DÜNYADAN BİR MEHMET AĞABEY GEÇTİ (Ölüm Ölüm Hezen Ölüm/Evden Eve Gezen Ölüm)
Hüseyin ŞAHİN Uzm. Antropolog/Etnoarkeolog
Onu ne zaman, nerede tanıdım, tanıştım anımsamıyorum. Sanki yıllar öncesine uzanan bir tanışıklıktı bizim dostluğumuz-muhabbetimiz.
Adına Bekoğ’un Memet, derlerdi. Arguvanlıydı, hem de tam bir Arguvan sevdalısı… İnsanın da hası…Babası Ali Emmi erken terki diyar eylemişti dünyadan , 60 yaşlarının başında. Anası Sabır Bibi, eşinin hakka yürümesinin ardından çocuklarına hem analık hem babalık yaptı. Mehmet Ağabey ailenin en büyük çocuğuydu. Kardeşlerine kol-kanat gerdi, okumaya yönlendirdi… Onlar da okudular. Basri öğretmen olmuştu. Merdan ise İstanbul’daydı; Arguvan Köyleri Eğitim ve Kültür Vakfının başkanlığını yapmış, Arguvan’ın kültürünün geniş kitlelere ulaşmasında büyük emekleri geçmişti. Bu, Memet Ağabeyi çok sevindirirdi. Ona göre Arguvanlı olmak, sadece Arguvan doğumlu olmak değildi, Arguvanlı olmak kültürü tanıtmak, insanları rengine, inancına, düşüncesine bakmaksızın sevmek, türkülerle hemhal olmak ve katkılarda bulunmaktı.
Çok duygusaldı. Herkesin sevinciyle sevinir, herkesin hüznüyle daha da hüzünlenirdi. Sevenlerinin çoğunun ona “Ağam” dediklerini işitiyor, bir anlam veremiyordum. Bir gün yine böyle bir muhabbette sormuştum:
- Niye Memet Ağam, diye hitap ediyorsunuz?
- O da bizim ağamız. Gönlü geniş, sofrası bereketlidir. Kimseyi kırmamaya-üzmemeye gayret gösterir. Bizim ağamızın öyle hanları, fabrikaları yok. Ancak ilkeli, dürüst ve çok samimi biridir. Herkesin derdiyle dertlenir Memet Ağabey, demişlerdi.
İsa köyünün iyi çiftçilerindendi. Traktörle o tarladan diğerine çift sürmeye gider, biçer mevsiminde tarladan sefer yapar, arpa taşırdı. Yorulmak onun kitabında yazmazdı.
Bir dönem çiftçiliğin yanı sıra ticarette de şansını denedi. Malatya’da öğretmen kardeşiyle birlikte Mücelli Caddesi girişinde beyaz eşya dükkanı vardı Memet Ağabeyin. Bir gün “Hüseyin Enişte, bu işler benim işim değil, en iyi anladığım davarcılık ve çiftçilik. Bundan sonra köyde hayvancılıkla uğraşacağım, yoruldum.” demişti.
Malatya’dan Arguvan’a giderken Güvercinlik’teki arazisinin başına bir besi damı yaptırdı. Yazın köyde, kışın Malatya’daydı.
Bir dönem “Biçercilik” yaptı. Biçerdöveri ile ekin biçti. O dönem geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanmıştı. Turgut Özal Tıp Merkezindeki uzun bir tedavinin ardından yaşama tekrar tutunmayı başardı. “Kurtulmam bir mucize.” diyordu.
İki yıl öncesiydi. Amcasının torununa kız istemeye gitmiştik Kızıluşağı’na. Bana “Allah’ın emrini sen anacaksın, Memet Ağabey de oğlan babası vekili olacak. O bizim kabilenin en büyüğüdür.” denildi. Anıl ile Gülizar’ın söz kesmesindeydi. Ben kız babası ve oğlan babası vekillerine sormadan önce evlilik, aile kurumu, dostluk, hısımlık üzerine örnekler vererek kısa bir konuşma yaptıktan sonra gençlerin babaların vekillerinden kızı istedim. Sözü kestikten sonra odadan dışarı çıktığımızda:
- Valla Enişte sağ olasın, ben bu işlerden hiç anlamam. Beni iyi yönlendirdin. Yoksa bir hata yapar mıyım diye endişelenmiştim! Yüzümüzün ağıyla başardık.” dedi. Ben de “ Ağabey, şaka yapma, sen bizden çok tecrübelisin.” diye ona karşılık verdiğimi anımsıyorum.
Evet. Memet Ağabeyi, Ağam’ı kaybettik. Köyde akşama kadar iş-güç derken çalışmış. Akşam da evinde kalp krizi geçirmiş. Evimizde konuklar vardı, telefon geldi. Eşim köyden aranılan telefonla konuşmuş, acı haberi bana nasıl vereceğini bir hayli de düşünmüş. Çünkü benim Memet Ağabeyi ne kadar çok sevdiğimi bilen biri. Yıkıldım, inanamadım! Daha çok gençtin be Memet Ağabey! Görecek ne kadar sevinçli- hüzünlü günler olacaktı yaşamında. Yine herkese sevgiyle konuşacak, mütevazi duruşunla neler öğretecektin insanı/insanları sevmek adına. Altmış dokuz yıl… Bu kısa ömürde yaşamına neler sığdırdın sen be Ağabey? Ne kadar çok seven biriktirmişsin.
Ben hüznümle bu satırları yazarken, kardeşi Merdan Ağabey’in vefat mesajını okudum sosyal medyadan. “Canımızdan öte sevdiğimiz, kıymetlimiz, babamız gibi bizi sarıp-sarmalayan, abimiz Mehmet Ercan’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz…”
Gelinleri Şahinder şöyle dile getirmiş duygularını: “ Kayınpederim ben evlenmeden önce vefat ettiğinden sevgili Mehmet abim bana hep ‘gelinim’ derdi. Arguvan’ın güzelim rüzgarında her daim ve herkesten çok şahane demlediği demli çaylarla hemen yeni sarılmış tütünleri içmek çok keyifliydi. Bu keyif uzun bir sohbetle devam ederdi. Güvercinlik tepesinin dili olsa da konuşsa… Ben hayatımda çok sevdiğim bir insanı ‘adam gibi adam’ derler ya, işte öyle yürekli bir insanı kaybettim. Zamansız gidişine kahroluyorum, Mehmet abim kahroluyorum.” Demli çayı çok severdi. Hele birkaç kafa dengi arkadaşı-dostu da yanındaysa daha çok lezzetli olurdu çayın muhabbeti. Bir de sigaranın dumanı var ya, Güvercinlik’te evin gölgesinde hem çay hem de iyi kıyılmış tütünle doladığı sigarasını keyifle tüttürmek… Yakınlarını, dostlarını hep sahiplenirdi. “Bizim enişte, benim gelinim, benim yeğenim, benim akrabam-soyum, benim köylüm” sözcükleriyle anlatırdı anlatacaklarını. O kadar duygusal, o kadar mütevazi bir insanı yazmakla bitiremeyeceğimi anlıyorum.
Bir halk deyişinde şöyle denilir:
“Ölüm ölüm hezen ölüm Evden eve gezen ölüm Her düzeni bozan ölüm”
Aşık Veysel erken ya da geç gelse de ölümden kaçınılamayacağını belirtmiştir:
“Açar solar türlü çiçek Kimler gülmüş, kim gülecek Murat yalan, ölüm gerçek, Dostlar beni hatırlasın.”
“O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler…” demiş Yaşar Kemal. Veysel’in dediği gibi dostların seni hep hatırlayacaktır. Memet ağabeyimizi İsa Köyünün mezarlığında devri daim olsun dileğiyle toprağa sırlarken, içimden kaynayan bir sagu/ağıt ile onu yad ediyorum.
Hoş sohbettin insanları severdin Benim ağam nerelere gidersin Hak aşkına güzel sözler söylerdin Güzel ağam nerelere gidersin
Karıncayı ezmez incitmez yeri Kimseleri kırmaz verse de seri Mütevazi insan dolmaz ki yeri Canım ağam nerelere gidersin
HÜSEYİN’e çok muhabbet duyardın Küçük, büyük insanları sayardın İçimizde kor ateşi yandırıp Benim ağam nerelere gidersin
Hüseyin ŞAHİN/ Malatya- 17.08.2017
DÜNYADAN BİR MEHMET AĞABEY GEÇTİ
Paylaş