2004’te kurulan Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin tüzüğünün 2. ve 4. maddelerinde derneğin amacı “Alevi inanç ve ibadet merkezi olan cemevlerini yapmak ve yaptırmak” olarak ifade edildi. İçişleri Bakanlığı’nın Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan “Cemevleri ibadethane değildir” görüşü alması üzerine Ankara Valiliği; dernekten tüzüğünde “cemevlerini ibadethane olarak değerlendiren 2 ve 4. maddelerin çıkartılmasını” istedi. Dernek yöneticileriyse bu talebi reddetti. Valilik, bunun üzerine derneğin kapatılması için Ankara Başsavcılığı’na başvurdu. Başsavcılık da dernek hakkında dava açtı. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen dava sonunda yargıç Yaşar Eren, derneğin kapatılması istemini reddetti. Gerekçeli kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” başlıklı 9. maddesine vurgu yapan yargıç Eren, “Aleviler, ibadet edecekleri merkezler konusunda cemevleri olarak isimlendirilen yerleri tercih etmişler ve cemevleri yüzyıllardır Alevilerin ibadet yeri olarak toplumca bilinmiş ve kabul görmüştür. Derneğin tüzüğünde yazılı bulunan ‘Cemevi ibadethanedir’ hükmü, anayasanın 2. maddesine aykırılık taşımadığı gibi kanunlarla da yasaklanmamıştır” dedi.
Savcı temyiz etti
Bu görüşe karşı çıkan davanın savcısı, kararı temyiz etti. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, “cami ve mescit” dışında bir yerin “ibadethane” olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle bozdu. Tekke ve Zaviyeler Yasası’na atıf yapılan kararda, 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Yasa ve düzenlemeler karşısında cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı savunuldu. Mahkeme kararında direnirse dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun gündemine gelecek ve cemevleri konusunda son sözü kurul söyleyecek.
Davanın avukatlarından Kâzım Genç, tepki gösterdiği kararı “Sünni bakış açısı” olarak nitelendirdi. Genç, “İnanç sahibi, istediği şeye inanabilir ve ibadet yerinin neresi olduğuna ancak kendisi karar verir” dedi.