‘’ Kocahal Hasan Aşiretimiz bir Kürd aşireti olduğu için doğal olarak Kürd dilinin gramerine uygun bir şekilde isimlendirilmesi gerekir. Aşiretimiz günümğzde Kürd dilinin Kurmanci lehçesini konuşmakta ancak kurmanci lehçesi bir kaç ağızdan oluşmakta olduğundan aşiret mensuplarının uzun yıllar birbirinden uzak ve habersiz değişik bölgelerde dağınık yaşadıklarından kelimelerin ifade edilmesinde doğal olarak farklılıklar meydana gelmektedir. Malesef Kurmanci ortak eğitim dili olarak gelişmediğinden bu farklı ağızların meydana gelmesi dilbilimi açısından doğal bir durumdur. Burda şu hususu belirtmekte yarar görüyorum, Aşiretimizin bir kolunun halen İranın Urmiyede ve Berandiz bölgesine yakın yerlerde yaşadıklarına dair kaynaklar da bilinmektedir.(bu konuda ciddi çalışmalar yapılmalıdır) Burda yaşayan aşiretimiz mensuplarının Kurmanci mi yoksa Gorani mi konuştuklarını bilmemiz de gerekiyor. İran Kürdlerinin Lideri Smayîl Aẍayê Şikak ya da Simko Ağa olarak bilinen Kürd Lider (30 haziran 1930 yılında İran hükümetince bir hileyle yakalanıp katledildi) aşiretimizin de mensubu olduğu Şikak Kürdlerinin bu bölgede yaşadıkları bilinmektedir. Kürdçede isimler için çoğul eki olarak -ÊN ve AN eki kullanılır. (hangi durumlarda ên , hangi durumlarda "an" kullanıldığı Kürd dil gramerinin geniş bir konusudur) Ayrıca Kürdçede isimler yalın , eklemeli ve birleşik olarak üç kısımdır. eklemeli isimler ise ön ekli ve son ekli olmak üzere ikiye ayrılır. Aşiretimizin isminin yalın hali olarak tüm kullanımlar gözönüne alındığında ETMİ yada ATMİ olduğu görülmektedir. Bundan sonrakilerin ek olduğu görülecektir. Kürdçede bir isim sesli ile bitip çoğul eki "an" yada "ên" gelirse araya " y" harfi konulur. yani ATMİ = ATMİ-Y-AN olur. Bununla birlikte bazı bölgelerde aşiret mensuplarının ATMANKİ/ETMANKİ ya da ETMANEKİ/ATMANEKİ olarak isimlendirildikleri de bilinmektedir. kanaatimce ATMANKİ VE ATMANEKİ aynı ismin farklı söylemidir sadece ağız farklılığıdır. Kürdçede "Ki" hem isim eki hem de zarf eki olarak kullanılmaktadır. Kürdçede "Î" hem isim eki hem de aidiyet eki olarak kullanılır. Her dilin özelliğinde olduğu gibi Kürdçede de konuşma ve yazı dili bir çok yerde farklı şekilde ortaya çıkmaktadır. Daha öncede değindiğim gibi Kürdçe eğitim dili olarak kullanılmadığı için ve aşiretin mensupları dağınık yaşadıkları için bir kısım ağız farklılıkları gayet normaldir.Dikkat edilirse her halükarda aşiretin ismi köken olarak aynı olduğu görülmektedir. Bu konuda kanaatimce Kök ATMİ/ETMİ" dir diğer söylemler olan ATMAN/ETMAN =(ATMİ-Y-AN/ETMİ-Y-AN) , ATMANEKİ/ETMANEKİ= (ETMİ-Y-AN-Kİ/ ATMİ-Y-AN-Kİ) ATMANİ/ETMANİ= (ETMİ-Y-AN-İ/ATMİ-Y-AN-İ) Kürd dilinin gramerine uygun olarak söylenen ağız farklılıklarıdır. Bu konuda daha detaylı ve bilimsel bilgisi/belgesi olanların fikirlerinden faydalanmayı isterim. Herkese saygılar…’’
…….Aşiretimizin dağılması 1255 yılından sonra olsa gerek. Çünkü Hülagü’nün Kürdistan’a yönelişi bu tarihte başlar.
Aşiretimizin dağılmadan önceki yerleşim yeri;a) Mehşed ve Kirmanşah (Horasandan kasıt bu olmalıdır. b) Urmiye ve Berandiz (Dutsan ve Qotur) olma ihtimali çok yüksektir..
Aşiretimiz ilk yurdundan dağılırken iki kola bölünüyor. Bir kol Ağrı yönüne yöneliyor ve Ağrı ilinin çeşitli yerlerine dağılıyor. Diğer büyük kol ise Urfa’ya yöneliyor.
Urfa’ya geldiklerinde 1240 çadırdan ibarettirler. (Kaynak: Ali Bozdağ)
Etmi/Etmaneki Aşireti oniki mal/ev (boydan) ibarettir.
Bu mal/ev (boy)lar şöyledir ve hala aynıdır.
1 Qarıkon,
2- Qavon (Kabalar)
3 -Xallıkon (Haydarlı)
4- Kıziron
5- Ağcon,
6 –Révyon 7- Qotyon
8- Turuşon
9- Sadakyon
10- Zetkon
11-Mağıkon
13-Karahasan (Hasane Raş). Karahasan bu boylara yöneticilik yapan dedemizdir.
Urfa’da, aşiret tekrar iki kola bölünüyor. Hatta Urfa’da kalanlarla beraber üç parça oluyor.
Şöyle ki;
a) Bir kol Urfa’da, özellikle Bozova ve Siverek’te kalıyor.
b) Bir kol doğuya yöneliyor. Bu kolun öncüleri Bitlis ve hatta Van’a kadar dayanıyor. Yönetici kesim Kasrik’te yerleşiyor.
C) Urfa’dan ayrılan üçüncü büyük kol ise kuzey doğuya yönelerek Keban Maden yaylalarını tercih ediyorlar. Ancak bu yolculukta Xortan ayrılıyor, Hortoğlu Köyüne yerleşiyorlar.
d) Çok sonraları Süleyman Ağa’nın Etmi Aşireti ile Kozan İsyanını bastırmasından sonra; Kırıkhan, Kobani, Halep ve Suriye’nin diğer bölgelerine de yerleşmişler.
Bu dağılışın, 1255 yılından sonraki herhangi bir yılda olması lazım.
Keban ve Maden arasına yerleşen aşiret kolu en az seksen ve daha fazla sene buralarda kaldığı belli. Çünkü Dulkadiroğulları Beyliği 1339 yılında kuruluyor. Bu kol Nurhak Dağlarında yaylamak üzere ikinci bir göçe girişiyor. Yazları Nurhaklarda Kışları ‘da Besni taraflarında barınıyor. Bensi civarına göç ettiklerinde Dulkadiroğulları Beyliği egemendir.
Dulkadiroğulları Beyliği Etmi/Etmaneki Aşiretine Beylik statüsü verir. Görevi ise vergi toplamak, İsyan bastırmaktır. Aşiretin sahip olduğu statüden dolayı çevresinde sivrilir ve itibar görür. Zaten savaşçı bir ruh ve fizyonomiye sahip olan aşiretliler, Dulkadiroğulları Beyliği için biçilmiş kaftandır. Nurhak Dağları’nın bol yaylımı, havası, suyu yaşamlarını güzelleştirmektedir.
Zaman geçtikçe Urfa’da kalanları ve Bitlis’e kadar giden pısmamlarını unuturlar. Zaten nereye gidip yerleştiklerinden de habersizdirler. Aralarında ki iletişim kopmuştur. Birbirlerini kaybetmişlerdir.
Aşiretin büyük gövdesi Besni, Gölbaşı, Elbistan yöresinde yaşamış. Asıl gövde bu coğrafyadadır. Malatya’ya gidip yerleşenler, bu coğrafyadan; Xallıkon, Turuşon, Zetikon ve biraz da Qawon boylarından koparak gitmişler. Antep’e Suriye’ye gidenler ise her boydan kollardır. Antep ve Malatya’ya yerleşenler, kültürel olarak hiçbir zaman ana gövdeden kopmamışlardır. Bir birlerini unutmadıkları gibi, birbirlerinden daima haberdar olmuşlar. Hatta geliş ve gidişler de vardır.
Etmi/Etmaneki Aşireti hep devlet yanlısı olmuştur. Dulkadiroğulları Beyliği döneminde ve Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin Kuruluşu ve Cumhuriyet dönemlerinde devletin yanında durmuştur. İsyanları bastırmada da kullanılmışlardır… Osmanlı döneminde İsyan bastırmaya gidişlerde gelmeyip de ya da geldikten sonra Orta Anadolu’ya gidip yerleşen çok Etmi/Etmaneki vardır. Tabi devletin sürdükleri de var. Ayrıca Süleyman Ağa döneminde Kozan İsyanı’nın bastırılması, Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında, Maraş ve Antep’in ve hatta Urfa’nın kurtarılmasında Aşiret’in çok büyük fonksiyonu vardır. Öte taraftan Rusların Bitlis Deliklitaş’ta püskürtülmesinde Smail Ağa’nın çok büyük fonksiyonu var.
Gerek Dulkadiroğulları Beyliği döneminde, gerekse Osmanlı döneminde Etmi/ Etmaneki Aşiretlilerinin cesur, zeki cengaver oldukları kayıtlara dahi geçmiştir. Ör. Malatya Atmé Jor kolu, Sivas’a bağlı Alacahan’a Padişah tarafından yerleştirilmek üzere ferman çıkarılmıştır. Çünkü Alacahan Eşkıyadan geçilmez olmuş ve devlet baş edememektedir. Fermanda şu ibareler vardır. ‘’Atmalı Aşiret Halkı cesur ve cengaver olup, Alacahandaki eşkıyanın hakkından gelebilir. Bu nedenle Alacahan’ın Atmalı Aşiretine yurt olarak verilmesi ve Atmalı Aşiret Halkı’nın Alacahan’a yerleştirilmesi…’’
Fermanı Osmanlı arşivindedir.
Amé Jor Kolu bir heyet ile padişahı ziyaret eder ve gitmek istemediklerini, yurtlarından memnun olduklarını ve aflarını isterler. Padişah da kabul eder.
Aşiret hayvancılığı hakkı ile yapar. Bu alanda yetenekleri çok gelişkindir. Dabak hastalığı tüm imparatorlukta salgın halinde yayılınca, Osmanlı sarayı Aşiret erkeklerini veteriner olarak her tarafa görevlendirir.
Belli bir dönem, saray’ın et ihtiyacını da etmi/Atmaneki Aşiretlileri sağlar.
…Aşiret kadınlara çok değer verir. Bu antik Kürt döneminden kalan bir yaşam biçimi olsa gerek. Ağa soyundan yetişkin erkek olmayınca koca aşiret’e ağalık yapan kadınların varlığı çok düşündürücü. Boz Ağa’nın Hanım’ı buna en güzel örnektir.
Aşiret’te Ağalığa onay vermek vardır. Öyle her isteyen ağa olamaz. Ağa olabilmesi için oniki boy temsilcilerinin onayı gerekli. Bir itiraz dahi engeldir ağa olmaya.
Ağalık bir dönem sıra ile yani periyodik bir dönüşüm ile her boydan insanlar yapardı. Yani oniki boy sıra ile ağalık yapardı. Sıra Zetikanlı KOSAYİ OTMİYON’da iken, ağa bir suç işliyor. Suçu da bir ineği idam (asarak) ederek öldürmek. Bunun üzerine ağayı Kosayi Otmiyon linç ediliyor. Yerine de Hasani Reş soyundan ağa seçiyorlar. Seçtikleri ağa sarışın imiş. Kürdler sarışın insanlara bozo/bozık derler ve ağaya da BOZAĞA diyorlar.. Böylece şimdiki Bozdağların ağalığı başlıyor. Hala da öyledir. Bozdağlar gerçekten Alevi sünnü ayrımı asla yapmadan ağalık yapmışlardır.
Aşiret’in bu büyük gövdesini, on iki boyunun altısı Alevi diğer altı boyu da Sünnü/Hanefidir. Ancak asla bir çekişme veya ayırım asla olmamıştır. Yavuz döneminde her tarafta Alevi kıyımı olmuşken Etmi/Atmaneki Aşiretinde olmamıştır. Bunun sebebi Aşiretin yarısının sünnü olmasına bağlanamaz mı?
….Aşiret’te mahkemeye, karakola gitmek yoktur. Her iş aşiret hukuku dahilinde çözülürdü. Ağanın başkanlığında her boyun ileri geleni toplanır, dava görülür ve oniki boy temsilcileri tartışır ve karar için oy kullanır. Dava hakaniyet içerisinde sonuçlandırılır. Olay nerede hangi boyda ise orada toplantı yapılır. İfadeler alınır. temsilciler juri görevi görür.
Hani derler ya ‘’İngiltere’de sekizyüz sene önce demokrasi vardı veya hukuk vardı’’ Kürtlerde beşbin yıl önce demoktasi vardı. Hak ve hukuk vardı. Bu öyle bir halk ki İneği asarak idam eden ağasını’’Senden ağa olmaz, sen bir katilsin’’ diyerek linç eden, hayvanın dahi hakkını koruyan ve bunu yaparken de oniki boyun ortak kararı ile yapan bir halktır. Bırakalım insan haklarını, hayvan haklarını bile binlerce yıldan bu yana korumayı içselleştirmiş bir halktır.
Mahkemede onbir boyun temsilcilerinin kararı geçerlidir. Ağanın bu kararı bozma veya etkileme hakkı yoktur.
Dulkadiroğulları Elbistan’ı yönetim merkezi olarak kullanmaya başlayınca; Aşiret de Pazarcık ağırlıklı olmak üzere, Elbistan, biraz da Göksun civarlarına yerleşir. Adiyaman’da çok az çadır kalır. Şunu özellikle belirtelim Etmi/Atmaneki Aşireti nivqoçabar değil, tam qoçabardır. Tam qoçabarlık 1930 yılına kadar devam etmiştir. Bazı aileler hala nivqoçabar olarak yaşıyorlar.
Dulkadiroğulları Beyliğinin 1522 yılında yıkılmasından sonra, Osmanlı, Etmi/Atmaneki Aşiretinin sahip olduğu paye ve görevlerine dokunmaz. Aynı devam etmesini ister. Osmanlılar da aşiretin gücünden; asker ve kaliteli hayvancılık yetiştiricilikte yararlanır.
Nüfus hızla çoğalmakta ve Osmanlı devleti bu büyük aşireti hiç aklından çıkarmamakta, yakın durmakta, isyan bastırtmakta, kısacası yakınında tutmaktadır.
Özellikle Süleyman Ağa’nın Kozan İsyanını bastırmasından sonra, aşiretten bazı insanlar, Süleyman Ağa’nın gücünden yararlanarak, Suriye’nin değişik yelerine yerlerindeki bereketli yaylak ve kışlaklara yerleşiyorlar. İlk önceleri kışlamaya giden aşiretten bazı aileler sonraları, Suriye’nin Çit-ü Çimen, Hama ve Humus Rakka, Kobani Kürd Dağı yörelerine yerleşmişlerdir.
Etmi/Atmaneki Aşiretlileri Böylece Türkiye’ Yozgattan Ağrıya- Erzincan’danHumus’a kadar dağılmışlardır. Ayrıca İran, Irak’ta da yaşadıklarını biliyoruz.
….Mondros Mütarekesi’nden sonra, Doğu ve Güneydoğuda dolaşan, Kürd Hayranı İngiliz binbaşı Noel için Etmi/Atmaneki Aşireti çok önem arzeder. Bu nedenle Sırıklı yaylasında, Yakup Hamdi Paşa’yı ziyaret eder. ‘’Silah ve cephane vereceklerini, Sinemilli kaynı Tapo Ağa ile zaten birlik olduklarını, Kürd Devletini kurmalarının gerekliliğini anlatır. Yakup hamdi Paşa’nın ise bir özelliği vardır. Karşısındakini dinlemek ve baş sallamak, ayrıca mimikleri ile konuşan, bazı hareketlerle meram anlatan, pek konuşmayan çok da zeki bir ağa imiş. Başı ile sürekli onaylamaları, Binbaşı Noel ‘’Evet’’ olarak algılar. Oysa Yakup Hamdi Paşa ‘’Konuş seni duydum/anlıyorum’’ demektedir. Sırıklı yaylasında misafirlerine onyedi çeşit yemek ikram ederler. Bu da aşiretin yemek kültürünün zenginliğine işaret eder. Hatta; Binbaşı Noel ‘’Onyedi güzel yemek ikram edildi, herşey bir yana, o dağın başında ikram edilen tatlıya hayran kaldım’’ Demekten kendini alamaz.
….İngiliz Binbaşı Noel anılarında; Yakup Hamdi Paşa için çok zeki ve çok tehlikeli bir insan’’ Der. Çünkü Paşo Ağa ve kayın biraderi Tapo Ağa Binbaşıyı kandırarak silah almışlardır. sonra da Sivas’ta yapılan kongreye (4 Eylül 1919) bağlılık telgrafı çekmişlerdir. Noel’den silah temin edip etmediklerini bilmiyoruz, fakat İstiklal Harbi’ne destek verdikleri bilinmektedir. Ayrıca, bağımsızlık mücadelesine destek vermek amacıyla 15 Eylül 1919’da Pazarcık Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kuranlar arasında yer almışlardır.
…... Milli Mücadele yıllarında Fransızlar’la Ermeniler birlikte hareket etmiş, bölgedeki Ermeniler’in lideri olan Agop Hırlakyan, Engizek Yaylası’nda komşusu olan Tapo Ağa ile irtibata geçmiş, kendilerini desteklemelerini istemiştir. Tapo Ağa ve eniştesi Yakup Hamdi Bey (Paşa Yakup), çadırda Fransız ve Ermeniler’le görüştükten sonra dışarı çıkarlar. İkisi de Fransız görüşmeciler ile Agop Hırlakyan'ın tekliflerinden rahatsız olduklarını, böyle bir teklifin kendilerini rencide ettiğini, bu nedenle Agop Hırlakyan’ı ve Fransızlar’ı öldürmek istediklerini, ancak bu kişilerin çadırlarında misafir olmalarından ve geleneklerinde misafir öldürme bulunmadığından bunu yapmadıklarını, görüşmecilere tekliflerinin yanlış olduğunu, Milli Mücadele’nin yanında olmanın namus meselesi olduğunu söylediklerini açıklamışlar, Fransızlar ve Ermeniler geri yollanmıştır. “Pazarcık’a giden ve Atmalı Aşireti reisi Yakup Hamdi’ye ve Sinamili Aşireti reisi Tapo’ya para götüren ve Fransız işgalini kabûl etmesi karşılığında onlara jandarma komutanı olacağını müjde olarak haber veren Agop Hırlakyan’ın damadı Karlozoğlu Osep’in (Ohannes) de Yakup Hamdi tarafından yakalanıp Kuvay-ı Milliye’ye teslim edildiği haberi de o anda alınıyor.Saflar belirginleşiyor.
….Yakup Hamdi Paşa, Fransızlara pusular kurar, silah muhimat ve binek hayvanlarını ellerinden alır. Günü geldiğinde de, dörtyüz adamı ile Maraş’a yönelir. Maraş’ın kurtuluşunda en büyük paya sahiptir.Maraş’ın kurtuluşundan sonar Yakup Hamdi Paşa, sayıları kat be ka tartan adamları ile Urfa cephesine yönelmekte ve Urfa’nın kurtuluşunda da pay sahibi olmaktadır.
…..Bu olaylar olurken, Etmi/Atmaneki Aşireti Kabalar Boyu Beyi Mılla Mehmet Karayılan (Marireş) koyunlarını satarak aşiretlisinden belli sayıda adam silahlandırarak Antepte mücadele vermiştir. Katıldığı her çatışmayı kazanan ve Fransızları çok yıpratarak yenilmelerine ortam hazırlayan Marireş, Antep’te şehid düşmüştür. Şimdi Antep’te heykeli vardır.
ETMİ/ETMANEKİ AŞİRETİ SÖZLÜ TARİHÇESİ-3
Aşiretimiz dili ise değişik şekillerde telafuz edilmekte Bu konuda Aşiretlimiz değerli pısmam Kocahal Hasan’ın görüşleri aşağıdadır.
Paylaş