“Malatya elini mekân kurmuşum Bir kere de Arguvan’dan sor beni
Çayırlı da nasibimi bulmuşum
Bir kere de Karahöyükten sor beni”
Bozkırın orta yeri… Tenhadır her zamanki gibi… Bozkırın buğday sarısı rengi yine kuşatmıştır her yeri… Uzaktan tek parçalı görünen tarlaların içindeki ağaçlar var oluş umudunu resmederler. Sazın telinin titreşimi gibi arada bir ses duyulur. Başını kaldırır, bu sesin nerden geldiğini görmeye çalışır. Bu sesin içindeki söze kulak kesilir. Söze eşlik eden sazın telinin titreşimi neleri harekete geçirmez ki; hatıraları, özlemleri, umutları, sevdaları, acıları, inançları… Derinden, ağır bir yürüyüş başlar. Kavuşulamayan sevgiliye, paylaşılamayan derde, beklenen habere, yıkılmış köylere, kabul olunan veya olunmayan duaya götürür seni bu hava… Bu bir memleket havasıdır. Adı da Arguvan havasıdır.
“Bir ay doğar ilk akşamdan geceden
(Nedem nedem geceden)
Şavkı vurmuş pencereden bacadan
(Dağlar gışımış yolcum üşümüş)
Uykusuz mu kaldın dünkü geceden
(Nedem nedem geceden)
Uyan uyan yar sinene sar beni
Dağlar gışımış yolcum üşümüş nasıl edem ben
Dağlar haramı açma yaramı perişanım ben”
Arguvan Havası’nın neşvünema bulduğu Arguvan, Malatya’nın küçük ilçelerinden biridir. 1954 yılında ilçe olur. İlçe merkezi yerini bir türlü yerini bulamaz. Üç kere kaydığı ve ilçe merkezinin yer değiştirdiği vakidir. Arguvan sadece ilçe merkezi ile çok öne çıkmaz. Nüfusu 9.000’dir. Halen göç vermeye devam etmektedir. Yöre halkı hayvancılık ve tarım üretimi olarak meyvecilik, hububat ve baklagiller ile meşgul olmaktadır.
“Arguvanın yolu tozdur dumandır
Bizi böyle eden ahdır amandır
Gediyorum da geleceğim gümandır”
Arguvanın yolu nerden geçer?
Arguvan’nın yolu, yalnızlıktan geçer. Arguvan toprağında gezinirken sık sık rastladığımız yalnız ağaçlar gibidir. Bir tepede ya da yol kenarında uğranılacak, gölgelenilecek bir ağaç gibi yalnız bir yerdir. Bu yalnızlığındandır ki insanın yaşadığı en derin acıları ve hüznü hep ifade eder türkülerinde. Bu yalnızlığındandır ki her zaman dost canlısıdır. Yarı yolda koymaz yoldaşını. Çünkü O’nu yitirirse başkası yoktur.
Arguvan’nın yolu, kültürel dinamizmden geçer. Anadolu taşrasında yer alan bir merkezlerden biridir. Arguvan birçok ilçeden- şehirden farklı olarak her köyü ve mezrasıyla kendi iç merkezleri vardır. Bu merkezlerden bağımsız algılayamayız. Köyleri bu kültürel yapıyı tamamlayan bir bütünün parçasıdır. Her köyü ayrı bir yurt, bir okul, bir ocaktır. Türkiye’nin pek çok köyüne göre bu kültür dinamiğinden kaynaklanan bir var oluş çabası vardır.
Arguvan’ın yolu, kardeşlikten geçer. Türkiye’de değişik dönemlerde alevlendirilmeye çalışılan Kürt- Türk, Alevi- Sünni çatışmasının Arguvan’da bir tabanı yoktur. Arguvan’da kardeşlik içinde yaşanmış ve böyle bir çatışmanın tarafı olunmamıştır. Bu topraklarda aynı kaderi paylaşmış ve bunun bedelini de her zaman ödemeye hazır olmuşlardır.
Arguvan’ın yolu aydınlanmadan geçer. Osmanlı döneminde Arapkir havzasında, Cumhuriyet döneminde ise kendi havzasını oluşturarak her zaman aydınlanmaya doğru yönünü muhafaza etmiştir. Yeni cumhuriyet döneminde okullaşmaya olan ilgi ile birçok Arguvanlı Türkiye’de yeni bir düşünüş ve çıkışın destekleyicisi olmuşlardır.
Arguvan’nın yolu, masumiyetten geçer. Kendi gerçeğine yabancılaşmayan ve bununla her daim yüzleşebilendir. İçi ve dışı birdir. Sakladığı gizli düşünceleri ve açığa çıkarmadığı fikirleri yoktur. Onları en masum haliyle anlatır. Kırılacağını, ezilmeye çalışılacağını, horlanacağını bile bile.
Arguvan’nın yolu, mahrumiyetten geçer. Coğrafik veya siyasi sebeplerden dolayı mahrumiyetleri yaşamıştır. Bu mahrumiyet burada yaşayan insanların kendi başlarının çaresine bakma iradesini göstermiş. Arguvan elde ettiklerinden devletin bir katkısı yoktur. Ne elde etmişse kendi çabasıyla elde etmiştir.
Arguvan’ın yolu, muhalefetten geçer. Yaşanan adaletsizliklere, haksızlıklara yönelik her zaman muhalif dilini canlı tutmuştur. İktidar olamamıştır hiçbir zaman. Her zaman kenardadır. İsyanını âşıkların türküleri, aydınların sesiyle ifadelendirir.
Arguvan’nın yolu, bozkırdan geçer. Bozkırın ortasında yaşamanın, direnmenin mücadelesini verir. Sarı topraklarla çevrelenmiş, gölge arayana ağaç, yolda kalana ev, yolunu kaybedene istikamet olur. İmkânsızlıklar içinde var oluşun derin sancısını çeker, hayatta kalmanın mücadelesini verir.
Arguvan’ın yolu, türkülerden geçer. Türkü Anadolu insanının acılarının, isyanının, kaderinin, hüznünün, mutluluğunun, coşkusunun ifadesidir. Arguvan türküleri bu ifadenin en özgün örneklerini sunmuşlardır. Türkiye’de Arguvan türküleriyle özdeşleşen ismiyle kendine ait bir markadır. Bu türküler doğudan batıya, kuzeyden güneye insanların ortak dilidir. İnsanlar kendi yalnızlığını ve isyanını bu türkülerle ifade ederler. Ağıt yoktur bu türkülerde. Esrik, acısını kendi içine gömen ama teslim olmayan bir insanın türküleridir.
Arguvan Havası; Türk Halk Müziği literatüründe “Arguvan Ağzı”, “Arguvan Makamı”, “Arguvan havası” olarak geçer. Çıkış kaynağı Arguvan’ın Dolaylı Mahallesi(Harpuz) gösterilir. Arguvan Havası, türkülerinin eşlik çalgısı bağlamadır ve bağlama düzeni ile çalınır. “aboo, abo, aman, ah aman, ah aman oy, ahoo, dağlar duman, derdi güzel, oy, haksız, ölem, nidem, uy” türünden sözler, Arguvan Havası’nın temel karakterlerindendir. “Malatya özellikle Arguvan ilçesi ve Maraş’ın bazı kesimlerinde yaygın, Alevi Türkmenlerine özgü bir uzun hava türüdür. Sözlerinde doğa, aşk, sevda, öğüt ve gurbet konuları işlenmiştir. Hece ölçüsünün 7 ve 11’li kalıpları kullanılmıştır… Söyleyişte en önemli özellik sözlerin konuşurcasına(resitatif) müzikle uyumudur… Sözlerin başında aralarında ya da sonunda, “loy”, “diloy”, “vay”, “aman”, “ah”, “vah” gibi katma sözler kullanılır. Kimi zamanda uzun havanın hüzünlü etkisini ortadan kaldıran hareketli türkülere bağlantı yapılır. Arguvan Havaları, Arguvan Ağzı denilen yöresel ağız, tavır ve üslupla seslendirilir”(Emnalar, 1998: 332)[1] Türkülerde “deyiş” karakteri ile Alevi- Bektaşi geleneği baskındır. Arguvan ağzı birçok deyiş cemevlerinde söylenmektedir.
“Halpuzun altında harman yeri var
Sıktırmış kemeri ince beli var
Ben o yari nerde olsa tanırım
Şekerden gaymakdan datlı dili var”
Arguvan havasını esas besleyen köyleridir. Alevi- Bektaşi geleneğini yaşatmaya ve yaşanan değişimlere karşı tutunmaya çalışan köyler, Arguvan havasının esas membaıdır. Toprak damlı, kireç odalarda sazın ve sözün dili kendisini buldukça bulur.
-------------------------------------------------
[1] Arguvan Müziğinin Türk Folklorundaki Yeri. 2.Ulusal Arguvan Sempozyumu. Ankara Arguvanlılar Derneği. Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı. Ankara. Emnalar, A. (1998)
Arguvan Havası, Arguvan Yazısı’ndan eser. Yazı; kelimesi ilk anda kalemle veya bilgisayarla yazılan harfler olarak akla gelebilir. Arguvanlı birisi için ise ağaçsız, mera veya tarla olarak kullanılan, düz olan arazilere denilir. Arguvan bir yazının ortasındadır. Çevresi sarı renktir yaz mevsiminde... Kış mevsiminde ise kahverengi…
“Arguvan’ın Yazısı’nı gül edem
Senin için Malatya’yı yol edem
Benden başkasına yârim dediysen
Yakayım da ben kendimi kül edem”
Arguvan Yazısı′nın bekçisi ağaçlardır. Tarlaların sınırlarına konuşlanmış bazı büyük çalılıklar ile şu anda ziyaret olarak ta kullanılan ağaç dışında pek yoktur. O nedenle yazı’dan geçmek, hele gündüz öğle vaktinde çok zordur. Köylerden Arguvan’a gelenler sabah erkenden gelir, ikindide yola çıkarlar. Yazı’nın sıcaklığı insan yüzünü de, yüreğini de kavurur. Ağaçların gölgesi cennet gölgesi gibidir; orada çalışanlara veya çobanlara. Ağaçların gölgesi cennet köşesi gibidir.
“Armut ağacına yaslanmayasın
Yârim var diye de güvenmeyesin
El gızı dediğin uçan bir guştur
Sakın sözlerine inanmayasın”
Arguvan Yazısı′nda çeşmeler, ab- ı hayattır. Buradan geçenlerin sıcaklardan hemen dudakları kuruyuverir. Bulunan çeşmede doya doya, kana kana su içilir. Bir sazlık olması su olmasına en güzel işarettir. Çeşmelerinden soğuk ve çok tatlı sular akar. Kuruyan toprağa bir nefestir. Kuruyan toprak yarılır, çatlar. Yağan yağmur ile ortaya çıkan kokusu doyumsuzdur.
“Karşıki yaylanın cıvga yolları
Çağlayıp giderde dere suları
Bize mesken oldu gurbet elleri
Soldu bu yaz ömrümüzün gülleri”
Arguvan çöl ortasındaki vaha gibi Yazı ortasında bir merkezdir. Yolcuya han, dinlenme yeridir. Yalnız ve sessizdir. Bağırsa çığlığını kimse duyamayacak gibidir.
Arguvan Yazısı′nın toprağı cömerttir. Tarlalardan oluşan Yazı’da baharda yeşeren buğdayların rüzgârda salınması ile coşkuludur. Hasat mevsimi geldiğinde ise biçerdöverlerin bu bereketli topraklar üzerindeki coşkulu hareketleri görülür. Elde edilen hasat Arguvanlının da, toprağında yüzünü güldürür.
“Ekin ektim Arguvan’ın düzüne düzüne
Dayanamam edasına nazına nazına
Aklımdan geçmezdi sevip ayrılmak ayrılmak
Ben aldandım o zalımın sözüne sözüne”
Arguvan Yazısı′nda rüzgâr en iyi arkadaştır. Sessizliği tam ortasından böler. Buğday saplarını savururken, bir hareket, bir coşku getirir. Sıcaklığın arasında aniden çıkan bir esinti göğse serin bir sıcaklık verir. Bu esintiye yanık bir sesle söylenen bir türkü eşlik eder.
Arguvan Yazısı′nda kışlar pek çetindir. Yürüyerek giden bir kişi için bitmez bir yol gibi gelir. Gelin gibi örtülür. Durgun ve düşüncelidir.
Arguvan Yazısı′nda gizli saklı yoktur. Her şey aşikârdır. Ne saklanacak dehlizler, ne de kaçacak bir sığınak vardır. Apaçık ortadasın, hayatın tam orta yerinde. Ömrümüzün harman yerinde… Var isen kendin olarak varsın, başka bir şey olamazsın.
Arguvan Yazısı′nda tohum ekenlerin, hasat edenlerin, nohut biçenlerin, harman verenlerin, saman çekenlerin, çobanların kaderi üzerinde yaşadıkları toprağa benzer.
“Kapının önünde önlük dikiyi
Yürüdükçe ince beli büküyü
Dedim güzel sen kimlerin yarisin
Söylemeden dolu gibi döküyü”
Arguvan Yazısı bizim alınyazımız gibidir. Alınyazımızı türküler dile getirir.
“Arguvan ağzı ezgiler birkaç yakın arkadaşın bir araya geldiği ortamlarda seslendirilir. Bu toplantıların muhabbet, alem vb. gibi özel bir adının olmadığı saptanmıştır. Toplantılar akşamüstü başlayıp gece geç saatlere kadar sürmektedir. Seslendirme ortamında farklı yaş grupları bir araya gelmekte, gelenek birinci elden genç kuşaklara aktarılmaktadır. Ortamda bağlama çalan birkaç kişi bulunsa da genellikle ezgiye tek bağlama eşlik etmektedir.
Seslendirilen ezgilerin bir sırası yoktur. Seslendirici kendi duygularına göre istediği ezgiyi seslendirir. Ortamda bulunan kişiler zaman zaman ezgiye katılabilse de, hangi kıtanın söyleneceğini türküye başlayan kişi belirlemektedir. Eskiden bu toplantıların “Uzaktan Gelmişim Yorgunum Hancı” ezgisiyle bitirildiği, ancak günümüzde bunun uygulanmadığı belirtilmiştir.”[2]
Arguvan Havası türkülerinde yâre özlem, sevda ve aşkına karşılık alamama üzerine kurulmuştur. Sevgiliye sitem çok yüksektir. Hem sevgiliye şikayet, hem de sevgiliyi şikayet yaygındır.
“Ben yolcuyum helallaşak sabahtan
Bu ayrılık devam eder bir zaman
Bir buse alayım o gül yanaktan
Bu ayrılık devam eder bir zaman”
Arguvan Yazısı’ında tarlalarda ekin biçmeye gidenlerin dilinden türküler düşmez. Burada ekin biçmeye “hon”, biçenlere de “honcu” denilir. Söylenen ezgiler de “hon türküsü” ya da “gevüş türküsü” olarak adlandırılırdı. Geçmişte honculardan biri bir dize söyler, diğerleri söylenen dizeyi tekrarlardı. Bağlantı ise hep birlikte söylenir. Kavurucu yaz sıcağının altında insanların bağrını yakan türkülerin gölgesi yayılır.
“Elliğim elimde olsa
O rağım belimde olsa
Sevdiğim yanımda olsa
Yıkarım tarla seni
Ha dağlar ha dağlar
Ha dağlar ha dağlar
Elleri koynunda bir gelin ağlar”
“Bağlantılar-katmalar türkülerin tuzu biberidir. Böylece söyleyiş pekiştirilir, tamamlanır, yinelenerek sürdürülür. Türkü sözlerini bilmeyenler bile bağlantılara-katmalara eşlik ederek zaman zaman kanon oluştururlar. Bazıları ise, “Sen söyle, ben tehöğ diyem” ya da “Söylemesi senden, tehöğ demesi benden” diyerek söyleyicileri özendirirler. İstemde bulunanlar, “Âmânı bol olsun” dedikten sonra da “Ah amaaaan!” diyerek yol gösterirler. “Ölem ölem”, “aman aman” derken bir rahatlama duyulur, “zalım zalım”, “hayın hayın” derken, kin yok, içli bir sitem vardır...”[3]
Arguvan Havası, düğün, bayram, muhabbetler ve cemlerde toplumsal yaşamın asli unsuru haline gelmiştir. Köylerde ve evlerde sazı duvarda asılı olmayan ev azdır. Saza ve söze can verenler her daim ağırlanır ve değer verilir.
“Kırmızı güllerin sarı tohumu
Yayla soğuk alamadım uykumu
Eğer gurbet ele gider gelmezsem
Esen ürüzgardan alın kokumu”
-----------------------------------
[1] Hakan Sinan Mete(Folklor Araştırmacısı)– 4. Ulusal Arguvan Sempozyumu (24 Nisan 2014)
[1] Süleyman Özerol- //www.arguvanhaber.com/%C3%82m%C3%82ni-bol-olsun%E2%80%9D-makale,1.html
“Arguvan halk müziğinin yörede “İçeri Makamı” ve “Dışarı Makamı” olmak üzere iki farklı şekilde kategorize edilir. “İçeri makamı”ndaki türkülerin dini konuları kapsamasına karşın, “dışarı makamı”ndaki türkülerin dünyevi konuları içerdiği, yörenin, özellikle uzun havalarındaki ağız/şive özellikleri ve katma sözleri yönü ile ulusal ölçekte oldukça belirleyici karakteristik özelliklere sahip olduğu aklımıza ilk gelenler olacaktır.”[4]
Sürekli artan göçlerle köylerde nüfus azalmış ama sazın ve sözün sesi kısılmamıştır. Ancak göç edilen şehirlerde başta hemşehri dernekleri olmak üzere birçok kesim Arguvan Türkülerini- Havasını yaşatacak ve yeni kuşaklara aktaracak çabalarda bulunmaktadır. Hassaten yeni kuşaklarında bu türkülere ilgi göstermesinden dolayı göç edilen şehirlerde ilgi artmaktadır. Her yıl düzenlenen Arguvan Türkü Yarışmasına, farklı illerden sanatçılar ve sanatçı adayları “Arguvan ağzı” ile türküleri söylemektedirler. Temmuz ayında düzenlenen Türkiye’nin tek türkü festivali yine Arguvan Havası’nın gölgesinde yapılmaktadır.
Arguvan türküleri, Türkiye ve dünyada bazı sinema filmlerinde ve etkinliklerinde kullanılmakta ve ilgiyle karşılanmaktadır. “Exodus: Tanrılar ve Krallar” filminde Hz. Musa’nın düğün sahnesinde bir Arguvan türküsü olan ‘Sunam’ çalınmıştı. Ramses’in üvey kardeşi olarak yetiştirilen Hz. Musa’nın Yahudi olduğunu keşfetmesiyle başlayan Arguvan türküsü “Sunam”ın film müziği olduğu hikaye, Musevilerin Mısır’dan çıkışını konu alıyor. Türk filmlerinden "Gönül Yarası” filmiyle özdeşleşen “Etek Sarı” türküsü yaygın söyleyişe sahiptir. Etek Sarı Türküsü filmde aşağıdaki gibi söylenmiş ancak doğrusu bu değildir Arguvan Türkülerinin geleceğe aktarılması konusunda daha duyarlı olmak gerekiyor.
“Etek sarı sen etekden sarısan sarısan
Kurban olam beydoğanın karısan karısan
Sordum soruşturdum kimin yarisen lele yarisen
Sordum sual ettim kimin yarisen yarisen
Ben sormadan dolu gibi dökili dökili
Ben sordukca gözlerinden yaş geli yaş geli”
Etek Sarı Türküsü doğrusu
Etek sarı sen etekten sarısın
Kurban olam Beydağı’nın karısın
Sordum o güzele kimin yarısın
Ben sormadan dolu gibi döküyü
Bir gömlek almıştım hasa bezinden
Alem düşman oldu senin yüzünden
Git sevdiğim sağlığınan gelirsem
Yar kör olam öpeceğim gözünden
Arguvan türküleri, UNESCO tarafından dünya kültür mirası listesine alındı. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü(UNESCO) Arguvan türkülerini somut olmayan dünya kültür mirası listesine aldı.
Kayıtlara geçen 500’ün üzerinde türküsü olan Arguvan, yeni bestelerle de zenginliğini artırmaktadır. Hem yeni ozanların katkısı hem de bölge ve Türkiye’de gösterilen ilgiden dolayı bu yeni üretimler artmaktadır. Arguvan Yazısı’ndan yolu geçen insanlar özlem, acı, keder, aşk ve ümitlerini Arguvan Havası ile dillendirmeye devam etmektedirler.
Arguvan ağzını en iyi kullanmış kişiler olarak; Abidin Yücekaya, Kara Ali, Hacı Engüzel, Abbas Ekici, Cemal Öztaş, Teslim Budak, Ali Abbas Arslantürk, Aşık Yoksuli sayılmaktadır.
Arguvan’da geçmişte Derviş Muhammed, Şah Sultan, Ahmed Âşıkî (aşıkî) mahlaslı Alevi- Bektaşi deyişlerin söylendiği, yakın zamanlarda ise Hasan Hüseyin Orhan (Mahsun Hüseyin), Muharrem Naci Orhan (İkrari), İbrahim Mamo Temiz (Seyit Meftûnî), Ali Bakır (Kör Dede), Cemal Erbek (Halisi) gibi daha birçok Alevi Dedelerinin ya da âşıklarının da deyişleri söylenmektedir.
Arguvan havası nereden eser? Göldağı ve Ayranca dağlarından esen yel, Arguvan Yazısı’ndan geçer. Bu yelin önüne kattığı özlemleri, acıları, dertleri, özlemleri, aşkları sarıp sarmalar… Toplanıp, insan yüreğinin en saklı yerinde duran hikâyesine dokunur. Yüreği yakan, kasıp kavuran hava, bir başka yüreğe girmek için esmeye devam eder. Bu esen yelin ortaya çıkardığı hava esip durmaya devam etmektedir.
----------------------------
[1] Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi/2015 /75 Malatya/Arguvan Halk Müziği Kültürü Üzerine Bir Araştırma-Sinan Haşhaş, Ünal İmik, Can Aydoğdu
Aşağıdan bir yel esti
Irgaladı ölem dallarımı
Ne dedim de ölem niye küstün
Kırdın yine ölem kollarımı
Irgalıyı ırgalıyı
Ben gidersem ölem yar kalıyı
Anadolu insanı, sözüyle- sazıyla kendisini ifadelendirdiği bu en özgün “hava”lardan olan Arguvan Havası, şehir- mekânın müzik ile ilişkisi bakımından ne kadar etkili olduğunu bizlere göstermektedir. Şehrin- mekânın ruhunun bu en güzel aktarım biçimi olan müziklerin yaşanması ve yaşatılması, yeni yaşanmışlıklara anlam katacaktır.
Not. Bu yazı Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan Düşünen Şehir dergisinde Aralık 2017 sayısında yayımlanmıştır.
Rüstem Budak
www.arguvanhaber.com
BİR MEMLEKET HAVASI: ARGUVAN HAVASI
Paylaş