Bu Ülke'de,
Var olan hangi kesim olursa olsun birbirinin dilinden ve elinden emin oluncaya kadar Barış sağlanamaz.
Farklı 1 (bir) kişi bile olsa onun hakları her anlamda hem sosyal hem de hukuki anlamda teminat altına alınmalıdır.
Bulduğu ilk fırsatta diğerini varlığını ortadan kaldırmaya çalışan, hakaret eden bir halk veya devlet kendi varlığının en büyük tehdididir.
Bu Ülke'de;
Her parça (ırk- ideoloji- grup- mezhep) sadece kendisinin ülkenin asli ve değişmez parçası- sahibi olarak gördü. Çatışmada buradan çıktı.
Hep birlikte bu ülkenin parçasıyız demeye utandılar- dilleri henüz varmadı.
Bir gün bunu yürekten- pazarlıksız bir şekilde birlikte bu ülkenin parçasıyız dediği zaman gerçek birlik gerçekleşir.
Aksi takdirde bu ülke- bu toprak Büyük Anadolu Birliği'ni kurulamaz.
Bu Ülke'de;
Herkes elinde hesap makinesini alır ve sayılar üzerinden toplumsal- siyasal mühendisliğe soyunur.
Birisi diyor ben %99'um.(Müslümanların Sayısı)
Birisi diyor biz de %50'yiz.(Muhalefet ve göstericiler. Nasıl oluyorsa halk ne güzel tanımlanıyor- bölümleniyor- çarpılıyor. Bunlar dışında kimse yok mu?)
Birisi diyor biz 25 milyonuz. (Aleviler)
Birisi diyor biz de 25 milyonuz.(Kürtler)
Hala sayıların birini ikna etmek için en zayıf delil olduğu anlaşılmadı.
Bu Ülke'de;
Televizyonda, internette, gazetede, radyoda, mesajlarda; gösterilen, yazılan, çizilen, söylenen her şeye hemencecik inanıveren, aldanan, aldatan, yönlendirilen bir kitle-ler var.
Bu kadar kolay inanan insanlar yalanlara da çok çabuk inanıverirler. Oysa uyarı her zaman var:“Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz.“ (Hucurat Suresi- 6)
İktidar veya muhalif kanattan haber servis edenlerin haberlerini okurken en azından bir kez düşünmeye ve doğruluğunu tasdik etmeden inanmak ahmaklıktır.
Yeni iletişim dili yalanları o kadar basit ve hızlı şekilde yayıyor ki insanlar inanmak için can atıyorlar.
***
Farkında mısın?
Büyük bir Yerel ve Küresel Kuşatma ile karşı karşıyayız.
Emperyalist- işgalci- sömürücü- zalim egemen güçler darbecilerin safında yer almışlardır.
Darbecilerin yaptıkları ve yapmak istediklerinin daha fazlasını yapmak için güç birliği yapmışlardır.
Bu yerel ve emperyalist kuşatma- saldırıyı aşmanın yolu; işlerimizi daha doğru, daha iyi, daha güzel ve daha kaliteli bir şekilde fıtrata uygun bir şekilde yapmaktan geçer.
Ey İnsan! Allah için- Türkiye için ve İnsanlık için daha fazlasını- daha iyisini yapmaya hazır mısın?
***
"İktidarı ele geçirmede geç kalmak, İslami düzenin hedeflerinden biri olan iktidar ile
alakalı güçlü bir vasıtadan yoksun kalmaktır ve böylece gayr-ı İslami iktidarın harekete darbe vurmasına ve kadrosunu azaltmasına fırsat vermek demektir."
Aliya/ İslam Deklarasyonu
***
Ey Millet! Davana Sahip Çık!
Devlet kendisine karşı, devlet dışından suç işleyen, saldıran halk ve örgütleri şiddetle cezalandırır ve affetmez.
Aynı Devlet, devlet içinden kendisine karşı suç işleyenlere(Asker- Yargı- Emniyet- Sivil Bürokrasi)ise toleranslı, affedici ve onlarca bahane bulup suçluları masumlaştırır, affeder.
Onun içindir ki, adaletin yerini bulması sana bağlı! Davana sahip çık!
***
Türkiye’deki siyasal süreci İslam- Demokrasi karşıtlığına indirgeyerek okumak
akıl tutulmasıdır.
Demokrasi; geçmişte ve günümüzde devlet- toplum yönetimi- örgütlenmesinde uygulanan,
Saltanat- Padişahlık(Osmanlı İmp.), Teokrasi(Din adamları sınıfı), Oligarşi(Tek parti veya sınıf hakimiyeti), Monarşi(Tek kişinin hakimiyeti) gibi yönetim biçimlerinden biridir.
Hz. Ömer, yönetimde Divan tarzını uygulamaya başlamış,
başta Bizans olmak üzere dönemin yönetim şekillerinden faydalanmıştır.
İslam bir dindir. Demokrasi bir din değildir. Demokrasi tevhidi temelde müslümanların birey- toplum- devlet yönetiminde kullanacağı bir yöntemdir.
Batı'nın İslam medeniyeti de dahil insanlık tecrübesinden faydalanarak oluşturduğu yönetim tekniğidir.
Osmanlı- Emevi- Abbasi başta olmak üzere müslümanların yaşadığı yönetim tecrübelerine göre daha İslami ve İnsanidir.
***
İsyan dediğimizde genelde akla sokaklar ve dağ geliyor. Hakkı- hakikati aramak, korumak, haykırmak için "söz" en büyük araçtır. İsyanımızı, itirazımızı, karşı çıkışımızı " söz"ü araçsallaştırarak ifade etmeliyiz. Kalbe ulaşan sözler... Aklı ikna eden sözler... Her daim yalanın, inkarın, yanlışın kalkması için yeterlidir.
Allah'ın yanında yer almak; kimden ve nereden gelirse gelsin tüm zulümlere karşı olmaktır, mazlumların dinini sormamaktır, yanlışı- kötülüğü gördüğünde elinle- dilinle ve kalbinle topyekun olarak düzeltmeye çalışmaktır, şahit olduğumuz herşeye vahyi- vicdani gözle bakabilmektir.
Geldiğimiz bir yol var... Ve devam eden bir yol var. Haksızlıkları- yanlışlıkları büyük veya küçük ayırt etmeden, karşı taraf- bizim taraf ayırmadan hepsine ve yapan herkese karşı çıkmalıyız. Duyarlılığımızı korur isek şahitliğimizi en güzel şekilde yerine getirmiş olacağız.
İtiraz edersek, yanlışları söylersek, hakikati dillendirirsek sürekli karşı tarafın ekmeğine yağ sürmüş olacağız tedirginliği var. Bu tedirginlikler yerine imanımızın gereği olarak hak- tevhid- adalet üzere duruşumuzu koruyalım. Doğruların yanında, yanlışların karşısında olalım. Bu hem kolay hem de zor bir şey... Bundan bütün insanlık için büyük bir rahmet vardır.
Bu ülkede yaşanan süreçleri- unsurları bütün komploların- tuzakların- planların dışında ve gerçekleşmiş birer unsur olarak ele alalım. Bunu kendi ailemize, şehrimize, sokağımıza, komşumuza yapılmış kabul edelim. Burada adaleti sağlar isek dünyada da sağlama yolunda bir adım atmış olacağız.
Öfkelerimizin adaletli olmamızı engellememizi emrediyor, Allah. Adaletli olmazsak, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimseler olursak kuklacıların deşifre olmasını kolaylaştırırız.
Camları indirenler, sağı- solu ateşe verenler, taş atanlar, yol kesenler, dükkanları yakanlar, can ve mal emniyetini ortadan kaldıranlara da karşıyız- karşı olmalıyız.
BU ÜLKE’Yİ ANLAMAK
Paylaş