ARGUVAN HABER
2018-11-24 22:16:00

ÖĞRETMENİM SİZİ ÇOK ÖZLEDİM  (AYSEL ÖĞRETMEN)

HÜSEYİN ŞAHİN

huseyinarguvanli@hotmail.com 24 Kasım 2018, 22:16

ÖĞRETMENİM SİZİ ÇOK ÖZLEDİM
(AYSEL ÖĞRETMEN)

Hüseyin ŞAHİN
(Uzm. Antropolog/Etnoarkeolog)

Morhamam İlkokulu'nda bana ilk alfabeyi öğreten Aysel Özger öğretmenim, lisede Felsefe'yi sevmemde en büyük etken olan Hüseyin öğretmenim, antropoloji'ye gönül vermemde beynimde ilk ışığı çakan ve gönlüme antropoloji ateşini düşüren Bozkurt Güvenç hocam, üniversitede antropoloji ve halkbilimi alanında bana yol gösteren, bilimsel düşünmeyi ve yazmayı öğreten Orhan Acıpayamlı,Halil Narman, Sabri Çakır, Muhtar Kutlu, Emrullah Güney, Osman Tahsin Öcal, Selahattin Solmaz, Mahmut Atay, Saadettin Tonbul...Yine mesleki anlamda çok şeyler öğrendiğim Berna Alpagut ve Erksin Savaş ile tüm antropoloji-etnoarkeoloji alanında bilgilerini benimle paylaşan-öğreten tüm öğretmenlerime saygılarımı iletiyorum.

Anadolu’muzun dağ başı sayılabilecek bir köyünde doğmuşum.Altı çocuklu ailenin en küçüğü bendim.Her köylü çocuğu gibi ben de bostan bekledim, kuzu otlattım.Okul çağım geldiğinde bizim köyde okul olmadığından, bize bir saat uzaklıktaki Nurhamam Köyündeki okula beni yazdırdı babam.Bir bayan öğretmenimiz vardı, adını hiç unutmam Aysel öğretmenimizin. Şimdi kırklı yaşlardayım.Halâ öğretmenimi özlüyorum.Onun benim üzerimde anam, babam kadar emeği vardır. Onu unutmak, özlememek mümkün mü!

Bir kış günüydü, kar alabildiğince yağmış, yollarda yürümek zorlaşmıştı.Köyümüzle okul arasındaki yolu kara bata çıka tam iki saatte yürümüştük.Bir de kışın çoşan etrafını yıkan, yazın üzerinden karıncaların yürüdüğü Nurhamam Çayı’nı geçmek… Küçükleri büyük ağabeylerimiz sırtlarına alarak çayı karşıya geçirirlerdi…Çayı ağabeylerimizin sırtında karşıya geçmiştik geçmesine de karın etkisiyle el ve ayak parmaklarımın donduğunu, canının çekildiğini hissediyordum.Her tarafım sızlıyordu.

Bizim geciktiğimizi anlayan öğretmenimiz meraklanmış olsa gerek, onu okulun önünde endişeyle bizi beklerken bulduk. Hepimizi sınıfa aldı.Sınıfta azı odun çoğu tezek doldurulmuş soba harıl harıl yanıyordu.Islanan pantolonlarımızı, lastik ayakkabılarımızı, çoraplarımızı kuruttu.Sobadan aldığı tezek közünü mangala alıp ortaya koydu, ayaklarımızı elimizi iyice ısıtacaktık.Ancak tezek közü öyle uzun süre dayanan bir sıcaklık vermiyordu.Ne kadar ısıtabilirsek o kadar ısıtacaktık o küçücük parmaklarımızı. Aysel öğretmenimiz hemen okulun bitişiğindeki lojmanına koştu.Geldiğinde elinde ıhlamur vardı, sobanın üzerine koyduğu büyük çaydanlıkta kaynattı.Bizlere sıcak ıhlamur içirtirdi.

-Sizlerin, üşütüp hasta olmasına dayanamam çocuklarım, dedi.

Bir yandan bu cümleyi söylerken, diğer yandan gözlerinden bir iki damla yaşın yanağına doğru süzüldüğünü fark ettim.Bize bir ana şefkati gösterdiğini yıllar sonra anladım. Okulda o günkü dersler bitince de üst sınıflarda okuyan yaşça bizlerden büyük öğrencileri- ağabeylerimizi, ablalarımızı köylerine gönderdi, ancak biz küçük yaştakileri yollamamıştı. O akşam ve kışın bitip havaların yumuşamasına kadar geçen beş-altı hafta süresince bizleri evinde konuk etti. Akşamlara bize çorba kaynattı, yemekler yaptı, ders çalıştırdı.Gündüzleri de sınıflarda bize öğretmenlik…Bize hem öğretmen olmuştu hem de anne.

Unutmak mümkün mü Aysel öğretmenim sizi! Şimdi her kış günü evimin penceresinden sokağa baktığımda okula giden mini mini öğrencileri gözlediğimde işte o an aklıma hemen siz geliyorsunuz öğretmenim.Aradan yıllar geçti öğretmenim, okuduk, askere gittik, evlendik, çocuklarımız oldu ve işe girdik çalışıyoruz.Ancak şunu itiraf edeyim ki, sizin gibi olamıyoruz öğretmenim. Yıllardır çok çabalar sarf ettim, sizin gibi olmayı denedim.Beceremedim. Öğretmenim affet bizi! Sana benzemek istememe rağmen, olmuyor beceremiyorum.Demek ki, öğretmenlik zor bir meslek, herkes her işi yapabilir ama öğretmenliği öğretmen gibi yapmak zor öğretmenim.Öğretmenlerin o sevgiyle dolu kocaman yüreklerinden nasiplenmek istiyorum. Öğretmenim sizi çok özlüyorum.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.