Köylere Ne Oldu?
Rüstem BUDAK
Köy coğrafik yapılanma olarak önemli yerleşim yerlerinden biridir. Tarihsel süreçte köy her zaman sosyolojik- kültürel- coğrafik bir realite olarak varlığını korumuştur. 1924 tarihli Köy Kanunu, nüfusu 2000’i aşmayan yerleşim yerlerini köy olarak tanımlamıştır. Yerleşim olarak suyun olduğu bir yeri kendine seçerek dağ, ova ve vadi ayrımı gözetmeksizin var olmaya çalışır. Tarım ve hayvancılık merkezli işgücü biçimlenmesi hayatın merkezini oluşturmaktadır.
Modernleşme sürecinin en çok etkilediği alanlardan biri de köyler oldu. Modernleşme öncesinde köyler; kendini şehirlerden soyutlamış, korunmacı üslupla uzakta duran, değişimlere mesafeli, ekonomik gelişimini sadece varlığın devamını esas alan ve güvenlikli ortamı olması hasebiyle, kendine özgü bir yaşamı hâkim kılmaya çalıştı. Modernleşme süreciyle birlikte yaşam standartlarında ve yapılanmasında önemli değişiklikler meydana geldi.
Modernleşme yeni emek alanları oluşturdu. Sanayileşme- endüstri iş sahası olarak köye nazaran daha kolay ve ekonomik getiri olarak yüksek bir meblağ oluşturduğu düşüncesi köylülerin, dirençlerini kırdı. Sadece toprak ve hayvancılığa bağlı emek gibi dar geçim araçları yerine sürekli çeşitlenen alanlara yoğun talep oluştu. Bununla beraber yeni kapital düzen çalıştırılacak ucuz iş gücü için köylülerin şehre gelmesini teşvik etti.
Modern zamanlar dar kalıpları değil yeryüzünü her yerini kendisi için varlık alanı olarak tanımlayan bir yaklaşımı esas aldı. Köylüler, sadece küçük bir çevre içinde var oluşlarını yeterli görmediler. Sınırlı imkân ve değişmez gibi görünen ortamı aşmak, yeni bir dünya ile tanışık kılacak süreçlere adapte olmaya çalıştılar.
Pazar ve pazarlamayı esas alan ekonomik yaklaşım, köylülerin üretici olarak ortaya koyabildikleri ürünlere hakkını verecek bir dağıtım ve kazanç elde etmeyi engelledi. Kendi pazar güçlerini oluşturamayan köylü üretici olarak aynı döngü içindeki devinimini artık kabul etmez oldu. Tüccar ve devlet köylünün üretiminin fiyat ve geçim dengesinde yerini bulmasını sağlamayınca, halk tarım ve hayvancılığın gelecek açısından umutlarını yok etti.
Kamu başta olmak üzere yoğun istihdam politikaları köylünün varlık alanı dışına çıkmasında başat rol oynadı. Yeni ulus devlet kimliği kazanan ülkemizde devlet aygıtının işlerliğini sürdürecek eleman sıkıntısı, kamu iktisadi teşekküllerinde yandaş istihdam etme politikaları köylülerin var oluş alanlarına yeni fırsatlar sundu.
Yaşamı sürdürecek kadar asli ihtiyaçları gidermeyi kendine felsefe edinen köy yaşam kültürü yeniçağların tüketim merkezli hayat standardına eklemlenmek istedi. Tüketim çağrılarına icabet etti. Tüketici olarak bunu daha farklı sahalarda kurgulamak ve artmak için köyü terk etti. Modern çağ dünya cennetini sağlama iddiasına yönelik olarak vaat ettiği yaşam standardına insanları çağırdı. Bu yüksek perdeli ve geniş yankı uyandıran yeni hayat tarzı yokluğun türlü çeşitlerine karşı mücadele veren köylülere çok cazip geldi. Bu sesi çok geç duydular ancak cevap vermekte gecikmediler. Bu refah toplumuna eklemlenmek için bir an önce mücadeleye giriştiler.
Yeni toplumsal sınıfların varlığı ve bu sınıflara geçiş noktasında güçlü bir arzu belirdi. Köylünün toplumsal- siyasal- kültürel algıda en aşağı tabakalardan olduğu anlayışı olagelmişti. Bazı gönül alma çabaları ve söylemlerine rağmen köylünün mevcut bulunduğu sınıfsal katmanı değiştirme arzusunu kamçıladı. Yeni sınıflara katılmak, kendini yeni zamanlara adapte etmek istedi. Köyde kendisini çepeçevre kuşatan geleneğin sınırlarına karşılık modernizmin hiçbir sınır ve engel gözetmeksizin davet ettiği yaşam biçimine katılmak arzusunu kamçıladı.
Köylerin yerel hâkimiyet güçlerini ellerinde bulunduran en başta ağaların varlık ve etkisine karşılık bunu aşmak için fırsat kollayan köylülere eşsiz fırsatlar verdi. Kazandığına el koyan köy egemen sınıflarına karşılık devlet veya özel kurumların egemenlikleri altında olmayı yeğlediler. Ağalara karşı ümitsiz direnç alanını fazla zorlamak istemediler. Modern hayat onlara bir başka dünyayı mümkün kılacak ve uygulanabilecek bir süreci köylülerin önüne serdi. Köylüler için yeni egemen sınıfların emri altına girmek daha tercih edilen durum oldu.
Sürekli artan nüfusa karşılık gelir kaynaklarının sürekli azalmasıyla beraber paylaşımlarla beraber azalan pay hareketliliği nüfus hareketlerini hızlandırmada önemli etkisi olmuştur. Köylerdeki nüfusun ortalamanın üstünde çoğalması köy imkânlarının paylaşımını zorlaştırmıştır.
Tarımda makineleşmeye paralel olarak, tarımsal faaliyetlerin emeğe dayalı olmaktan çıkmış olması yeni nüfus hareketlerini hızlandırmıştır. Büyük makineleşme maliyetlerine karşılık üretim gücü bu yeni imkânları karşılayacak derecede değildir. Makineleşme yanında yeni gübreleme teknikleri toprağın verim ve gücünü azalmaktadır.
Köy nüfus yoğunluğunun önemli bir kısmını barındıran Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde Cumhuriyet döneminde yaşanan isyanlardan dolayı gerçekleştirilen sürgünler ve PKK ile yapılan mücadele dolayısıyla köy boşaltmalar dolayısıyla köy nüfusunun azaltılması sağlanmıştır. Köylerde gerçekleştirilen bu zorunlu hareketlilik büyük sosyal değişimlere öncülük etmiştir.
Anadolu coğrafyasının içlerine kadar yayılmış olan köyler artık hızlı nüfus değişimi ile birlikte yok olma noktalarına kadar gelmişlerdir. Bu nüfus hareketliliği Türkiye’nin modernleşme sürecinde etkili olmaya devam etmektedir. Köylünün yeni hayata adaptasyonu ve getirdiği değerler açısından kendine özgü bir sürecin oluşmasına katkıda bulunmaktadır.
Gelecek yazıda ise köylerin geleceğini anlamaya çalışacağız.