ARGUVAN HABER
2017-03-19 16:03:17

BU KALABALIĞA-ŞENLİĞE KONAK MI DAYANIR (ARGUVAN'DAN BİR ANI)

HÜSEYİN YALÇIN

19 Mart 2017, 16:03

Doğup büyüdüğüm, çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın geçtiği, haliyle sayısız yaşanmışlıklar ve anılarımızın harmanlandığı ,hâlâ hayallerimizde hatta rüyalarımızda yer edinen, Arguvan'daki en güzel dayanışma - yardımlaşma ve komşuluk ilişkilerimizin olduğu,maalesef 1988 yılında heyelan nedeniyle boşaltmak zorunda kaldığımız eski mahallemizi daha önceki bir makale'mde anlatmıştım. 

Eski mahallemizdeki bir yaşanmışlığı, anımı, hafızamı, bilgilerimi yoklamak ve duyduklarımı hatırlamak suretiyle sizlere aktarmak istiyorum. Anlatacağım olay, 1980'li yılların başında olduğu ve aradan da yaklaşık kırk yıl geçtiği için, yaşanan olay ile olayın aktarımı,anlatımı arasında sizlerde bilirsiniz ki, birebir örtüşme olmayabilir.Ama şunu bilin ki,anlatacağım bu olay kesinlikle bir mizansen,bir kurgu değil, yaşanmış somut bir olaydır.Olayın kahramanları olan Ali Rıza amca ve Ali Çelik amca aramızdan yıllar once ayrıldıkları için,her ikisini de saygı ile anıyorum! 

Izlemiştirsiniz,bilirsiniz! Hani, "Vizontele" adlı bir sinema filmi var. Anlatacağım olay da, tam bir Vizontelelik olay. Hatta, iddia ediyorum ki, anlatacağım olay, güçlü bir kurgu ile senaryolaştırılsa, birkaç Vizontele serisi oluşur!!!

Ülkemizin, içinden geçtiği bu gergin ve sıkıntılı süreçte, sizlerde bir gülümseme, bir gülme hatta bir kahkaha oluşturabilirsem ne alâ bana...


Anlatacağım olayın geçtiği dönem, yalnız bizim mahalle açısından değil, Arguvan ın geneli için şunu söyleyebiliriz ki, maddi anlamda yokluk - yoksulluk çeken insanlardır ama insani değerler açısından ise dünyanın en zengin insanlarıydık diyebilirim. Hele hele bugünkü insan ilişkileri ve "değerler" açısından o günkü insanları,toplumu karşılaştırmak bile, o eski günlere,yaşanmışlıklara haksızlık olur düşüncesindeyim! 

Eskiden,yardımlaşma, dayanışma, sevinci-acıyı paylaşma,darda kalana el uzatma,garibanı kollama, mazlumu savunma gibi hasletlerimiz ve "Haklıya, haklı; haksıza, haksız" demek gibi dobralığımız, mertliğimiz vardı toplum olarak..."Bir elin nesi var, iki elin sesi var" söyleminde olduğu gibi, insanlar arasında birlik ve beraberlik, dayanışma vardı....
Kapitalist ekonomik sistem ve bunun sonucu olarak oluşan çıkarcı, egoist insan ilişkileri, birçok toplumsal ve insani değerlerin içini boşaltarak yozlaştırdı hatta çürüttü, yok etti!!!

O dönem mahallemizde, evlerin hepsi istisnasız olarak toprak yani kerpiç dam'lardan oluşuyordu. Mahallemizde, birkaç tane de "konak" olarak adlandırılan iki katlı kerpiç evler vardı. Bunlardan biri de, Ali Rıza amcaların konağı'ydı. Konağın alt kısmı, samanlık ve ahır olarak, üst kat ise oturmak için kullanılırdı. Konağın, boydan boya uzun bir balkonu da vardı. 

Değil köylere, Arguvan ilçe merkezine bile Keban barajı(elektrik üretim ve sulama amaçlı) yakın olmasına rağmen elektrik,yanılmıyorsam1979 yılında geldi. Yaygın olarak kullanımı ise üç -beş yıllık zaman aldı. 

Evlere, yeni yeni elektrik bağlanıyor ve birkaç evde elektrik vardı. Televizyon ise Ali Rıza amcaların dışında hemen hemen hiçbir evde yoktu! Televizyon dediğimiz de, siyah -beyaz yayın yapan ve tek kanal olan TRT1. Şimdi olduğu gibi yirmidört saat yayın falan yok! Sabah belli bir saatte İstiklal Marşı ile yayın başlar ve gece belli bir saatte yine İstiklal Marşı ile yayın sona erer, kapanırdı. Hatırladığım kadarıyla,Salı ve Cumartesi günleri yani haftada iki gün Türk filmi ve yine Cumartesi günü akşam saatlerinde başlayan müzik -eğlence programları yayınlanırdı. 

Ben o zamanlar ortaokul öğrencisiydim ve bizim evde bırakın televizyonu,henüz elektrik bile bağlanmamıştı. Neyse!
Yine bir Cumartesi günü, konu -komşu televizyon izlemek için Ali Rıza amcaların konağı'nda toplandık. Oda, tıklım tıklım insan dolu.Hani denilir ya "iğne atsan yere düşmez" misali kalabalık. Davullu -zurnalı, şarkılı -türkülü müzik -eğlence programı başladı. Millet pür -dikkat televizyon izliyor. 

O esnada Ali Çelik geldi,içeri girdi,garip garip televizyona,sonra çevreye baktı ve yer verdiler bir köşeye oturdu. Bir televizyonda davul -zurna eşliğinde oynayanlara bakıyor, bir kalabalığa bakarak "Allah Allah" diyerek şaşkınlığını dile getiriyor.Bu esnada Ali Çelik, Ali Rıza amcaya dönerek: 
"Ola Ali İriza, sen neydiğsiğ?Bu galabalığa, bu şenliğe gonahğ -monahğ dayanmaz, vallaha yıhılır! Benden söylemesi, emme genede sen bilirsiğ" dedi. Ali Çelik, hayatında ilk defa televizyon izlediği ve birazda saf bir insan olduğu için, Ali Rıza amca, onun sözlerini pek dikkate almayarak gülümsedi ve "Ola Ali Çelik, televizyonda gördüğün insanlar, gerçek olarak burada yohlar. Bu bir proğram" dedi. Dedi ama Ali Çelik, bu söz üzerine ikna olmamış olacakki "Amannn, neyderseğiz ediğ, benden söylemesi, valla bu galabalığa, bu şenliğe ne gonahğ dayanır, ne bişey"...

Televizyon programı bittikten sonra konu -komşu evlerine gittiler. Tesadüfe bakınki, o gece şiddetli bir yağmurun yağmasıyla beraber, Konağın balkonu uç kısmından biraz çöker. 

Ali Rıza amca,çok çalışkan bir insan olduğu gibi, aynı zamanda çok erken saatlerde kalkan bir insandır. Her zaman olduğu gibi, o günde,malı -davarı yemlemek, su vermek için erkenden kalkar. Birde ne görsün!Balkon, uç kısmından biraz çökmüş. Ali Rıza amca, görmüş, geçirmiş olgun bir insandır ama aynı zamanda asabi biridir. Çok sinirlendiğinde küfür de eder yani. Balkonu öyle görünce biraz üzülür ve kendi kendisine söylenir hatta yağmış olan yağmura bile verip veriştirir haliyle. 
Epey zaman geçtikten sonra, Ali Rıza amca ve ailesi kahvaltı yapmaya tam başlamışken, çoğu zaman olduğu gibi Ali Çelik çıkıp gelir. Ali Çelik'i, sofraya,kahvaltıya buyur ederler. Ali Çelik, Ali Rıza amcanın üzgün olduğunu fark eder ve:

"Noğoldu ola Ali İriza neyiğ var?" der. 

Ali Rıza amca: Nebleem yahu, sabahğ erkenden galhdımki ne görem. Balkonuğ uç gısmı çökmüş, ona moralım bozuldu. 

Ali Çelik: Geçmiş olsuğ,canığ sağolsuğ! Emme ben sağa demişdim, ola Ali İriza, sen beni diğnemediğ. Bi yandan göstereceğiğ(televizyon)içi bi yandan da oda'nığ içi galabalıhdı. Gonahğ neyetsiğ, balgon neyetsiğ bu galabalığa, bu şenliğe. Helbetde çöker. Beni diğneseydiğ bunlar olmazdı!

Bu sözler üzerine zaten morali bozuk ve sinirli olan Ali Rıza amca:

Ola Ali Çelik, sen akgıllımısığ, delimisiğ. Ne galabalığı, ne şenliği. Gece vahdı yağmır çohğ yağmış, onuğ üçün balgonuğ bi gısmı çökmüş. Hepisi bu anlaacağığ.

Ali Çelik: Vallaha Ali İriza, bağa ne derseğ de, delimi deyisiğ, akgıllımı deyisiğ, emme ben biliyim ki, o balgon, hemi göstereceğiğ(televizyon) hemide oda'nığ galabalığına , şenliğine dayanamadı çökdü. Vallaha sen ne derseğ de...

O güzel insanları saygıyla anıyorum ve o eski mahallemizi, komşularımızı, o güzel insan ilişkilerini her zaman özlemle arıyorum. Anam derki: "Oğlum, ben hâlâ bugün olmuş, rüyalarımı bile hep eski mahallemizde görüyorum".
Yine, nostaljik duygularım depreşti!


Umut ta kalın, dirençli olun. 


Hüseyin Yalçın ( Sosyolog ) 


NOT : Bu makalem, Mart 2017'de Malatya Son Nokta gazetesinde köşe yazımda yayınlandı. 
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.