Malatya Belediyesi'nin kararıyla üç bini aşkın mezarın Şehir Mezarlığına defnedilme işlemi gerçekleştiriliyor. Nakil işlemi gerçekleştirilirken de yakınları ya da meraklı vatandaşlar, mezarın çevresinde birikiyor.
Bu arada ilginç sohbetler de oluyor. İşte bunlardan biri:
Kendisi henüz yedi yaşındayken babası bu dünyadan göçen, şimdilerin yarım yüzyıllık Malatyalısı, babasının mezarının nakledileceği haberini alır almaz İstanbul’dan Malatya’ya geliyor. Babasıyla ortak anıları olmayan, babasını hayal meyal bile hatırlayamayan bu adam, babasının mezarı başında bekliyor. Mezar, görevlilerce açılıyor. Mevtanın kemikleri bez torbaya konuyor. Bez torbanın ağzı düğümleniyor. Torbanın üzerine mezar numarası yazılıyor ve torbalara doldurulan kemikler bir kenara konuyor. Gün sonunda diğer mevtalarla birlikte Malatya Şehir Mezarlığına götürülmek üzere.
Yedi yaşındayken, henüz babasıyla yaşayamamışken, babasının yüzünü boyunu posunu hatırlayamayan, yarım asırlık Malatyalı, bez torbaya konmuş olan babasının kemiklerini kucaklayarak arabasının ön koltuğuna yerleştiriyor. Kendisi de sürücü koltuğuna geçiyor. İki yakınını da arka koltuklara buyur ediyor.
Babamla gezip oynayamadım, gülüp söyleyemedim. Bir oğul babasıyla neler yapar, nasıl yaşar bilemedim. Hiç değilse Malatya’yı birlikte gezelim, diyerek babasının kemiklerine Malatya turu yaptırıyor.
“Baba, göremiyorsun; ama belki de görüyorsun, yine de sana anlatayım. Kuyuönü mezarlığından Turan Emeksiz kavşağına kadar uzanan İsmet Paşa Caddesinin iki yanındaki ağaçları belediye kesti. Hele şu eczanenin önünde iki genç ıhlamur ağacı vardı ki… Haziran ayı geldi mi arılar bayram eder, ıhlamur kokusuyla kendinden geçerdi bu caddeden geçenler.
Turan Emeksiz kavşağına saat kulesi diktiler. Liseden Turan Emeksiz’in adını kaldırdılar, caddeden de kaldırmıştı 12 Eylül darbecileri; otuz dört yıl sonra caddeye yine Emeksiz adı verilebildi.
Atatürk İlkokulu’nun ilk binası yıkılarak yeniden dört katlı yapıldı. Güneyinde beş katlı bir bina vardı, otuz yıldır tamamlanamayan. İşte o bina birkaç yıl önce sabah saatlerinde kendiliğinden yerle bir oldu. Malatya’nın kanal boyu, cadde boyunca dondurmacılarla doldu. Sinema Caddesindeki tarihi konaklardan birkaç tanesi kurtarılabildi. Yeni adı Beşkonaklar Caddesi oldu.
Malatya’nın simgelerinden olan Kernek şelalesini bir görsen baba, gerçi gördüğüne pişman olursun, Kernek’in kaynak suyunun üstüne tonlarca beton döktüler. Gölet yok, ördekler yok, ağaçlar yok artık. Beydağı’ndan çağlayıp köpürerek akan Derme suyunun önünü kapatacak şekilde bir yel değirmenini, yapay havuzcuğun içine oturttular.
Kapalı çarşının üstünde İsmet Paşa'nın dev heykeli hâlâ duruyor. Hâlâ gençlerin buluşma adresi olmaktaki rolünü üstleniyor. Hükümet binası onarım gördü. Hükümet binasının doğusunda yer alan belediye binası, bir gecede yıkılarak yok edildi. İstasyon Caddesine yeni belediye binası yapıldı.
Atatürk Ortaokulu’nun eski binasına İl Milli Eğitim Müdürlüğü yerleşti. Halkevleri binası Atatürk Evi Müzesi oldu. Gazi İlkokulu duruyor; ama bitişiğindeki İstanbul Sineması yok artık. Yerine süs havuzlu minik bir park yaptılar. Turan Emeksiz’in büstünü de çoktan yok ettiler. Orduevi ve Kolordu binaları, Hürriyet parkı, Vali konağı bildiğin gibi yerli yerinde duruyor.
Kanal boyundaki Atatürk Kız Lisesi’nin üçüncü katından Alevi, sol görüşlü olduğu için atılarak öldürülen Kâzım Göktaş’ı hatırladım baba. Onun ana babası kim bilir ne çok yandılar, çocuklarının okulun penceresinden atılarak öldürülmesine…
Erkek Sanat Okulu (Kemal Özalper Endüstri ve Sanat Meslek Lisesi) ana binası ve güneyine yapılan ek dersliklerle öğrenime devam ediyor. Kanal boyunun sonundaki stadyum yıkımı bekliyor; şehir dışına yenisi yapılıyor. Babasıyla maç izlemeye gelen çocuklara nasıl da imrenirdim, hâlâ da imrenirim. Babayla maç izlemek nasıl bir keyiftir hiç tatmadım ki…
İşte böyle baba, Malatya’nın o bahçeli, tek katlı ya da iki katlı, kerpiç evleri yok artık. Onları yıkıp yıkıp yerlerine on beşer katlı beton bloklar diktik. Çocuklarımızı temiz, modern hapishanelere tıktık. Yeşil Malatya’nın yeşil sıfatını da ansiklopedilerde bıraktık. Malatya’nın bu halini görmek istediğinden de o kadar emin değilim; ama ne bileyim işte seninle birlikte gezmek gözümde kalmıştı.
Bura da çevre yolu, yıllardır sürüyor inşaat çalışmaları. Acayip demir yığınına çevirdiler, işe yaramaz metal çadırımsı bir şeyler kondurdular. Şire pazarını biraz süslediler; ama şimdi de kayısı yok; don yaktı kayısıları. Bakırcılar, demirciler, kalaycılar, sobacılar hâlâ aynı yerde çalışıyor. Teze Cami yerli yerinde; ama güneyindeki asırlık çınarları, ağaçları kestiler.
Camiye çevrilerek adı Çınarlı Cami yapılan Ermeni kilisesi, esnafın hizmetinde. Eski Söğütlü Camiinin tescilli minaresinin taşları bile kayıp. Yerine yeni Söğütlü Camiini yaptılar; ama sıcaklık yok. Ayakkabıcılar çarşısı, peynirciler, tel kadayıfçılar, yüncüler, köşkerler, dibek kahveciler…
Çarmuzu yoluna dönelim de bir de burayı gör. Caddenin iki yanındaki asırlık çınarları kestiler. Bahçeli tek katlı evleri yıktılar. Sebze bahçelerini yok ettiler. Kızma bana baba, bunları hep gelişme olarak gösteriyorlar, yönetenlerden daha mı iyi bileceğim? Daha fazla görmek istemiyor musun? Sen de haklısın baba; ama seninle gezmek gözümde kalmıştı…
Sıtmapınarı’nda sokak çeşmeleri akmadığı gibi, Malatya’nın sokak arkları da yok, sokak arklarının dolusu akan suları da yok artık. Nasıl olsa bahçeli, avlulu evleri de yok. Mahalle kültürü yok edildi. Yerine süs havuzlu beton siteler dikilerek insanlar birbirine yabancılaştırıldı.
Cumhuriyetin ilk eserleri olan Tekel Tütün Fabrikası, Mensucat (dokuma) Fabrikası, Sümerbank havuz başı, Sümerbank evleri de yıkıldı. Şeker Fabrikası satıldı, üretim şimdilik göstermelik sürüyor. Devlet Hastanesi boşaltıldı, göstermelik birkaç birim bırakıldı. Alıştıra alıştıra yok ediliyor. Tarihi Malatya Tren İstasyonunun batısına yeni Devlet Hastanesi yapıldı. Beylerderesi’nin iki yakasının üstüne dingildek bir köprü yapıldı. Beylerderesi’nin eski yolu, köprüsü, 1978 Hamido olaylarında işkenceyle öldürülerek raylarına atılan üç Alevi çocuğun parçalandığı tarihi tren köprüsü duruyor…
Arguvan, Arapgir yolu mu? Eski yol, Kırkgöz köprüsü, Fırat kenarındaki onlarca köy Karakaya baraj sularının altında kaldı. Arguvan’a, Arapgir’e gitmek için Yazıhan yol ayrımını kullanıyoruz. Kömürhan köprüsü de artık eski köprü değil. Çok yordum baba seni çok; anlattıklarımla yordum seni bağışla beni babam…”
Babasıyla yaşamayı tatmayan, ona hep özlem duyan, şimdi ellili yaşlarında olan Malatyalı; babasına ait bir torba kemikle Malatya’yı bir güzel dolaştıktan sonra babasının kemiklerini Şehir Mezarlığına götürerek orada hazırlanmış olan kabre yerleştiriyor…
sultankilic44@hotmail.com
Mehmet Şerif Yıldırım 10 Yıl Önce
Yazılarını her zaman beğeni ile okuduğum kalemi güzel Sultan Hanım. Yalın, anlaşılır ve latif cümlelerle kaleme aldığınız ve güzel Malatyamızın nasıl çirkinleştirildiğinin özeti bu yazınızı umarım sebep olanlar okur ve hisseleri oranında utanırlar.