Ekrem İmamoğlu’nun karşısına çıkan Malatya’nın köylerinden biri Çığlık köylüleriydi. Çığlık köylüleri de yörelerinde yıllardır sürdürülen madencilik ve taş ocağı faaliyetlerine karşı sesini bir kez de, bu nedenle duyurmak istiyordu. Bu yüzden Ekrem İmamoğlu’nu üzerinde “Taş Ocağı ve Maden Talanına Hayır-Çığlık Köyü Dayanışması” pankartıyla karşıladılar. Ama doğrusu ben haberlerde geçen “Çığlık Köyü” nü duyduğum an, Fakir Baykurt’un on yıllar öncesine uzanan bir anısına ışınlanmış gibi oldum. Çünkü F.Baykurt’un Çığlık Köyü ile ilgili çok önemli, göz yaşartıcı bir anısı vardır.
1965 yılında kurulan Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS), ülke genelinde il, ilçe, köy dahil yüzlerce şubesi ve yaklaşık 80.000 üyesi olan bir örgüttür. Ki o dönem Türkiye genelinde öğretmen sayısı zaten 130.000 bindir. TÖS’ün kurucu kadrolarının çoğunluğu Köy Enstitüsü kökenli öğretmenlerdir. Yurdumuzun iyi yetişmiş entelektüel aydın kuşağı içinde o zaman öğretmenlerin çok önemli bir yeri vardır. Onlar sadece karanlıkta kalmış köyleri, sınıfları aydınlatmaz; öğrencilere ve halka nasıl bir yurttaş ve haklarına sahip çıkabilecekleri iyi insan olacaklarını da anlatırlar. Dolayısıyla öğretmenlerin varlığı ve onların ağzından çıkan her söz toplumun başka kesimlerinin de ilgi odağındadır. Bu nedenle öğretmen örgütü TÖS’ü ve onun Genel Başkanı Fakir Baykurt’u da ülkenin her yanında en azından isim olarak bilmeyen yok gibidir. Hatta seçimlerde oyumu kime vereceksin diye sorulan bir vatandaş “Ben oyumu TÖS’e vereceğim” demiştir. Yani halk nezdinde TÖS’ün itibarı çok yüksektir.
TÖS 1969 Aralık ayında dört günlük bir Genel Öğretmen Boykotu yapmıştır. Genel Başkan Fakir Baykurt boykot sonrasında, TÖS Malatya Şube Başkanı Nedim Şahhüseyinoğlu’nun daveti üzerine Malatya ve çevresindeki TÖS Şubelerinde toplantılar yapmak için Malatya’ya gider. İlk gün Malatya TÖS ve merkeze yakın Eski Malatya,Yeşilyurt şubelerini ziyaret eder; öğretmenler ve şubeye gelen insanlarla kucaklaşır söyleşir. Ertesi gün için duyurusu önceden yapılmış olarak sinema salonunda bir toplantı yapılır. Toplantı için köylerden sadece öğretmenler değil köylüler de kopup gelmiştir. Çünkü o süreçte sadece öğretmenlerin değil memleketin her sorunu öğretmenlerin toplantılarında konuşulan sorunlardır. Fakir Baykurt’a salt öğretmenler değil köylüler de soru sormaktadır. F.Baykurt, “ Sorulan soruları yanıtlayacağım diye turşum çıkıyor. Bununla bitmiyor. Toplantıdan sonra bir lokale, bir eve gidiliyor, bu kez orda anlat anlat!” diye yaşanan atmosferi işaret ediyor.
Nedim Şahhüseyinoğlu, genel başkan Malatya’ya gelirse iyi olan örgütlenme işlerimiz daha iyi olur diye düşünmüş. O yüzden F.Baykurt’a nefes aldırmıyor. Bir oraya, bir buraya götürüyor. Akçadağ’a, Doğanşehire…TÖS Doğanşehir Şubesinde de kısa kesmeyi bilmedikleri bir toplantı yapıyorlar. Ama soruların arkası gelmiyor. N.Şahhüseyinoğlu “Genel Başkan yorgun. Kalkalım da dinlensin biraz. Yarın da konuşmaları var” diye ortamı frenlemek istiyor ama nafile…
“Yorgunsa neden geldi? Ankara’ya dönünce dinlensin. Daha vakit erken…”
F.Baykurt’un annesi “oğlum sen konuşmayı biliyorsun ama kesmeyi bilmiyorsun; ne olursun kısa kes!” diye uyarırmış. Oğlu da “Yahu ana, kestim; konuşmam biteli çok oluyor; ama kimi arkadaşlar yeni geldi, yeniden konuşuyoruz. Konuş, dinleyelim diye gelmişler, susmak olur mu?” diye geçiştirmek zorunda kalırmış. Doğanşehir’deki toplantı da bunun gibi bir şey olmalı. Neyse toplantıyı bir yerde sınırlayıp akşamın köründe bir minibüs dolusu öğretmen F.Baykurt’u aralarına almış olarak Malatya merkeze yollanıyor. Ama minibüsün önü yolda bir grup tarafından kesiliyor. Yolcu sansalar bile minibüs tıkış tıkış; tek kişilik yer dahi yok. Ki TÖS’lü öğretmenlere o süreçte ülke genelinde saldırılar da çok fazla. Adamlar minibüs kendilerini atlatıp geçmesin diye kollarını açmış geçişini engellemeye çalışıyor. Elbet içerdekiler de tedirgin olmuyor değil.
Şoför camı aralayarak gece yarısı ne aradıklarını, soyguncu olup olmadıklarını soruyor. Genç biri “soyguncuyuz, keseceğiz sizi” demekte. Sonra da “TÖS Başkanı içinizdedir” demesin mi… N.Şahhüseyinoğlu “Bir iş mi var?” diye araya girince işin rengi açığa çıkıyor. Çığlık köyündenmişler. Sabah TÖS Başkanının Doğanşehir’e geçip gittiğini duymuşlar. Üstelik kendisini sinema salonundaki toplantıda dinlemişler; köylülerine anlatmışlar, biraz da kendisi gelip köylülere anlatmalıymış…
“Çok geç oldu, yorgunuz vb.” gerekçeyle Çığlıklıları ikna edemiyorlar. F.Baykurt “herkes şimdi uyumuştur” deyince karşıdan “Vallah kimse uyumamıştır! Boruk Ali Uçar dedi: Helem gidin yolu bekleyin, anlatın, mutlaka gelir” Kim bu Boruk Ali Uçar? Merak ediyor genel başkan. “Muhtarımızdır. Dün dinlemiş Malatya’da. Bugün de diyor köylü dinlesin. Geç olduğunu konuştuk. Hele gidin anlatın, bize erken sıra gelmez..dedi.” Derler.
Çığlıklılardan kurtuluş yok! Sonunda minibüsü köye sürüyorlar. Kış mevsimi hava soğuk. Köyün kahvesinde soba yanıyor içeri de sigara dumanından kös kös olmuş halde. Genel başkanla hepsi el sıkışıyor. Köylüler önce sık sık toplantı ve boykot yaptıklarını söyledikleri çocukların öğretmenlerce ihmal edildiğinden bahsedip“doğru dürüst okutmiler. (…) Çocuklar dört kez beş kaç eder bilmiy” şikayetçi gibi davranıyorlar. Ama esas konu bu değildir. Gülüşürler.
Söz dönüp dolaşır daha ciddi bir tonda Muhtar Boruk Ali Uçar’a gelmiştir: “Çok kurban verdiniz mi? İlk olarak bir memur kesimi gördük, halka doğru hizmet vereceğiz diye hükümete kafa kaldırdı. Yüreklerimiz yerinden oynadı. Hayran kaldık.”
F.Baykurt da muhtarın söyledikleri karşısında memnuniyetini belirtip bundan sonra öğrenciler ve öğretmenler için daha iyisini yapmaya çalışacaklarını; öğretmenlerin kahvede daha az zaman geçireceğini ifade ediyor. Ve devamını da F.Baykurt şöyle anlatıyor:
“Boruk Ali Uçar elini cebine attı. Bir zarf çıkardı. Üstüne adımı yazmışlar. Yarı kapanmış yarı açık. İçinden hem kağıt hem metal paralar döküldü. Bir liste yazmışlar. ‘Dün Malatya’dan dönüşte anlattım. Komşular üçer beşer çıktı. Boykotta yara alanlara sargı olsun. Götür TÖS’ün veznesine.’ Zarfı avucuma koydu. Avucum köz olmuş gibi yandı. Vakit erkenmiş geçmiş aldırmadan sabaha kadar konuştuk o gece. Çığlık köyünün kahvesinden önüm aydınlık çıktım.”
TÖS Genel Başkanı Ankara’ya gelir gelmez avucunu yakan o emanet parayı hemen sendikanın muhasebesine kayıt ettirdi. Oturup Çığlık’la ilgili anısını da Cumhuriyet gazetesine “Çığlık Köyü” başlığı altında yazıp gönderdi.
Fakir Baykurt’la ilgili “Romancının Serüveni” adlı biyografi kitabı çalışmamda yazarın duygu yüklü bu anısına da yer vermiştim. O yüzden televizyon haberlerinde Ekrem İmamoğlu’nun karşısında Çığlıklıları görür görmez Fakir Baykurt’un köyle ilgili anısı gözümde yeniden canlandı.
Dünün öğretmen hareketine saygı ve sempatiyle yaklaşan; bugün suyunun, toprağının yağmalanmasına karşı sesini yükselten Çığlıklılara sevgi ve selam olsun…
[1] Fakir Baykurt, otobiyografisinin 5.cildinde “Çığlık Köyü” adıyla ayrı bir başlık açmıştır. Köyle ilgili anısını ve bilgileri bu kitaptan edindim. (Fakir Baykurt, Bir TÖS Vardı.Papirüs Yayınları, İstanbul, 2000)
[2] Bir TÖS Vardı, s.398