a. Türkçe'nin fiili alfabesi 29 harften değil 5 harften oluşmaktadır:
1- A(a)
2- B(b)
3- C(c)
4- D(d)
5- E(e)
Çocuklar, Gençler ve Öğretmenler; İlkokul ve ortaokulda alfabe 4 harfli, Lise ve Üniversitede 5 harfli yazıyor- okuyor- düşünüyorlar.
Harfleri olmayan insanlar; cümle kuramaz.
Cümle kuramayan insanlar düşünce üretemez.
b. “Derslerde; aşağıdakilerden hangisi...” diye diye öğrenciler hep aşağıya bakmaya alışıyorlar.
Her daim aşağı bakmaya alışan, önüne ve geleceğe bakamıyor.
c. Okullarda kitap okutulurken öncelik nedir?
Kur'an-ı Kerim mi?
Pamuk Prenses mi?
Çocukların ve Gençlerin kitap okumaları gerektiğinden bahsedildiğinde; güncelde
Fantastik kitaplar,
Batı ve Doğu masalları,
Batı ve Doğu klasiklerini okutmak geliyor.
Oysa ki çocuk ve gençler öncelikle Kur'an'ın anlamıyla buluşmalıdırlar.
Kur'an öğrettiğini düşünenlerde sadece arapçasını öğretip okunmasını hafızı oluyor ama anlamından ise uzak düşüyor.
Nesiller ancak öncelikle Kur'an'ın anlamıyla tanışırlarsa, beklenen neslin oluşumu mümkündür.
Kur'an din profesyonellerin kitabı değildir, tüm kuşakların kitabı olmalıdır.
d. Öğretmenlerin Öğrenciye Etkisi- Etkisizliği
Öğrenciler yeni bilgi kaynakları keşfettiklerinden öğretmenlerin bilgi kaynağı yönünden etkileri azalmıştır.
Öğrenciler yeni örneklikler kolay bulduğundan öğretmenlerin örneklikleri azalmıştır.
Öğrenciler yeni sosyalleşme imkanları bulduklarından öğretmenler aracılığıyla sosyal rol elde etmeleri azalmıştır.
Öğrenciler yeni ideoloji- din kaynakları bulduğundan artık öğretmenlerin din ve ideolojileri onları etkilememektedir.
e. Erken Açmış Erik Çiçekleri gibi...
Modern zamanın çocukları erken açmış erik çiçeklerine benziyorlar.
Güneş'e kanıp- aldanıp açan erik çiçekleri gibi tv- internet- film- radyo- gazete- dergi ile büyümüş oldukları hissine kapılıp erkenden büyümelerine benziyor.
Duyuları- hisleri- duyarlılıkları ile erkenden uyanan- büyüyen çocuklar, birden (Mart soğukları- donları) karşısında (meyveye duramadan) akıl- kalp- nefs ve beden olgunluğuna ermeden, bitiyorlar- yaşlanıyorlar- eziliyorlar.
f. Eğitenler- Eğitilenler... Öğretenler- Öğretilenler...
Allah- Rab- İlah eğitir- öğretir ama eğitilmezdir- öğretilmezdir.
Oysa insanlardan bazıları sürekli olarak kendilerini eğitme makamında görüp eğitilmeyi- öğretilmeyi hoş görmezler, red ederler ve haddini bildirmeye çalışırlar.
Kimler eğitilmeyi- öğretilmeyi hoş görmez:
1- Çoğu Liderler,
2- Çoğu Şeyhler,
3- Çoğu Öğretmenler,
4- Çoğu Alimler,
5- Çoğu üniversite hocaları,
6- Çoğu Anne- Babalar
7- Çoğu meslek Ustaları
8- Çoğu Aydınlar
9- Çoğu Patronlar
Eğitilmeyi- öğretilmeyi kabul etmeyenler önce taşlaşmaya, ardından zulmetmeye başlarlar.
Kim ki eğitilmeyi- öğretilmeyi kabul etmiyorsa; tehlikelidir.
Sadece sana zulmetmez, seni de zulmüne alet eder.
g. Öğrencilerle bazı vakitlerde neler yaptıklarını konuşuyoruz.
En çok yapılan; Bilgisayarda Oyun Oynamak...
Kendim şu ana kadar; toplam oynadığım bilgisayar oyunu süresi 2 saati aşmaz.
Öğrencilere sordum;
Faydaları ve Zararları nelerdir?
6. 7. ve 8. sınıf öğrencileri cevapladı:
Faydaları:
1- Eğlenceli
2- Zeka geliştiriyor.
3- Stres atmaya yarıyor.
4- Eğitici ve öğretici.
5- Duygularımızı etkiliyor.
6- Dini oyunlar ile bazı şeyleri öğrenmeye yarıyor.
Zararları:
1- Göz, el, bel başta olmak üzere bedenimize zararlı
2- Beynimizi yoruyor ve tembelleştiriyor.
3- Radyasyon yayıyor.
4- Kötü huylar ediniyoruz.
5- Para ve zaman kaybı yaşıyoruz.
6- İnsanı asosyal yapıyor.
7- İş yapmamızı engelliyor.
h. Oyun İçinde Oyun!..
Bilgisayar- İnternet- Telefon oyunlarının insan üzerinde çok büyük etkileri var.
Her geçen gün yaygınlaşan, çeşitlenen ve etki derecesi artan bir oyun kültürü var.
Çocukluktan başlayarak hemen her yaştan insanların oynadığı oyunların oluşturduğu
kültür, ahlak, akıl- kalp- nefis yapısı, sosyal ilişkiler, ideolojik anlayışlar, gelecek tasavvuru önemli rol oynamaktadır.
Belli üretim merkezlerinin üretip pazarladığı oyunlar müthiş bir ekonomik döngüye de hitap etmektedir.
Bu Oyun kültürünün sosyolojisi, dini, felsefesi üzerine çok ciddi çalışmaların yapılması gerekir.