümetinin orduda görev yapan subaylar tarafından iktidardan uzaklaştırıldığı ve bugünkü anayasadan bile çok daha açık, geliştirici, insan odaklı bir anayasanın yapıldığı yıllardı (1961). Eskiye oranla, nispi demokratik ortamın sağladığı olanaklarla, kitap basmak, yabancı kaynaklardan çeviri yapmak suç olmaktan çıkarılıyordu. Gelişen bu özgürlük ortamında üniversite gençliği yeni fikirler öğrenirken yeni bilgilerle siyasal hayatın içinde kendilerini ifadelendirmeye çalıştılar. İleride Türk sosyalist hareketinin lokomotifi sayılacak TİP (1963) yeni kurulmuştu. Batı’dan esen sol rüzgâr, çığ gibi büyüyor, özgürlük düşüncesi de Türkiye öğrenci gençliğinin öznesi oluyordu. Bilinçlenme artıyor siyasal ve kültürel zenginlik çeşitleniyordu. Yeni ve aykırı söylemleriyle ilgi odağı olan TİP, süreci iyi yönetiyor, muhalif katmanlara ve aydınlara da kapılarını açıyordu.

Sol geleceği tasvir ediyor

Gençliğin önderi olacak Mahir Çayan işte böylesi bir süreçte TİP’e katıldı. Bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizm yolunda toplumsal bilincin yükselmesine çok ciddi katkılar veren gençlik, doğası gereği sınırlarını aşarak TİP’te sürdürdükleri siyasal çalışmalara ek olarak da öğrenci derneklerini kuruyorlardı. TMGT (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı) ve MTTB (Millli Türk Talebe Birliği) gibi derneklerin dışında ayrı iller ve okullarda sol fikirli öğrenciler tarafından kurulmuş derneklerde bir araya gelerek FKF’yi (Fikir Kulüpleri Federasyonu) oluşturdular. TİP üyesi ya da sempatizanı gençlerce kurulan FKF (1965), sol ve sosyalist düşüncelerin odağı oluyordu. Siyasal parti arenasında çalışma yapan TİP de ilk kez genel seçimlere katılacak (1965) 15 milletvekili ile TBMM’de yeni bir ses ve yeni bir renk olacaktı. Toplumsal gelişmelere duyarsız kalamayan işçi sınıfı içerisinde sınıf sendikacılığına inanan ve sendikal çalışmalarını da Türk-İş bünyesinde sürdürmekte zorlanan bazı sendikalar da Türk-İş’ten ayrılarak (1967) DİSK’i kurdular. Sivil toplum, hayatın zorunlu kıldığı her alanda örgütleniyordu. DP’nin devamı olduğunu söyleyen Süleyman Demirel yönetimindeki AP iktidarı toplumsal muhalefeti ezmek ve sindirmek amacıyla gerginliği körükleyerek saldırılarını arttırdı. Tarihi süreç ilerliyor, sol kendini sorguluyor, güncel hayatı ve geleceği yeniden tasvir ediyordu. 68’li yıllara gelindiğinde FKF’de farklılıklar görülmeye başlandı. Gelenekçiler ile devrimciler; parlamentarizme inananlar ile devrime inananlar tartışmasından bir grup tasfiye edilerek federasyon kendi içinde doğal önderini çıkararak dinamik bir yapıya kavuşacaktı. Böylece Dev-Genç’ in temelleri atılıyor, FKF, 1969’da Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu’na (Dev-Genç) dönüşüyordu. Karizmatik kişiliği ile Deniz Gezmiş, entelektüel ve politik öngörüleriyle Mahir Çayan Dev-Genç’in rotasını çiziyor, mücadele ivmesini daha da yukarılara taşıyordu.

İşçi, öğretmen, köylü

Akademik, demokratik, özerk üniversite mücadelesinde Dev-Genç artık tartışılmaz önderdi. Etkinliğini her gün daha fazla arttırıyor, öğrenciler arasında hayranlık ve sempati uyandırıyordu. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de daha önce mayalanmaya başlamış, yeni oluşumlar filizleniyor ve geçmişle ilgili önemli kopuşların yaşandığı bir döneme giriliyordu. Her alanda yaşanılan toplumsal muhalefet; boykotlar, işgaller, 6. Filo’ya karşı Dolmabahçe ve İzmir direnişleri, NATO’ya ve nükleer savaşlara karşı yapılan etkinlikler ve 15-16 Haziran işçi yürüyüşleri ve grevler, Türk sosyalist hareketine damgasını vuracak bir süreci de başlatıyordu. Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar çok insan, genç, işçi, öğretmen ve memur, köylü, kentli birlikte yürüyor, kararlar alıyor, uyguluyor ve gerektiğinde ölüyordu. “Üretici Mitingleri”, “Doğu Mitingleri” işte bu 68 demekti. Nâzım’ın “Körler onu görmese de yıldızlar vardır” dizelerinde dediği gibi o kuşak, adeta yıldızlar gibiydi. Sosyalist hareketlerde teorik-politik bilinç, asla durağan değildir. İdeolojik tartışmaların korkusuzca yürütülmesi de gereklidir. Bu da o akımlara düşünsel bir zenginlik katar. Değişik platformlarda gerçekleştirirler. İşte o dönem yayın hayatında yer alan, Yön, Türk Solu ve Ant gibi dergiler ideolojik-politik görüşlerin sunum ve tartışılmasında, sosyalist harekete ciddi portföyler oluşturdular.

Cumhuriyet

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.

SIRADAKİ HABER

banner40

banner45

banner57

banner39

banner44

banner56