ARGUVAN HABER
2016-04-19 13:55:19

 Akçadağ Köy Enstitüsü’nün arazisi, halkın şartlı bağışıdır

SULTAN KILIÇ

sultankilic44@hotmail.com 19 Nisan 2016, 13:55

 Akçadağ Köy Enstitüsü’nün arazisi, halkın şartlı bağışıdır
Sultan KILIÇ

Köy enstitülerinin kuruluş yıldönümü nedeniyle Akçadağ Köy Enstitüsü’nün yıkıma terk edilen binalarının önünde bir etkinlik gerçekleştirildi.
Bir zamanlar çocuk cıvıltılarının, kahkahalarının, türkülerinin, sazlarının duyulduğu Akçadağ Köy Enstitüsü, savaştan geriye kalan bir yer görünümünde. Binaların tümünün ahşap malzemeleri yok edilmiş, bir kısmının yarım duvarları ayakta, bazılarıysa çöktü çökecek durumda. Zamanın devletin kaymakamının bilgisi dâhilinde, okul idarecileri ve öğretmenlerinin de işbirliğiyle binalarımızda ne var ne yoksa yağmalandı, ardından da binalarımız yakıldı.

"OKUL YAPILIRSA AKÇADAĞLILARIN NAMUSU ELDEN GİDERMİŞ"

1940'larda Bakanlık, okul yapımı için Akçadağ merkezi Aziziye ve Hamidiye Kışlalarını uygun görmüştü. Akçadağ ilçe halkı "namusumuz elden gider" gerekçesiyle okul yapımına karşı çıkmışlardı. 1929- 1930'larda da Adana- Malatya demiryoluna yine "namusumuz elden gider" gerekçesiyle karşı çıkmışlardı.
Karapınar halkı, kendi topraklarını köy enstitüsü yapılması için bağışlamış, okulu sahiplenmişlerdi.

HER ŞEYİ KENDİMİZ ÜRETİYORDUK, ELEKTRİĞİMİZİ BİLE
Çocuk ellerin, çocuk yüreklerin bin bir zahmetle yaptığı binalar bunlar. Ben Karapınar’dan ta Kırlangıç köyüne sırtımda künk taşıdım okula su getirmek için yetmiş yıl önce on beş yaşımdayken. Her şeyimizi kendimiz üretiyorduk, elektriğimizi bile. Yerleşkenin içerisindeki tüm yolların parke taşlarını biz çocuklar döşedik. Üzerinde yürüdüğümüz parke taşları, çocuk ellerimizin emeğidir. Dışarıdan hiçbir şey satın almıyorduk, diyor 1949 yılında bu okuldan mezun olan 85 yaşındaki Emekli Öğretmen Ali Doğan.
Balan Der (Balan Köylerini Geliştirme Kültür ve Dayanışma Derneği) adına basın açıklamasını Ali Doğan sundu.
Akçadağ Köy Enstitüsü’nden 1949 yılında mezun olan 85 yaşındaki Ali Doğan, çocuk elleriyle yaptıkları okul binalarının insan eliyle tahrip edilmesinden, çocuk elleriyle diktikleri ağaçların kurumaya terk edilmesinden, diktikleri on bin kayısının hızarlarla kesilmesinden büyük üzüntü duyduğunu ifade ederek açıklamasını şöyle sürdürdü:

“KARAPINAR ARAZİSİ PEŞKEŞ ÇEKİLMİŞTİR”
“Karapınar, 26 bin dönüm arazisi ile toprak ve nüfus bakımından Malatya’nın en büyük köyü iken en küçük köyü durumuna düşürülmüştür. Şöyle ki:
26 bin dönüm arazinin 10 bin dönümü, dağlık ve kullanılamaz durumdadır.
4 bin dönüm köy enstitüsüne,
3 bin dönümü Dede Hüseyin Doğan (ağa)’a,
3 bin dönümü Sultan Suyu baraj gölüne,
2 bin dönümü de mera ve hazine adı altında sermaye kesimine peşkeş çekilmiştir.

“HALK, DÖRT DUVARA MAHKÛM EDİLDİ”
Bu durumda elde 4 bin dönüm arazi kaldı. Köylünün yoksul düşmesi (mazot, gübre, ekme biçme, tohum parası derken masrafları karşılayamamıştır. Köylüler, çaresizlikten, elde kalan toprakları da tavuk çiftliklerine satarak Malatya’da dört duvara mahkûm olmuştur.
1980 askeri darbesiyle, okulun içerisinden geçen yol, köylülere yasaklandı. Köylüler, köylerine gidebilmek için birkaç kilometre daha uzun başka yolları kullanmak zorunda bırakıldılar.
Okulda, şimdi dahi Malatya’da eşi bulunmayan on bin kayısı ağacı, köy enstitüsü düşmanlığıyla hızara verilerek yok edildi.
Müdür Cafer Toksun, Tarım Şefi Mehmet Kara, Spor Öğretmeni Mehmet Yıldırım, idareciler ve öğretmenlerin girişimiyle 2.500 cilt kitap ile eğitim içerikli doküman yakıldı.

“OKULUMUZ ÖNCE YAĞMALANDI, SONRA YIKILDI YAKILDI”
Okulun gözde birimleri, binaları yağmalandı. Taşları bile Kürne köylerine yollandı, orada taş yokmuş gibi. Yağma işleminin ardından da binalar yakıldı. Zamanın kaymakamının bilgisi dâhilinde yapıldı her şey.
Köy enstitüsünün yerine öğretmen okulu devam etmişti. Öğretmen okulunu da Akçadağ’a 2 kilometre mesafeye taşıdılar. Şimdiki durumda bu arazinin bir bölümünü Malatya Kayısı Araştırma Enstitüsü’ne verdiler. Kayısı araştırmanın yerini de TOKİ’ye vermek suretiyle rant peşinde koşanların iştahını kabartmış oluyorlar. İlgililerden kayısı araştırmanın burada kalıcı olması teminatı alınırsa rıza gösteririz.

“DEVLETİN KAPILARI KAPALI BİZE”
Kaymakamın kapısı kapalı, valinin kapısı kapalı, tapunun kapısı kapalı; devletin kapıları kapalı bize.
Biz bu topraklara daha dün gelmedik. Maveraünnehir havzasından Harzem Şahların dayatmasıyla yollara düşerek Anadolu’nun Karapınar yöresine sekiz yüz yıl önce göçerek yerleşmiş atalarımız. Karapınar çevresindeki pek çok köye Baba İshak ile dağılarak yerleşmiş Balyan oymağıyız. Ama devletin bilinçli, planlı politikasıyla kendi yurdumuzda göçer duruma düşürüldük.

“OKUL YAPILSIN, YAPILMAYACAKSA ARAZİMİZ BİZE GERİ VERİLSİN”
Bu araziyi, eğitim öğretim yuvası olan köy enstitüsüne biz köylüler bağışlamıştık. Biz isterdik ki bağışladığımız bu geniş, verimli arazide okul olsun, çocuklarımız okusun. Bir sanat okulu kurulsa ya da Malatya’nın ikinci üniversitesi bu alana kurulsa.
Bunların hiçbiri olmayacaksa bizim olan topraklarımızı geri bize versinler.”

“CENNET OKULUMUZUN BU HALE GETİRİLMİŞ OLMASI İÇİMİZİ ACITTI”
Akçadağ Köy Enstitüsü’nün kapatılmasının ardından öğretmen okuluna dönüştürülen okulun ilk öğrencilerinden olduğunu ifade eden Emekli Öğretmen Hasan Gül ise cennetten bir köşe olan okullarının harabeye çevrilmesinden büyük üzüntü duyduklarını belirtti.
Hasan Gül; köy enstitülerinin kuruluş amaçlarını, kuruluşlarının öncesini ve sonrasını, Türkiye’nin aydınlanma hareketindeki öncülüğünü, tarımsal ekonomiye katkılarını, köy enstitülerini kapattıran çıkar gruplarını sayısal verilerle aktardı.

“KEŞKE BU ZULME TANIK OLMASAYDIM”

Yine Akçadağ Köy Enstitüsü’nden 1949 yılında mezun olan Emekli Öğretmen Hasan Kadem de okulunun ve okulun içerisinde bulunduğu çiftliğin harabeye çevrilmesinden büyük üzüntü duyduğunu ifade ederek: “Bu arazi, halkın arazisi. Üzerine dikilen tüm fidanlar, araziye yapılan derslikler, iş atölyeleri, çeşmeler, lojmanlar, kız ve erkek yatakhaneleri, mutfak, yemekhane, hamam, elektrik santrali, ahşap gözetleme kulesi, parke yollar… Hepsi halkın çocuklarının emeğiydi. Ülkenin düşünsel ve ekonomik kalkınmasında bir devrimdi. Ne yazık ki bazı çıkar grupları, bu güzellikleri katletmiş. Bu yaşımda keşke görmeseydim, bu zulme tanık olmasaydım. Yüreğim dayanmıyor.” dedi.
Basın açıklamasına birçok sivil toplum örgütü, siyasi parti temsilcisi, çevre köylerin muhtarları katılarak destek verdi.

sultankilic44@hotmail.com









Yorumlar (1)

Cemal KILIÇ 8 Yıl Önce

sn. sultan kılıç, içimizi sızlatarak ta olsa beni çok eski günlere götürdünüz. sizi tebrik ederim. o eğitim alanının yok olmasına kimse izin vermemeli

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.