ARGUVAN HABER
2016-06-10 21:51:50

ARGUVAN DA, GEÇMİŞTE YAŞANMIŞ OLAN TOPLUMSAL DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA!

HÜSEYİN YALÇIN

10 Haziran 2016, 21:51

Makalenin başlığında, "Geçmişte yaşanmış olan"vurgusunu şunun için yaptım:Maalesef günümüzde her toplumda olduğu gibi Arguvan da da toplumsal dayanışma ve yardımlaşma istenilen ölçekte, düzeyde değil!!! Özellikle sanayileşme, kentleşme, egemen ekonomik sistem olan kapitalizm ve kapitalist üretim ilişkileri, bunun oluşturduğu toplumsal kültür, insanları kendine yabancılaştırdığı gibi bunun sonucu olarak da, bireylerde egoist, çıkarcı eğilim ve davranışları artırdı hat safhaya ulaştı. Artık, çoğu güzel toplumsal değerler bir özlem, bir nostaljik anı olarak kaldı (!) Ulaşım,iletişim, üretim teknolojileri köy-kent farkını büyük ölçüde ortadan kaldırarak, kırsaldaki köylerde dahi metropol kentlerin toplumsal kültürü ve insan ilişkileri yaşanır oldu! Buna bağlı olarak belli toplumsal değerler zayıfladı yada ortadan kalktı (!)
Olaylara duygulardan arınık yani nesnel bakacak olursak, toplumsal değerlerin kaybolmasına neden olan bir çok etken içinde şu insan davranışlarınıda örnek verebiliriz:insan, insandan ve toplumdan; hemşehri, hemşehriden kopma noktasına geldi! Örneğin, benim gibi çoğu insan şunu gözlemlemiştir:gurbet ellerden büyük bir özlem duygusu ile memlekete gidiyorsun, insan ilişkilerinde hep hayal kırıklığı yaşıyorsun! Bazen, bir selam vermekten, hal-hatır sormaktan imtina eden tuhaf tiplerle, insanlarla karşılaşıyorsun. O eski insan sıcaklığını ve samimiyeti bulamıyorsun. Adamın sesinde ve sözlerinde bile samimiyet yok. Mevkii, makam, statü, para, maddiyat, etiket belirleyici ve geçer akçe ye dönüşerek, kapitalist insan tipi ile ilişkiler yozlaşmış, çıkarcılık tek ilkeye (!) dönüşmüş! 

Geçmiş yıllarda Arguvan da yaşanmış olan toplumsal dayanışma ve yardımlaşma örneklerini, yapay/suni araştırma tarzında değil, bir Arguvanlı ve bir Sosyolog olarak bizzat yaşadığım ve gözlemlediğim somut örneklere dayanarak açıklayacağım! Buna araştırma tabiri ile"birinci ağızdan aktarım"diyebiliriz. Tabi ki burada çok kapsamlı olarak yüzlerce örnek vermek mümkündür ama bu bir makale boyutunu aşar. Sadece belirgin olan, ön plana çıkan örnekler vermekle yetineceğiz. 

Toplumsal dayanışma ve yardımlaşma nın en üst boyutunu İMECE oluşturur. Sosyoloji ye/Toplum bilim e göre imece şöyle açıklanır:"Daha çok kırsal topluluklarda, ailelerin kimi üretim etkinlikleriyle, topluluğun kimi hizmetlerinin, köydeki bütün ailelerin yada ailelerin çoğunun karşılıklı yardımlaşması yoluyla yapılmasıdır. İmece usulü dayanışma bir zorunluluktan kaynaklandığı gibi bir gönüllülük esasına da dayanır".

Arguvan da,dayanışma ve yardımlaşma da, "kadınlar arası dayanışma" belirleyici olup, ön plana çıkmaktadır! Arguvan da, üretimin her aşamasında ve toplumsal yaşamın her boyutunda kadın vardır . Bu Arguvan ın alevilik inancından ve sol siyasal kültüründen kaynaklanmaktadır! Hani bir söylem var ya:"kadın eli değmiş olan her şey güzeldir"diye. Bence de, aynen öyle! 

Dayanışma - yardımlaşma örneklerine geçmeden önce, önemli bir konunun altını çizelim. Şayet bizler, geçmiş zamanlarda Arguvan da yaşanmış olan dayanışma - yardımlaşma örneklerini Arguvanlı genç nesillere aktarırsak, onlar, Arguvan ın geçmişini, güzel toplumsal değerlerini, dayanışma - yardımlaşma davranışı sergilemiş olan, analarını, babalarını, ebelerini, dedelerini saygıyla ve minnetle yad edecekleri gibi, o güzel değerleri bugüne aktarmak gibi özlem, düşünce ve davranış göstereceklerine inanıyorum! Çünkü,artık kapitalist insan ilişkileri ve buna bağlı olarak ta toplum yozlaşmakta ve bu durum ise, düşünen, üreten, idealist ve devrimci bir kısım genç kitlede, doğallığa yani öze dönüş gibi bir heves, bir eğilim oluşturmaktadır. 

ARGUVAN DA DAYANIŞMA-
YARDIMLAŞMA ÖRNEKLERİ:

Arguvan da genellikle ekşili ve yufka türü ekmek yapılır. Şayet yufka yapılacak sa, komşu kadınlar, el birliği içinde yufka yapar. Kimi, hamuru yoğurur, kimi yufka açar, kimi de sacın üstündeki yufkayı dönderir/aktarır. Demekki yufka yapmada, en az üç-dört kadının emeği vardır. Aynı şekilde, sacüstü yada kömbe de böyle yardımlaşma ile yapılır. 
İçli köfte yada sarma, dolma, erişte (ev makarnası) yapılırkende, kadın dayanışmasını görmekteyiz. 

Birinin, ekini sararmış ve orak-tırpan zamanı gelmiş se, evde de ekin biçmeye yeterli sayıda insan/işgücü yoksa, komşular yada mahalleden birileri yardıma giderek ekin biçilirdi! Hatta, hep beraber hamaza/hamazey çekilirdi. Bu kavramı şimdiki gençler bilmeyebilir! 
Hamaza yada hamazey:"Bir işin, özellikle ekin biçme (hon) tamamen bittiğinde, bundan duyulan sevinç ve mutluluğu kutlamak amacıyla, hep beraber türküler söyleyip, halaylar çekme şeklinde tarlada oluşan, küçük bir şenliktir".

Birinin, tarlada biçilmiş ekini yani arpa yada buğday/buğda kalmışsa ve evde çocuk yada genç yoksa şayet, komşulardan bir çocuk yada genç karakaçan/merkep/eşek ile şahra taşıyarak biçilmiş ekini harman yerine götürürdü. 
Birinin,harmanda yığılı olan arpa-buğday sapı Patoza verilecek se komşular el birliği içinde bu işi hallederdi. 

Birisi, fidan dikecek yada sebze tohumu ekecekse, özellikle bu işten anlayan komşular ona yardım ederdi. 

Genellikle, ilkbahar sonu, yazın başı gibi, malın-davarın dışkısı (mayıs) tan tezek yapmak için özellikle komşu kadınlar arasında bir yardımlaşma olurdu! Genellikle bir erkek mayısı karar, bir kısım kadınlar karılmış mayısı laplipleyerek yere serilmiş saman üzerine serer. Bir kaç gün sonra laplikler belli aralıklarla çevrilerek, güneşte kuruması sağlanır ve sonra toplanıp taşınırdı.Tezek daha çok ısınmak amacıyla sobada kullanıldığı gibi, ocakta yemek yapmak içinde kullanılırdı. Hele hele kömbe tezek ateşinde yapılmış ve tezeğinde kokusu kömbe ye sinmişse tadına doyum olmazdı! Belki şu an birileriniz bunu okurken beni yadırgadınız ama tavsiye ederim. Deneyin, bana hak vereceksiniz. Gerçi ben hak falan istemiyorum. Yeterki sizler doğal/organik beslenin. 

Birinin bağında-bahçesinde, bostanında meyve, sebze ilk çıktığında yani Turfanda (buna Arguvan da tüğranda denilir) muhakkak ki, az yada çok miktarda çevresinde bulunan komşularına ikram ederek dağıtırdı, onlarda tatsın diye. 

Birinin dutumu silkelenecek, cevizi yada bademimi çarpılacak yada elma, üzümmü toplanacak...komşular yardım ederdi. 

Biri, sıradışı yada yapımı zahmetli olan bir yemek/yiyecek yapmışsa, komşusununda o yemeği tatması için bir tabakla komşusuna götürürdü. Komşusu ise o tabağı bekletir ve içine muhakkak bir şeyler koyarak götürürdü! Böylece, tabak, bir kaç komşu arasında adeta mekik dokuyarak güzel bir değere ve güzel komşuluk ilişkisine somut göstergeye dönüştürdü. 

Ansızın,evde yağ mı, tuz mu, Salça mı bitti? Hiç çekinmeden hemen yakın bir komşu dan tabakla hatta kaşıkla istenir ve getirilirdi. Kendiside ihtiyaç duyduğunda aynısını yapardı. Böylece, yokluk ve yoksulluk komşular arasında mahkum edilir, yardımlaşma zafer kazanırdı. 

Birinin evine dışarıdan kalabalık misafirler geldiğinde şayet ev sahibinin yeri dar yada yatak, yorgan, döşek yetersiz ise, hemen yakın komşular devreye girerek döşek - yorgan getirirler yada bir kaç misafiri kendi evlerine götürürlerdi. 

Bir eve dışarıdan gurbetçi gelmişse, komşular toplanır, saatlerce hoş sohbet edilir, nostaljik tarzda gelmiş-geçmiş yad edilerek gurbetçi hoş tutulurdu. Yakın komşular, kendi aralarında anlaşarak ve ev sahibine haber vererek, gurbetçiyi sabah kahvaltısına yada akşam yemeğine davet ederlerdi. 

Arguvan da, eskiden hem merkezde hem de bütün köylerde yaygın olarak yapılan, isterseniz buna çerez diyelim Tarhana ydı. Tarhananın yapılmasında, serilmesinde, kurutulması ve toplanıp kaldırılmasında komşu kadınlar kendi aralarında yardımlaşırdı. Öyle az uz değil, çuvallar dolusu tarhana yapılırdı. 

Arguvan da, özellikle sonbahar yani güz aylarında Eymir, karahöyük ve Maman a değirmene gidilirdi.Arguvan merkezde de değirmen vardı ama çok kalabalık olduğundan sıra geç gelirdi.Hatta değirmen bizim evin arkasındaydı ve motorun etkisiyle bacanın üstünde bulunan metal koruyucudan çıkan o pat-pat sesi hala kulaklarımda çınlıyor.Hele o buğday çuvallarının/yüklerin üzerinde çocukken oynadığımız oyunları ve değirmende yediğimiz o pıtpıt ın tadını unutmak ne mümkün! Her yer insan ve samimiyet kokardı!!! 
Un, bulgur, düğürcek, yarma yaptırmak için bir kaç komşu birbirine yardımcı olmak için, değirmene beraber giderlerdi. 
Ek bilgi vereyim isterseniz. Arguvan da, yaklaşık 1 yıl yenilebilecek düzeydeki un, bulgur, düğürcek, yarma, tarhana, erişte, nohut, mercimek gibi gıda maddelerine aşlık denilir. Aş yani yemek anlamında bir kelime. Aşlık ise kiler odasına Arguvanca ise Bucakdamı na istiflenir. 

Bir insan yaşlı ve hele de kimi kimsesi yoksa, yalnız yaşıyorsa (Arguvancası, yaloğuz damın deliğinde kalmışsa) onun komşuları her işini görürdü. Kışın sobasını yakarlar, damın karını kürürler, dam akmasın diye dama Loğ çekerler, yemeğini götürürlerdi. Böylece, o yaşlı ve kimsesiz insanın mağduruyeti ortadan kalkardı!!!Arguvanca söylemiyle "zarın killik" çekmezdi(!)

Arguvan da, ister evlilik isterse sünnet düğünü olsun, düğünün koordinasyonunu düğün sahibi, kirve, akraba ve komşular sağlardı.Davetlilere yemek vermek için büyük Kazanlar da (cıngıllı) etli pilav (etlaş) yapılırdı. Yemeği daha çok bu işlerden anlayan kadınlar yapardı ve tabiki erkeklerde yardımcı olurdu. Yemek yapan aşçıya Arguvanca Keyvenci denilir. 
Dışarıdan gelen davetliler, o gece kalacak sa şayet, komşular birer - ikişer evlerine götürür, misafir ederlerdi. Kısacası, el birliği, yardımlaşma içinde düğün törenleri sonuçlanır dı! 

Arguvan da,bir insan vefat ettiğinde (Arguvan da buna alevi inancının gereği olan söylemle," hakka yürümek"denir. )hemen komşular toplanır, yas evine/yas yerine giderek, el birliği içinde Cenazenin yıkanıp, mezarın kazılıp/eşilip defnedilmesinden sonra 7 gün yoğun bir şekilde yas evine gidilip gelinirdi. Yakın akraba ve komşular yemek verirdi. Günün koşullarına bağlı olarak 7 gün 3 güne indirildi. Ölünün, kırkı ve yıl dönümünde yemek verilerek, ölen insan yad edilmektedir. 

Nasıl ki, düğün töreninde sevinçler paylaşılıyorsa, cenazede ise acılar paylaşılmak suretiyle, ölen insanın yakınları teskin ediliyor, moral-manevi güç verilerek, bir nebze de olsa acıları azaltılmaya çalışılıyor(!) Gerçi, bu durum yalnız Arguvan a özgü değil! 
Hatta, bununla ilgili olarak Arguvan da çok yaygın bir söylem var:"Düğüne giden oynar; ölüye giden ağlar " diye

2003 yılından beri yapılmakta olan "Uluslararası Arguvan Türkü Festivali"nde kültürün ortak paylaşımı, toplumsal birlik ve dayanışma açısından somut bir örnek oluşturmaktadır!!!

Gurbetteki Arguvanlılar ise artık vakıf ve köy dernekleri bünyesinde hem Arguvan kültürünün yaşatılması, genç kuşaklara aktarılması hem de toplumsal dayanışma ve yardımlaşma açısından bir misyon ve işlev sağlamıştır! Zaten vakıf ve özellikle derneklerin kuruluş amacıda budur ve bu olması gerekir!!! Yani, toplumsal birlikteliği, dayanışmayı ve yardımlaşmayı kurumsal bazda sağlamak (!)

Şu,sosyolojik bir realite ki, dar lokal çevrede oluşan aşırı hemşehrilik ilişkileri süreç içinde, dış topluma kapanma; genel toplumsal sorunlara, ülke gündemine duyarsızlık"kendi kendine yetme"anlayış ve zihniyeti ile şovenist düşünce, davranış,tutum ve yaklaşımlar ortaya çıkarabilmektedir! Yada zaman içinde ilişkilerde bir yozlaşma görülebilmektedir. Vakıf yada dernek mensuplarının dinamizmini kaybederek, statükocu ve pasifist bir konuma düşmemek için lokal çevreden daha geniş toplum kesimlerine, yeni grup ve insanlara açılmaları bir zorunluluktur! Yani dinamizm ile kapsayıcı, kuşatıcı bir atılım ve sürekliliğin devamı için açılım politikalarını oluşturup, pratik yaşama aktarmak düşünce ve içtenliği! 
Benden söylemesi, sonra demedi, demeyin! 

Geçmişte yaşanmış olan toplumsal dayanışma ve yardımlaşma örneklerini, günün koşullarına uyarlayarak bugüne aktarmak ve birlikteliği - kaynaşmayı sağlamak," birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" şiarını pratik yaşama aktarıp, güç birliği ile aydınlık yarınlara ulaşmak düşünce ve ideali ile....

Umut ta kalın, dirençli olun. 



Hüseyin Yalçın (Sosyolog)


-----------------------------------------------------------------------
NOT:Bu makalem, haziran 2016 da Malatya
Son Nokta Gazetesindeki köşe yazımda
yayınlandı.

Yorumlar (2)

Hayriye DİNÇER 9 Yıl Önce

bi̇r an köyüme gi̇tti̇m çocukluğumu yaşadim gülümseyerek ne kadar güzel günlerdi̇ demeden edemeyeceği̇m i̇yi̇ki̇ köyde yaşamiş büyümüşüz yüregi̇ni̇ze sağlik saygilarimla

Hüseyin Yalçın 9 Yıl Önce

teşekkür ederi hayriye hanım. amacımız, geçmiş değerlerimizi tekrar bugünlere aktarıp, o güzellikleri yaşatmak olmalı

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.