Suriye’de cadılar kaynaşıyor. Dünyanın bütün aktörleri boy ölçüşüp, her türlü rolü, en ince teferruatlara kadar oynuyorlar. Rantçılar, köleciler, asimilasyoncular, katliamcılar, barışçılar, özgürlük savaşçıları, yerel ve evrensel hegemonlar, uyuşturucular, silah tüccarları, yavşaklar, çakallar,akbabalar, faşistler, koministler, ırkçılar, yobazlar, ilkeller, modernler, İŞİD kısacası SİYAH ile BEYAZ ve bütün GRİ tonlar birbirlerine madik atmak için bilinçli seçilmiş, Kürdistan coğrafyasında tarihsel yolculuğun çok önemli birikmiş olgularını, kendi lehlerine kavramsallaştırma mücadelesi vermektedirler.
Burası Kürdistan Coğrafyası Gutilerin, Hurilerin, Subaruların, Mittanilerin, Komagenenin , Korduenenin, Sophenenin, ilk en büyük imparatorluk Med ve daha bir çok devletin coğrafyası…
Tanrı dünyadaki bahçesini buraya dikmişti ve adına da ‘’Aden Bahçeleri’’ denmişti.Buına kutsal kitaplar şahittir. İnsanlığın gelişimine kaynaklık eden bütün İLKLER burada vuku bulmuştu. Adem ile Havva buralıdır. İlk peygamberler buradan insanlara seslenmişti, Gılgameş bu coğrafyada dolaşmış, Nuh tufanı burada oluşmuş ve Nuh’tan kalanlarla buralar örülmüştü, burası Kawa’nın memleketi, Nevroz’un yayılış yeri… Çok Tanrılarımız olan Enki, Enlil, Anu,Dumuzu, Baal’ı,Aşur, Marduk, İnanna, Mitra’nın doğduğu coğrafya… İlk tektanrılı din olan Zerdüştlük buradan dünyayı etkiledi. Mahabad, Haşeng ve Zerdüşt bu coğrafyadan ses verdi.
Bu kutsal topraklarda halklar etkileşim içerisinde bu günkü ABD’nin ulaştığı mirası oluşturdular. Mısır- Hitit- Eski Yunan, Roma-Bizans’tan bugünkü Avrupa-ABD’ye köprüleri bu coğrafyada örüldü. Bu coğrafya Halkınındı Hindistan’dan, Çine ulaşan felsefe…
Bu coğrafya kalu beladan bu yana sürekli istilalara maruzdur. Buna temel sebep; güzel iklim, Med’in, Mısır ile Hitit’in, Darius ile İskender’in, Roma ile Pers’in, Bizans ile Pers’in, Arap’ın, Cengiz’in, Timur’un, Osmanlı ile İran’ın savaş alanıdır. Yüzyılımızda da bağımsızlık dirençlerinin katliamlarla bastırıldığı, yerelde Arap, Fars, Türk Devletlerinin, Dünya’da ise tüm emperyalistlerin vekalet ve direkt savaşlarının arenası durumuna düşmüştür. Herkesin kafasında en büyük pay koparma stratejisi yatmaktadır. Bütün dünya Kürtleri ve içlerinde barınan halkları sözümona sevmektedir. Hatta yereller bu sevgi sıfatını ‘’kardeşlik’ mertebesine çıkarmışlardır. Öyleki; Araplar ‘Müslüman kardeş’liğini, Türkler ‘et-tırnak kardeş’liğini, Farslar ise ‘amcaoğlu kardeşliği’ni dillendirecek kadar ileri gitmişlerdir. Aralarındaki ‘kardeşlik’ yarışı Kürt kanı ile sonuçlanmaktadır. Oysa Türkiye’de Barış Süreci ,halkların kardeşliği ve bir arada yaşamanın umutlarını doğurmuştu. Bu umutlar bir çırpıda heba edilerek, Anadolu Halklarının birlikte yaşama umutları kırılarak barış yerine savaş dayatılmıştır. Fakir Anadolu çocukları cephelere sürülmüş ve anaların gözyaşları akıtılmıştır. Bu durumda göstermektedir ki çok savaşlar olacak ve kan akacak. Türkiye’nin El-Bab’dan çıkacağına şahsen inanmıyorum. Bu durum da daha büyük savaşların kapıda olduğu ve uzun bir süre alarak halkımızı, can kayıpları ve ekonomik krizlerle gereceği apaçıktır.
Kıbrıs Sorunu kangrenleşmiş çözümsüz, Yunanistan ile deniz sahası ve adalar, Rusya ileşimdilik dondurulan çok yönlü anlaşmazlıklar, Ermenistan ile ha keza, İran ile bekleyen büyük karşılaşma, İrak ile Başika ve Kuzey İrak’taki askeri birlikler, Suriye ile El-Bab… Kala kala komşu olarak sorunsuz görünen bir Bulgaristan… Ne yani devlet bunca sorunun vatandaşı kaygılandırmadığını mı düşünüyor?
Ama ‘’Biz Osmanlının Torunları’’ imişiz. Osmanlı hayalimiz varmış. Osmanlı İmparatorluğunun yüzölçümü 22 milyon kilometrekare iken 60 milyon nüfusu vardı ama halk aç, yamalı, bitli ve evsizdi. Devletlerin büyüklüğü, insanının refahı çok toprakla olmuyor. Kaldıki çok geniş bir vatana sahibiz. Sadece Harran ovasında modern tarım yapılsa 150 milyon nüfusu geçindirecek kapasiteye sahip.
Zenginliğin, bireysel yeteneklerin gelişimi olduğunu bir öğrenebilsek…
Savaşacağımıza, bireysel yeteneklerimizin geliştirilebilmesine çabalamalıyız. Türkiye ve benzeri ülkelerde bireysel yetenek geliştirilmesi gaale alınmaz. Önemli de değildir. Eğitim programlarına alınır ama ‘iş olsun’a bırakılır. Bireysel yetenekleri gelişmiş insanların savaşa, yeni toprak kazanmaya asla ihtiyacı yok ki. Dünya’da bireysel yetenek gelişimine geçen devlet yoktur. Savaş zaten iyilerin, doğruların işi değildir. Savaşa kötüler ihtiyaç duyarlar. Amaçları, gasp, talan ve ganimettir. Savaş kötülüklere analık yapar, kötülükler doğurarak uygarlıkta gerilik ve dolayısı ile insaniyet yolunda tıkanıklığa yol açar. Savaş araçları suç araçlarıdır. Denecektir ki ‘savaşmayalım daİŞID’a yenik mi düşelim’ İŞID dediğimiz organizasyonun bireylerinin, bireysel yetenekleri geliştirilmiş olsaydı İŞID olur muydu? Kaldı ki İŞID’ı yaratıp ‘nimetten faydalanmayı’ düşünenler asıl savaşçılar değil midir?
Ey bu coğrafyaya göz diken öte-beriler..! Bir gün gelir de kişiselleşebilmiş olan BİLİNÇ toplumsallaşırsa ne yaparsınız, nerelere kaçarsınız? Bunu hiç düşündünüz mü? Ama bu bilincin sizde (kurumlarınızda) oluşmadığı çok aşikar. Şayet oluşmuş olsaydı savaş değil barışı tercih ederdiniz. İyi bilinki bu halk toplu bilince erse dahi sizinle savaşmaz. Barışık yaşar. Çünkü bu halkın hafızasında katliam yoktur. Yapacağı tek şey bilinç aşılayarak, kendinizi aşmanıza yardımcı olur.
26.02.2017/Mehmet ali çabuk
rodanim ari 8 Yıl Önce
gilgames urusteme zal brahim zerdeste qal eba muslim salahaddin ahmede xani u mem u zin
rüsteme zale 8 Yıl Önce
nin ra nan gir u asnandigot hurri yan lu lo qal ji luqal ba ba seq saq miz dumiz digot sümeri yan zimane meye bi hazaran salan
rüsteme zale 8 Yıl Önce
nin,nan,asnan,ga,gir.digot hurriyan lu,lo,luqal dumiz,ba,qur.digot sümeriyan zimane meye bi hazaran salan